Bitcoin, kapitalist finansa alternatif olmak iddiasıyla yola çıkmıştı. Kapitalist finans aşırı derecede merkezileşmişti, tüm kontrol devletlerin elindeydi; oysa Bitcoin merkezsiz, kişiden kişiye (peer to peer) değer aktarımı aracı olacaktı.
Sermayenin en önemli özelliklerinden birisi, kendi dışında ortaya çıkan her türlü ekonomik ilişki biçimini ya hâkimiyeti altına alması ya da boğmasıdır. O sebepledir ki, kapitalizmi aşacak bir üretim ilişkisi, kapitalizmin içinden çıkarak tedricen hâkim hale gelemez. Yani sermayenin feodalite bünyesinde doğup egemen olması hikâyesi tekrarlanamaz.
Bitcoin’in evrimi de benzer oldu. Sermaye onu yok edemeyeceğini anlayınca kapsadı,içerdi ve kendi ekonomik yasalarına tabi kıldı. Bitcoin değer kazandıkça, giderek kişiden kişiye bir değer aktarımı aracı olmaktan ziyade bir sermaye yatırım aracı haline geldi (oysa bunun için imal edilmemişti).
Bitcoin’in vaadi “merkezsizleştirilmiş finans” idi; kapitalizm,”Bitcoin borsalarıyla”, Bitcoin tabanlı türev araçlarıyla, bankaların çıkardığı Bitcoın tabanlı tahvillerle onu yeniden merkezileştirdi. Önde gelen Bitcoin borsalarından birinin sloganı “Kolayca Bitcoin al-sat” şeklindedir. Oysa Bitcoin, kolayca alınıp satılması için tasarlanmamıştır; kitlelerin alım satımına hiç de uygun bir araç değildir, kişiden kişiye özel değer aktarımı için tasarlanmıştır. “Normalde” Bitcoin alabilmeniz için, onunla size transfer yapacak bir ”peer” bulmanız gerekir. Oysa sermaye ilişkisi Bitcoin’i sarıp sarmalayarak, ona bir tür likidite kazandırdı. Zira bir mali öğenin sermaye yatırım aracı olabilmesinin ön koşulu “kolayca alınıp satılabilir” olmasıdır, yani likit bir varlık olmasıdır. Bu likiditeyi elde edebilmek içinse Bitcoin borsalarına girmeniz gerekiyor.
Borsalar Bitcoin’i likit hale getiriyor, onu bir evrensel değişim aracına çeviriyor, böylece onun sermaye yatırım aracı olarak da işlevselliğini artırıyor. Bu borsalar ise esas kazancı, alım satım komisyonlarından ziyade, Bitcoin varlıklarını bünyelerinde tutabilmelerine borçlular. Böylece giderek basit birer alım-satım platformu olmaktan çıkarak Bitcoin “bankalarına” dönüşüyorlar. Bitcoin varlıklarını o borsanın hesaplarında tutabilmek için müşterilerine bir tür faiz ödemesi olan “bedava coin” vaat ediyorlar. Finansal kurumların tümü için geçerli olan iflas riskini, Bitcoin ve kripto paraların aşırı oynaklığı ve bu piyasanın yasal olarak düzenlenmemiş oluşu sebebiyle bu borsalar daha yüksek düzeyde taşıyorlar.
Bitcoin’in üretimi son derece sınırlı (emek yoğun bir veri madenciliği süreci gerektiriyor), yüksek kazanç vaat eden bu varlığa yönelik talep ise aşırı yoğun olunca, fiyatı spekülatif biçimde yükseldi. Kapitalizme alternatif bir mali araç olmak iddiasıyla yola çıkan Bitcoin, spekülatif sermayenin en aşırı biçimi haline geldi.
Günümüz kapitalizminde, sanayide ve üretken alanlarda kârlı yatırım olanağı bulamayan atıl sermayelerin spekülatif alanlara yığılması, bu alanlarda çöp sermayeye dönüşerek mali krizlerde yok olup gitmesi genel bir kuraldır. Bitcoin de bu kuralın bir parçası haline geldi. 2020’de kapitalist bunalım Covid-19 ile birlikte tavan yaptığında, ABD Merkez Bankası FED’in izlediği aşırı gevşek para politikası, kripto paralara büyük bir sermaye akışına yol açtı. Nihayet 2021’de Bitcoin’in değeri 65 bin dolara kadar çıktı. Ancak sonrasına ABD ve İngiltere merkez bankalarının faiz artırma sürecine girmesi, para sermayeleri güvenli limanlarda toplayınca, Bitcoin’in değeri de çöktü ve bugünlerde 20 bin dolar düzeylerine kadar indi. Kripto para piyasalarının toplam hacmi, bir yılda 3 trilyon dolardan 800 milyar dolara kadar düştü (Hürriyet, 20/06/2022). Demek ki, 2,2 trilyon dolar, çöp sermaye oldu.
New York Times gibi neo-liberal gazetelerin Bitcoin’e veryansın etmesi, onun hiçbir içsel değeri bulunmayan bir ürün olduğunu öne sürmeleri vb. insanı gülümsetiyor. Bitcoin piyasasında bugün yaşananların aynısı 2001’de, 2008’de, 2011’de ve 2020’de ABD borsalarında da yaşandı. Çöp sermaye yığılması ve yok oluşu ne Bitcoin’e özgüdür, ne de onunla başlamıştır. Aslında, asalaklaşan kapitalizm, Bitcoin’i kendisine benzetti demek daha doğru olur. Gelinen noktada Bitcoin, başlangıçtaki yapısının çok uzağında bulunuyor. Sahiplik yapısı son derece tekelci, üretimi son derece doğa düşmanı, piyasası yüksek derecede spekülatif bir ürün haline geldi. Üzerinde herhangi bir devletin mührünü taşımadığı ve transferler devletlerce denetlenemediği için halen kapitalist finansla Bitcoin arasında kimi uyumsuzluklar mevcut olsa da, özü itibariyle, sermaye Bitcoin’i içine çekti ve dönüştürdü.
Bitcoin’ın içsel bir değeri yok değildir. Onun değeri, emek yoğun bir imalat süreci ve şifrelenmiş özel bir muhasebe sistemiyle belirlenir. Ama siz, tümüyle farklı bir amaç için imal edilmiş bir aracı sermaye yatırımı için kullanırsanız, her türlü dengesizlik kaçınılmaz hale gelir. Aslında son bir yılda iflas eden, kendi özgün işlevselliği içerisinde kripto paralar değil, onları dönüştürerek spekülatif sermayenin birer aracı haline getiren küresel kapitalist sistemdir.
Özgün amaçları bakımından kripto paralar halen geçerliliğini korumaktadır. Amerika’nın dolarla yapılan her bir işlemi dedektif gibi izlemesi ve yaptırımlara konu etmesi, küresel ekonomide devletsiz bir dünya parasına olan ihtiyacı ortaya koymaktadır. Kripto paralar kişiden kişiye özel değer aktarımı aracı olarak işlevselliklerini korumakta, ancak dünya genelinde enflasyonun ve faizlerin yükselmesiyle birlikte, spekülatif sermayenin aşırı dalgalı ve bol kazanç vaat eden bir türü olarak ise işlevlerini şimdilik yitirmiş görünmekteler.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***