HABER ANALİZ | ADEM YAVUZ ARSLAN
Irak’ın Zaho kenti yakınlarındaki Perex mesire yerinde yaşanan ve 9 sivilin hayatını kaybettiği, 29 kişinin yaralandığı saldırının neden olduğu soru işaretleri büyüyor.
Ölü ve yaralıların tamamının sivil olması uluslararası arenada büyük gürültü kopardı.
Irak yönetimi Ankara’yı sorumlu tutarken Türkiye, Dışişleri Bakanlığı üzerinden düşük dozlu bir açıklama yaptı.
Milli Savunma Bakanlığı ise sessiz kalmayı tercih etti. ABD başta olmak üzere Batı başkentlerinden tepki açıklamaları geldi.
Peki ama ne oldu?
Zaho olayı yeni bir Roboski veya Gare faciası mı? Bölgede herkesin bildiği bir mesire yerine saldırmak nasıl bir planın parçasıdır?
BECERİKSİZLİK Mİ KÖTÜ NİYET Mİ?
İhtimallere geçmeden önce şunu hatırlatmakta fayda var.
En modern ordular bile zaman zaman, özellikle yerleşim yerlerinde ve gece-kötü hava şartlarında hata yapabilir.
Ancak Zaho Perex’te böyle bir durumun varlığından söz etmek mümkün değil.
Çünkü söz konusu köy aktif çatışma alanı içinde değil.
Üstelik yaz günü, öğle saati ve popüler bir mesire yerinin vurulmasının izahı olmaz. En basit tabirle “beceriksizlik ya da hata” ile izah edilmesi pek mümkün değil.
Fakat burada kritik bir nokta var. Görüntülere ve yerel kaynakların aktardıklarına göre top-havan atışı yapılmış. Yani hava saldırısı değil. Havan atışı ise Türk askerinin çok yakında olması gerekir. Top atışı ise yanlış istihbarat ve hedef analizi durumu vardır.
Çünkü Şırnak konuşlu 23. Tümen Komutanlığı’na bağlı tugaylar ve topçu birliklerinin elindeki toplar 40 km menzilli. Daha önce de medyaya yansıdığı şekliyle sınırın hemen Türkiye tarafına konuşlu 155’lik Fırtına Obüsleri var.
Yani Gülyazı, Şenoba ve Andaç’ta konuşlu topçu birliklerinde bulunan Fırtına obüsleri rahatlıkla bu bölgeyi ateş altına alabilecek kabiliyette.
Olayın yaşandığı yer Türkiye sınırına 11 km mesafede.
Eğer kasıtlı bir saldırı değilse çok ciddi bir istihbarat-analiz hatası var demektir. Roboski ve Gare’de yaşanan skandalların bir benzerinin olması ihtimal dışı değil. Ancak şunu unutmamak gerekiyor: Sivillerin olduğu bir alana atış yapılması beceriksizliğin ötesinde bir savaş suçu sayılıyor.
Saldırıyı yapma ihtimali olan birliğin başındaki isim ise Tümgeneral İdris Acartürk. Kendisi İzmir merkezli Askeri Casusluk Davası sanıklarından ve 20 ay hapis yattıktan sonra Erdoğan’ın Ergenekon’la yaptığı mutabakat çerçevesinde tahliye edilip generalliğe terfi ettirilmiş bir isimdi.
Acartürk’ün başta 15 Temmuz olmak üzere Suriye merkezli bir çok tartışmalı operasyonda adı geçen kritik MİT görevlileri ile de çok yakın olduğu, hatta onların referansı ile generalliğe terfi ettirildiği de güvenlik bürokrasisinde daha önce gündeme gelen detaylardandı.
PKK MI YAPTI?
Saldırının failini bulmak için ayrıntılı bir olay yeri incelemesi gerekiyor. Askeri uzmanlar böyle bir durumda mühimmatın yere düşüş açısı, neden olduğu hasar vb. nedenlerle kolaylıkla faillerin bulunabileceğini söylüyor. Böyle bir olay yeri incelemesi yapılıp yapılmadığı net değil.
Bu aşamada üç ihtimali tek tek ele alalım.
Ankara olayın başından bu yana PKK’nın yaptığını iddia ediyor. PKK yapmış olabilir mi?
PKK bir terör örgütü ve çeşitli zamanlarda terörist saldırılarda bulunuyor. Ancak bu olayda PKK’nın durumu farklı.
