HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
AK Partili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, sermayeyi sadece etrafındaki Beşli Çetede toplamadı. Sadece bununla kalmadı, faize karşı olduğunu söyleyerek ülkeyi enflasyon bataklığına sürükledi. Erdoğan, ayrıca gösterge faizini düşük tutarak, bankaların karlarının patlamasını sağladı. Devlet eliyle fakirden alıp zengine servet pompaladı.
Geçmiş dönemlerde Adalet Partisi (AP) için “fakirden oy alıp zengine hizmet ediyor” iddiaları vardı. AP lideri Süleyman Demirel başkanlığındaki hükümetler, vaktiyle bunu haklı çıkaracak hayli icraatlar da yaptı.
Cumhuriyet tarihi boyunca fakirden oy alıp zengine AK Parti kadar hizmet eden ikinci bir parti çıkmadı. İşin içine bir de din istismarı girince sömürünün boyutları farklı oluyor. (Bu başka bir yazı konusu)
Bütün ülkelerde, ekonomik krizlerin faturasını hep alt ve sabit gelirliler öder. Daha doğrusu onlara ödetilir. Kapitalist sistemin motoru, her ne kadar tüketim olsa da ücretliye verilen para “gider kalemi” olmaktan başka bir şey değil.
Sistem, para sahibini gözetir. Yatırım yapacak olan onlardır. Bundan dolayı, ekonomik krizlerin acı reçetesinin faturası dar ve sabit gelirlilere ödetilir.
ENFLASYON VE HAYAT PAHALILIĞI ARASINDAKİ FARK
“Hayat pahalılığı” denilen kavram dar ve sabit gelirliler için geçerli. Gelirini kendisi ayarlayabilen birileri için hayat pahalılığı söz konusu olmayabilir.
Bilmece gibi sözler ettiğimi sananlar için daha açık ifade edeyim. Ülkemizde Temmuz 2022 itibariyle yıllık TÜİK enflasyonu yüzde 79,6 olarak hesaplandı.
İki kişiyi örnek alalım. Bunlardan ücretli olanın bu bir yıl içinde aylık geliri 5 bin TL’den 7 bin TL’ye çıkmış olsun. Bu kişinin aylık kazancı yüzde 40 artmış olmasına rağmen hayat bu kişi için yüzde 39,6 oranında pahalanmış demektir.
İkinci örneğimize bakalım. Bu kişi farklı işler yapıyor ve aylık geliri 5 bin TL’den 12 bin TL’ye çıkmış olsun. Bu kişi için son bir yıl içinde hayat pahalanmadı. Ucuzladı. Çünkü yüzde 79,6 enflasyona rağmen bu kişinin geliri yüzde 140 oranında arttı. Aylık kazancı enflasyondan 60,4 puan daha yukarıda.
Yani herkes enflasyonu aynı oranda hissetmez. Enflasyon herkes için aynı, ama hayat pahalılığı göreceli bir kavram.
Bizim toplumumuzun büyük çoğunluğu dar ve sabit gelirli olduğu için enflasyon ve hayat pahalılığı birbiriyle karıştırılıyor.
BANKALAR VE KÂRLILIĞINI KATLAYAN ŞİRKETLER
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), bu yılın 6 ayına ilişkin bankacılık sektörü verilerini açıkladı. Sektör, 2022 yılının ilk 6 ayında 169,1 milyar TL kar elde etti.
Bankalar, 2021 yılının aynı döneminde 33,8 milyar TL kâr açıklamıştı.
Bu rakamlar, sektörün geçen yılın aynı dönemine ilişkin kârının yüzde 400 artırdığını gösteriyor.
“Türk Bankacılık Sektörünün Konsolide Olmayan Ana Göstergeleri” raporunda fazlaca ayrıntı yer alıyor. Ötekiler, teknik rakamlar.
Kâr patlaması yapanlar sadece bankalar değil, büyük şirketler de aynı dönemde bankaları aratmayacak kârlar açıkladı.
Elektrik zamları vatandaşın bütçesini sarsarken, elektrik şirketleri yüzde 1000’leri bulan kârlılıkları yakaladı.
Aydem Enerji: % 1232
Ayen Enerji: % 1397
Galata Wind: % 3635
(Kaynak: Stockeys, 6 aylık bilançolar)
Enerji şirketi TÜPRAŞ, bu yılın ilk 6 ayında 10,6 milyar TL gelir açıkladı. (Beklenti 7 milyar TL idi) TÜPRAŞ’ın Shell ile birlikte sahibi olan Koç Holding ise aynı dönemde 15,5 milyar TL kâr yaptığını duyurdu.
