Gazeteci Fehim Işık, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik askeri operasyonlar, Erdoğan’ın Suriye politikası ve uluslararası güçlerin bu olaylardaki rolünü değerlendirdi. Işık, tüm girişimlere rağmen Türkiye’nin Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya’dan Kuzey ve Doğu Suriye’ye oprasyon için onay alamadığını belirterek, son bir yılda Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) kullanımının arttığına dikkat çekti.
NATO zirvesinden istediği sonucu alamayan Türkiye’nin Astana’ya geri döndüğünü ifade eden Işık, son dönemde yaşanan gelişmelerde Rusya’nın rolüne işaret etti.
‘PUTİN ERDOĞAN’A AÇIK ÇEK VERDİ’
Işık, “Tahran toplantısından sonra Erdoğan elindeki kozları masaya serdi. Tabi Putin bu toplantının sonucunda Türkiye ve Suriye’yi yakınlaştırmayı hedeflediği ortaya çıktı. Putin bunu yaparken de Erdoğan’a açık çek verdi. Bu bağlamda SİHA saldırılarının Tahran zirvesinden sonra artmasında da Rusya’nın büyük payı olduğu görülüyor. Rusya sadece SİHA saldırılarına izin vermedi, aynı zamanda Türkiye’nin suikastları için gerekli koordinatları da sağladığı inancındayım. Türkiye daha önce de bölgede konumlandırdığı yerel ajanların sağladığı istihbaratlarla suikastlar yapıyordu ama bu son saldırılarda hedeflerin bu kadar net vurulması, akıllara Rusya’yı getiriyor. Türkiye’nin yerelden elde ettiği istihbaratlarla yaptığı saldırılarda bu düzeyle bir sonuç alamayacağı açıktır” dedi.
Fehim Işık
‘PUTİN PLANLARINI ADIM ADIM HAYATA GEÇİRİRKEN ERDOĞAN’I KENDİ ÇIKARLARI İÇİN KULLANDI’
Rusya’nın bugün ortaya koyduğu politikanın hedefinde Türkiye’nin Suriye ile yakınlaşması olduğunu belirten Işık, Türkiye’nin yıllardır Esad karşıtı politikasında “u” dönüşü yapmasının temel nedenini ise şu sözlerle açıkladı:
“Erdoğan, ABD’de yapılan seçimlerden sonra başa gelen Joe Biden yönetiminden istediğini alamadı. Bu nedenle ABD ve AB’yi Rusya üzerinden geliştirdiği ilişkilerle tehdit etmeye başladı. Bu durum aynı zamanda Rusya’nın kendi politikalarını Türkiye’ye kabul ettirmesini sağladı. Bu Rusya açısından da kazançlı bir ilişki oldu. Neydi bu kazanç? Rusya’nın yıllardır Suriye iç savaşında ayakta tutmayı hedeflediği Esad’ın durumu daha da güçlendi. Yani Suriye rejiminin yıkılmasını önledi ve şimdi de kendi çıkarlarını Türkiye üzerinden korumayı hedefliyor. Putin bunu adım adım yaşama geçirirken, Erdoğan’ı kendi çıkarları için kullandı. Erdoğan da içine düştüğü krizden çıkmak için bunu kabul etti.”
‘ERDOĞAN KÜRT KARŞITLIĞI NEDENİYLE TÜM POLİTİKALARINI DEĞİŞTİRDİ’
Erdoğan’ın, Türkiye’de girmiş olduğu derin krizden çıkmak için Suriye politikasında köklü bir değişime gitmesinin perde arkasını irdeleyen Işık, bu durumun temel etkenlerinden birinin mülteci sorunu olduğunu, bir diğerinin ise Kürt kazanımlarını hedefleyerek ülkede milliyetçi ve ulusalcı kesimleri tekrardan konsolide etmek olduğunu belirtti.
Erdoğan’ın bu haliyle olası bir seçimi kaybedeceğinin herkes tarafından bilindiğini dile getiren Işık, “Bugüne kadar Erdoğan ‘Esad gidecek’ dedi ama Esad gitmedi. ‘Kürtler orada herhangi bir şekilde statü oluşturmayacak’ dedi ama tam aksine Kürtler orada özerk bir yönetim oluşturdu. Özerk Yönetim bölgedeki haklar tarafından olumlu karşılandı ve giderek saygınlığı artan defakto bir yönetim olarak görüldü. Erdoğan, Kürtlerin Suriye’de bir kazanım elde etmemesi için bugüne kadar tüm kozlarını kullandı. Ancak buna rağmen Kürtler güçlendi. Şimdi Erdoğan kendi bitiremediği özerk yönetimi ortadan kaldırmak, Kürt kazanımlarını yok etmek için Suriye rejimi üzerinden adımlar atmaya çabalıyor. Erdoğan, Esad’a karşı olduğundan değil tamamen Kürt karşıtlığından dolayı bu savaşı yükseltti. Kürt karşıtlığı nedeniyle tüm politikalarını değiştirdi. Tabii bunu yaparken kendi iktidarını da sağlamlaştırmaya çabaladı” şeklinde konuştu.