Çünkü Kuzey Irak’ta sivillere saldırmak örgüt açısından anlaşılabilir bir durum değil. Zira bu durumda hem Barzani hem merkezi hükümet PKK’nın bölgede Rahat hareket etmesine izin vermeyecektir.
Kaldı ki Türkiye ile çok yakın olan, PKK’ya olan muhalefetini açıkça beyan eden Irak İçişleri Bakanı Fuad Hüseyin de Türkiye’yi suçlayan açıklamalarda bulundu. Irak medyasından yansıyanlara göre Türk Milli Savunma Bakanlığı Hüseyin nezdinde girişimlerde bulunup söylemlerin dozajının düşürülmesini istedi.
Net bir şey söylemek için erken ancak PKK’nın böyle bir konjonktürde sivillere saldırmasının mantıklı olduğu söylenemez.
İkinci ihtimal ise ‘komplo’.
Bu görüşü dile getirenlere göre iç kamuoyuna yönelik bir operasyon olabilir Zaho saldırısı. Özellikle seçim öncesi zor durumda olan Erdoğan rejiminin ‘dış düşman’ söylemiyle milliyetçi ve İslamcı oyları köpürtüp ülkeyi savaş atmosferine sokabileceği değerlendirilebiliyor.
Hatırlanacağı gibi 2014 yerel seçimleri öncesi internet ortamına dökülen bir ses kaydında MİT müsteşarı Hakan Fidan dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na “savaş için gerekçe bulmak zor değil, karşıya üç adam gönderir bu tarafa beş füze attırırız” demişti. Dolayısıyla benzeri durumların olması kimseyi şaşırtmaz.
Sivillerin ölümüyle sonuçlanan bir olaydan sonra PKK’nın tekrar aktive edilmesi, yurt içi ve dışında saldırıların artması ve yeni bir OHAL süreci ihtimalden uzak değil. Bilindiği gibi 15 Temmuz öncesinde de kritik yerlerde bombalar patlatılarak ortam hazırlanmıştı.
Üçüncü ihtimal ise zamanlamanın ‘manidar’ sayılacağı bir seçenek.
Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki operasyonlarının önünü kesmek için İran’ın PKK içindeki uzantılarını kullanarak bu saldırıyı yaptırmış olması da ihtimal dahilinde. Türkiye’nin uluslararası hukuk ve kamuoyu önünde elini kolunu bağlayacak bu tür bir hamlenin İran-Suriye ve Rusya’nın işine geldiği açık.
Sonuç olarak olasılıklar üzerinden gidince karşımıza üç ihtimal çıkıyor. Ya korkunç bir beceriksizlik ve ihmal ya iç hesaplar nedeniyle bilinçli olarak yapılan bir komplo ya da İran-Rusya-Suriye hattının PKK veya başka uzun kolları üzerinden bu katliamı yapması.
İHTİMAL HESAPLARI FAİLİ GÖSTEREBİLİR
Olayın akabinde tarafların verdiği tepkileri analiz ederek veya kime yaradığını inceleyerek bu üç olasılıktan hangisinin olabileceğini görmek mümkün denebilir.
Eğer Türkiye bölgeden çekilir ve Suriye-Irak operasyonlarını askıya alırsa İran-Rusya-Suriye hattının bir parmağı var denebilir.
Eğer Türkiye milliyetçi-İslamcı söylemleri güçlendirir Kürtlere yönelik baskıyı arttırırsa ve dahası bunu seçim kampanyasına dönüştürürse Saray kaynaklı bir kurgu olduğunu ifade etmek mümkün.
Eğer ihmali-hatası olan birlik komutanları geri çekiliyor ya da yer değiştiriyorsa, olayı soğutmaya yönelik adımlar atılıyorsa beceriksizliği-ihmali kapatmaya çalışıyorlardır ki bu da saldırının failleri hakkında fikir verebilir.
Bütün bu ihtimallerin yanında şunu da not etmek şart:
Türkiye’de hesap verme-istifa etme gibi bir kurum olmadığı için bu tip olaylarda kimse hesap vermiyor. Oysa ki Roboski ve Gare’de sorumlular hesap verse burada da faillerin bulunabileceğini düşünebilirdik. Fakat Erdoğan rejiminde hesap verme gibi bir kültür-gelenek yok.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***