– Azeri petrol şirketi Petkim: 4,3 milyar ₺
– Ereğli Demir Çelik: 6,6 milyar ₺
– SASA Polyester: 3,2 milyar ₺
ERDOĞAN DÖNEMİ, SERMAYE TRANSFERİNDE ZİRVEDE
Tekrar ana konumuza dönelim.
Erdoğan iktidarı döneminde para transferinin boyutları, bu yılın ikinci çeyreğinde açıklanan bilanço rakamlarıyla ete kemiğe bürünüp sömürü olarak ortaya çıktı. Özellikle geçen yıl yaşatılanların, yıl başından bu yana sonuçları görülmeye başlandı.
Bankalar, yüzde 400 kâr elde etti. Bu kazançların temelinde iki neden var:
1- Merkez Bankası, bankalara yüzde 14’ten para veriyor. Bankalarsa aldıkları bu parayı Hazine’ye borçlanma senedi karşılığı yüzde 25’ten satıyor. Kalanını da piyasaya yüzde 30-40’tan kredi olarak veriyor.
2- Kur Korumalı Mevduat Hesabı (KKMH): Bankalar, topladıkları KKMH mevduatına yüzde 17 faiz veriyor. (3 aylık dönemsel faizi yüzde 4,25) Bu sürede döviz kuru değişimi yüzde 20 oldu. Aradaki farkı devlet ödeyeceği için bankaların faiz gideri minimum seviyesinde.
Banka kazançlarının patlama yapmasının altında yatan başka sebepler de var. Yılın ilk yarısında yüzde 17-18’den topladığı mevduatı şimdilerde yüzde 40’larla veriyor. Vadesiz mevduatla kredi arasındaki vade farkından büyük kârlar ediliyor.
Bütün bunlar işin ayrıntı kısmı. Temel gerçek şu. Erdoğan hükümeti, “faiz” ve “nas” diyerek dindarların gözlerini boyarken, fakirden alıp zengine sermaye aktarımı yapıyor.
10 Şubat 2022 tarihli “Ülkenin nereye sürüklendiğini hâlâ fark etmediniz mi?” başlıklı yazımda bu fakirden zengine para transferinin ayrıntılarını anlatmaya çalışmıştım. 6 aylık bilançoların açıklanmasıyla birlikte, o gün göstergelerden hareketle yazdıklarımın bugün ete kemiğe bürünmüş halini maalesef görüyoruz.
Bu ülkede toplumun çok büyük kesimi için enflasyon hayat pahalılığı demek. Enflasyon silahıyla, devlet ve devletin koruduğu kesimler fakiri soyarlar.
Süleyman Demirel, 1990’lı yıllarda öteki liderlerle beraber TRT’de katıldığı bir programda enflasyonun toplumda ne gibi tahribatlar yaptığını anlatmıştı.
Enflasyon’ un tek sonucu hayat pahalılığı değildir. Devleti yıkma ahlakı bozma özelliği vardır.
Merhum CB. Süleyman Demirel anlatıyor. O anlatırken masada rakipleri de var. Ve kimse kimseye hakaret etmiyor. Tüm liderler saygı ve dikkatle dinliyor.
pic.twitter.com/90nGYJvHav
— Mehmet Ali Kulat (@malikulat) August 15, 2022
Süleyman Demirel, o konuşmada, “Esasen enflasyon devletleri yıkan bir olaydır. Hırsızlıktan, soygundan, fuhuşa kadar hemen hemen bütün yolları açar” demişti.
TÜİK enflasyonu: % 79,6
ENAG enflasyonu: %176
SOKAK enflasyonu: %250
Bugün sokakta görüp de şaşırmayın. Enflasyon hakkında bu sözleri ilk söyleyen Demirel değildi. Demirel, ekonomistlerin sözlerini kendine göre özümseyip halkın anlayacağı dille ifade ediyordu.
İngiliz iktisatçı John Maynard Keynes (1883-1946), enflasyon için şöyle diyor:
“Süregelen enflasyon süreciyle, hükümet, vatandaşlarının servetinin önemli bir bölümünü gizlice ve fark edilmeden kendine transfer edebilir.”
Amerikalı bir ekonomist olan Thomas Sowell (1930- …) ise, “Enflasyon vergileri açıkça yükseltmeden insanların varlığını almanın bir yoludur. En evrensel vergidir” tanımlamasını yapıyor.
Gerçeğe bakılırsa bizim toplum, enflasyondan nefret ediyor ama enflasyona sebep olanları seviyor galiba.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***