Nisan ayında verdiği bir konserde, orkestrasında çalışan bir müzisyene yönelik sözleri nedeniyle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçlamasıyla Cuma günü tutuklanan pop müzik sanatçısı Gülşen (Çolakoğlu), bugün adli kontrol kararıyla Bakırköy Kadın Cezaevi’nden tahliye edildi.
Avukat Emek Emre’nin İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliği’nin verdiği kararına yaptığı itirazı değerlendiren İstanbul 27. Asliye Ceza Mahkemesi, Gülşen hakkında konutu terk etmemek koşuluyla adli kontrol altına alınmasına karar verdi.
Gülşen’in ev hapsinin ne kadar süreceği bilinmiyor.
Avukat Emre: “Bu tedbirin kaldırılması yönünde hukuki girişimlerimiz olacak”
Sanatçının avukatı Emek Emre, ev hapsinin kaldırılması için de hukuki girişimlerde bulunacağını açıkladı.
Emre, “Gülşen’in tutuklanmasına gerekçe olarak gösterilen Türk Ceza Kanunu’nun 216 maddesinin ilgili fıkrası, bir yıldan üç yıla kadar ceza gerektiriyor. Aynı maddede yer alan diğer iki fıkranın cezaları, bir aydan bir yıla kadar hapis öngörüyor. Bu maddelerden tutuklama olmazdı. İddianame düzenlenecek mi, düzenlemeyecek mi bilmiyoruz. Savcılığın soruşturması devam ediyor. Müvekkilin adli suç kaydı yok. O nedenle bir gece bir cezaevinde kalmasını gerektirecek bir durum yoktu. Kendisinin tek düşüncesi evine dönmek oldu. İtirazımızın kabul edildiğini gördüğümüz için çok mutluyuz. Ev hapsi, kişi hürriyetini bağlayıcı bir tedbir. Cezaevi koşullarında olmamak sevindirici. Ama bu tedbirin kaldırılması yönünde hukuki girişimlerimiz olacak” dedi.
Avukat Acar: “Ayağına elektronik kelepçe takılacak, bu hukuken rezalet bir durum”
İfade özgürlüğü ve hak ihlali davaları üzerinde çalışan Avukat Yiğit Acar, yargının yükselen toplumsal tepki nedeniyle frene bastığını söylerken verilen ev hapsi kararının da hukuka aykırı olduğunu ifade etti.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Acar, “Amaç zaten hasıl oldu. Neydi o amaç Gülşen’i sahneden uzak tutmak ve modern, laik görüşünü görünmez kılmaktı. Bu kararla artık bu yaz ve sonbaharda, Gülşen’in sahneye çıkması mümkün olmayacak. Neden? Çünkü ev hapsinde. Ayağına elektronik kelepçe takılacak. Bu hukuken rezalet bir durum. Bu karar ondan rahatsız olan ve çok büyük bir toplam olmayan bir grup muhafazakar kesimin isteğini de karşılıyor. Gülşen hakkında tutuklama veren mahkeme kararına bakın, orada sanatçı aleyhindeki linç kampanyası –‘çok fazla tepki topladı’ denerek-tutuklama gerekçesi olarak verilmiş. Ve infazı bile olmayan suçtan bir sanatçı cezaevine gönderdiler. Caydırıcı bir etki yaratıldığı açık. Gülşen üzerinden milyonlara mesaj veriliyor. Mahkemeye sevk eden savcı ve tutuklama kararı veren hakim de o cenahta ‘kahraman’ olmak iddiasıyla olmayacak bir iş yaptılar” diye konuştu.
CHP’li Taşkın: “Olguları yönetemeyen iktidar algılara abanıyor”
Yıllarca milliyetçi muhafazakarlar, İslamcılık ve Türkiye sağı üzerine çalışmalar yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Yüksel Taşkın, iktidarın kutuplaştırma siyasetinin tezahürü olarak Gülşen’in tutuklandığını, tepkiler sonrası durumu sakinleştirme yolunu tercih ettiğini söyledi
Kanun Hükmünde Kararname’yle ihraç edilmeden önce Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde profesör olarak çalışan Taşkın, VOA Türkçe’nin sorularını üzerine, “Öncelikle yapılan bütün araştırmalar bu tarz ‘bizim değerlerimize aykırı olanları hapse attıralım’ görüşünde olanların çok küçük bir kesim olduğunu gösteriyor.’ İstanbul Sözleşmesi kaldırılsın’ diyenler de aynı şekilde. Toplumun çoğunluğunun aleyhine bir faaliyet var burada. Bu da siyasal İslam’ı daha da sorgulanır hale getiriyor. Olguları yönetemeyen iktidar algılara abanıyor. Ama bu tutuklamadan da ev hapsinden de iktidar hiçbir şey kazanamaz. Geleneksel muhafazakar dediğimiz kesimlerin de ciddi bir kısmı, dediğimiz bu tutuklamalardan rahatsız oluyor. İktidarın alıştırdığı kutuplaştırma siyaseti bu defa tam tersi olacak. Ancak toplumun bu şekilde gerginleşmesi, iki mahalleden de tehditvar açıklamalar toplumsal barışı olumsuz etkiler. Örgütlü bir kötülükle karşı karşıya kalıyoruz. Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşananlarda da aynısı oldu. Yüzde 70 ve üstü onaylamıyor” dedi.
“Korkutma ve baskı üzerine kurulu bir kültürel hegemonyanın yaşama şansı yok”
Bu tutuklamaların kamuoyunda kültürel hegemonya kurma çabasının bir ürünü olduğu yönündeki yaklaşımları da değerlendiren Profesör Taşkın, kültürel iktidarın zorla kurulmasının mümkün olmadığını savundu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı, “Kültürel hegemonya ya da kültürel iktidar sopa göstererek, güç kullanarak, zorla olmaz. O zaman özel alanda başka türlü kamusal alanda başka türlü davranırsınız. Bunu biz İran’da da gördük. Bir grup, o düşünce iktidardayken ona yakınmış gibi görünür ama o düşünce gittikten sonra, eski haline geri döner. Bu iddiayı ortaya atan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, ‘siyasi hegemonyanız bitecek kültürel hegemonyanız’ da bitecek demişti. Ancak Soğuk Savaş dönemine özgü siyasal İslam kodlarıyla bunu yapmaya çalışacaklarsa peşin peşin söyleyeyim hiç şansları bulunmuyor. Korkutma ve baskı üzerine kurulu bir kültürel hegemonyanın yaşama şansı yok” dedi.
Şahan Gökbakar: “Gülşen serbest bırakılmamış ki ev hapsine alınmış”
Tutuklanması sonrası ve sırasında olduğu gibi “ev hapsi” kararı sonrasında da sosyal medyada binlerce kişi Gülşen’i konuştu.
Komedi filmleriyle tanınan Şahan Gökbakar, “Gülşen serbest bırakılmamış ki. Ev hapsine alınmış. Adli kontrol ile salıverildi falan değil ha. Tutuklu ve evinde hapis” diyerek karara tepkisini gösterirken Kadın Meclisleri, “Gözdağı ve baskılarla özgürlüklerimizden vazgeçmeyeceğiz. Gülşen tamamen özgür bırakılacak, konserlerine özgürce devam edecek” sözleriyle sanatçıya destek verdi.
Yazar Ahmet Ümit de “Ev hapsi değil Gülşen’i tümüyle serbest bırakın. Rüşvetçileri, talancıları, devletin gücünü kullanarak insanları soyanları sorgulayın” diyerek son dönemde Sedat Peker’in gündeme getirdiği iddialara atıfta bulundu.