Japonya’nın eski başbakanı Şinzo Abe bir suikaste kurban gitti. Sağlık durumundan ötürü Eylül 2020‘ de görevi bırakmış olsa da, gerek partisinin, gerek ülkenin gündemini belirlemeye devam ediyordu. Asla emekli bir siyasetçi sayılmazdı. Mevcut Fumio Kişida Hükümeti’nin akıl hocası ve mentoru olduğunu söylemek daha yerinde olurdu. Zira öldürüldüğü gün de partisi (Liberal Demoktrat Parti) adına seçim kampanyası yürütüyordu.
Şinzo Abe‘yi kim öldürdü? Görünüşe bakılırsa, “Abe ile aynı ideolojik görüş açısını benimseyen” ama onun Moon Tarikatı‘na verdiği desteğe öfke duyan eski bir Japon deniz askeri. Ancak perde arkasında, bu cinayeti tertipleyen güçlerin kim olduğunu (eğer Japon devleti içinde ciddi bir hesaplaşma yaşanmazsa) muhtemelen hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Tıpkı ABD Başkanı John F. Kennedy’yi öldüren Lee Harvey Oswald’in arkasındaki güçleri hala öğrenememiş olmamız gibi.
Abe, Japon militarizminin ve emperyalizminin simgesiydi. Japon savaş suçlusu ve Çin halkının katili, İkinci Dünya Savaşı döneminde İmparator Hirohito‘nun Savaş Bakanı olan Nabusuke Kişi‘nin torunuydu ve bundan gurur duyuyordu. Kendisini Kişi’nin bir takipçisi olarak tanımlardı. Kişi, “A Sınıfı” savaş suçlusu olarak bulunduğu hapishaneden ABD’nin müdahalesiyle 1948’de serbest bırakıldı. Çin Devrimi‘nin ardından Asya‘da yükselen “komünizm tehdidine” karşı 1957’de başbakan yapıldı. Ne var ki, Japon halkının gerçekleştirdiği anti-emperyalist bir protesto dalgasının ardından 1960’da başbakanlıktan düşürüldü. Böylece Japon militarizmini, ABD güdümünde diriltmeye yönelik bu ilk deneme başarısız oldu.
Ancak 1998 Asya Krizi’nin ardından Japon ekonomisinin içinde girdiği uzun süreli durgunluk, Çin Halk Cumhuriyeti’nin benzersiz yükselişi gibi etkenler, 2000’li yıllarda Japon militarizmini yeniden güçlendirdi. “Nippon Kaigi” adlı aşırı milliyetçi, militarist ve imparatorlukçu lobi kuruluşundan gelen Abe, Japon siyasetinin merkez partisi “Liberal Demokrat Parti’nin” başına geçerek 2002’den 2020’ye kadar ülkeyi yönetti. “Abe dönemine” militarizm damgasını vurdu. Japonya “Özsavunma Kuvvetleri” git gide bir düzenli orduya doğru dönüştürülürken, askeri harcamalarda ilk beşe girmeye başladı. Abe, ülke dışına asker yollama yasağını da fiilen aştı ancak Japon Anayasası‘nın savaş ilan etmeyi ve savaşacak güçte bir düzenli ordu kurmayı yasaklayan ünlü 9’ncu maddesini, çok istediği halde bir türlü değiştiremedi.
Abe’yi kanımca yarattığı bu militarist karanlık öldürdü. Dahası, onun ölümü, bu karanlığı koyulaştırdı. Ölümünün ardından yapılan seçimlerde “Liberal” işgalinin etkileriyle de birlikte, muhtemelen Japonya’nın “barışçı anayasası” çok geçmeden tarih olacak ve tarihte kaldığı için bugün dünyanın pek hatırlamadığı imparatorluk Japonya’sı, korkunç savaş makinesiyle birlikte geri dönecektir. Japonya’nın ABD askeri vesayeti altından çıkarak, yeniden savaş gücü oluşturması, sadece Asya-Pasifik bölgesinde değil, tüm dünyada güç dengelerini sarsacaktır.
Şinzo Abe, yaşamıyla olduğu kadar ölümüyle de Japon militarizmine hizmet edecektir.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***