‘ESAD’IN, ERDOĞAN İLE GÖRÜŞME SÜRECİNİ ZAMANA YAYMAYA ÇALIŞTIĞINI ÖĞRENİYORUZ’
Erdoğan ile Esad’ın ilerleyen süreçte görüşeceği konusunda yapılan tartışmaları ve bu konu üzerine Suriye’de bazı silahlı grupların itirazlarına değinen Işık, şunları söyledi:
“Esad rejiminin hiçbir şey olmamış gibi Türkiye ile masaya oturabileceğini, özellikle Erdoğan’ın elini güçlendirebilecek adımlar atacağını düşünmüyorum. Esad, yıllardır savaş içerisinde. Yaşanan savaşta iktidarını koruması, bir şekliyle rüştünü ispatladığı biçiminde de yorumlanabilir. Bu durum, elbette Esad’ın her şeye rağmen sahayı okuyup, buna göre adım atabildiğini de gösteriyor. Esad’ın Erdoğan ile görüşme sürecini zamana yaymaya çalıştığını öğreniyoruz. Özellikle de Esad’ın bu durumu Türkiye’de 2023’te yapılması tasarlanan seçimin sonuçları belli oluncaya kadar ağırdan alacağı söyleniyor. Esad’ın kısa vadede Erdoğan’ın elini güçlendirecek adımlar atmayacağını açık açık söylüyorlar. Bunu Esad’a yakın çevrelerde söylüyor” değerlendirmesinde bulundu.
ABD VE AB’NİN ‘BEKLE GÖR’ POLİTİKASI
Olası Erdoğan-Esad görüşmesine dair ABD’nin ve Avrupa Birliği’nin (AB) “Bekle gör” siyaseti izlediğini kaydeden Işık, batının özellikle yeni gelişmeler karşısında yereldeki tepkileri izlediğini kaydetti. Işık, “Uluslararası koalisyonun sahadaki müttefiki Demokratik Suriye Güçleri’dir (QSD). Rojava Özerk Yönetimi diyemiyoruz, çünkü koalisyon ilişkilerini siyasi değil, askeri olarak geliştirdi. Bu arada belirtmek gerekir, QSD Türkiye’nin bölgeye yönelik siyasetine karşı çok net bir tutum aldı. Neydi bu tutum? ‘Eğer batı dünyası Türkiye’nin bu saldırgan tutumuna karşı tedbir almazsa, Türkiye’ye hava sahasını kapatmaz ise Biz de DAİŞ’e karşı mücadeleyi gözden geçireceğiz’ dedi. Hatta QSD, uluslararası güçlere ‘DAİŞ’e karşı yürütülen müşterek operasyonların durdurulduğunu’ iletti. Koalisyon aynı zamanda Erdoğan’ın hem Rusya’yla hem de bölge devletleriyle yakınlaşmasını da yakından takip ediyor” diye belirtti.
‘KÜRTLER DEVRE DIŞI BIRAKILAMAZ’
Işık, sözlerini şöyle noktaladı: “Bunu ne kadar yapabilir o ayrı ama Erdoğan işgali geniş bir alana yaymak için çaba gösterebilir. Bu seçim için de kullanacağı önemli bir argümandır. Tabi bu tabloda Kürtlerin mevcut gücünü de yorumlamak gerekir. Yüzyıllık Kürt inkarında gelinen noktada Kürtler giderek güçlendi. Bu güçle, Güney Kürdistan’daki federasyondan Rojava’daki Özerk Yönetim’e kadar bunca büyük kazanımın elde edildiği günümüzde, Erdoğan artık istediğini rahatlıkla elde edebilecek durumda değil. Birde Kürtler rüştünü de ispat etmiş durumda. Özellikle Kobanê direnişi ile ortaya çıkan süreç, tüm dünyaya bir kez daha gösterdi ki Kürtler savaşarak bitirilecek bir halk değil. Kolay teslim olmaz. Bu nedenle her ne olursa olsun, Kürtlerin öyle çok rahat bir biçimde devre dışı kalacağına, hatta uluslararası güçlerin de bunu isteyeceğine inananlardan değilim. Türkiye ne yaparsa yapsın, Kürtlerin Ortadoğu’da temel bir aktör olma gerçekliği değişmeyecek.” (MA)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***