İskandinavya ve Kuzey ülkelerinin çoğunda kırsal kesim, kır evleri, kulübeler ve doğayla iç içe yapılarla bezeli.
Bu ülkelerde insanların doğada artık ulusal kimliklerinin bir parçası haline gelen açık hava yürüyüşü, kayak, göllerde yüzme gibi hobilerini yapabilecekleri basit tatil evlerine gitme geleneği var.
İskandinavların açık havada zaman geçirmek için kullandıkları özel bir sözcük bile bulunuyor. Buna ‘friluftsliv’ diyorlar.
Türkçedeki gibi telaffuz edilen friluftsliv, “açık havada yaşam” anlamına geliyor ve 1850’lerde ünlü Norveçli oyun yazarı ve şair Henik Ibsen’in meşhur ettiği bir sözcük.
Ibsen’e göre friluftsliv, ruh ve beden sağlığı için ıssız mekanlarda vakit geçirmeyi ifade ediyor.
Bugünlerde friluftsliv’e, doğal malzemelere duyulan hayranlığın eseri mekanlar da eklenmiş durumda.
Mimarların çağdaş tasarımlara, yerel malzemelere ve yenilikçi inşaat yöntemlerine ağırlık verdikleri gözleniyor. İsveç ve Finlandiya gibi ülkeler, en uzaklara kadar gönderdikleri paketlenmiş paneller, tamamı önceden monte edilmiş odalar ya da modüllerle prefabrik konut sanatını mükemmel hale getirdi.
Finlandiya’nın Salamajärvi Milli Parkı yakınlarında Studio Puisto tarafından inşa edilen Niliaitta kabini tek bir sütun üzerinde duruyor.
Finlandiyalı mimarlık şirketinin tasarımcısı Jenna Ahonen, kuzey ülkelerinde yaşayan en eski kültürlerden Samilerin dışarıda hayvanların ulaşamaması için bir direk üzerine inşa ettikleri niliaitta adı verilen yiyecek depolarından esinlendiklerini söylüyor.
Snøhetta mimarlık bürosu, Norveç’in en önde gelen prefabrik konut markası Rindalshytter için Gapahuk adı verilen bir kır evi üretti. Gapahuk, Norveççe iki-üç duvar ve bir çatıdan ibaret basit ahşap yapılara verilen isim.
Genelde kötü hava koşullarında sığınılacak bir yer işlevi görüyor. Snøhetta’nın Gapahuk evi, farklı hava koşullarına uyum sağlayacak şekilde tasarlanmış bir çatıya sahip.
Çatının eğri yüzeyine güneş panelleri yerleştirerek elektrik üretmek mümkün.
İsveç’te ise prefabrik kır evlerinin geçmişi 11. yüzyıla kadar uzanıyor.
Merkezi İsveç’te bulunan White Arkitekter mimarlık şirketinin ortaklarından mimar Lukas Thiel, kışın ağaç kesilen yerlerde kerestenin nakledilmeden önce soğuk, kuru havada bekletilmesi için kütük evler yapıldığını anlatıyor.
“Ortalık karla kaplandığı zaman kereste taşımak daha kolay” diyor.
Merkezi Norveç’te bulunan Snøhetta mimarlık bürosundan Tonje Frydenlund’a göre Norveç’te kabin evlerin atası, büyükbaş hayvan sürülerinin yazları taze ot yemek için yaylaya çıkarıldıklarında kaldıkları barınaklar.
Daha sonra tatil amaçlı yapılan kır evleri boş zamanları geçirecek popüler yerler haline gelmiş.
Norveç’in her yerinde tatil evleri işleten Nature Compact Living’e göre, Norveç’in yaklaşık beş milyonluk nüfusunun yarısı ya bir tatil evine sahip ya da böyle bir evi kullanma imkanı var. Ülkede her yıl 6500 tatil evi yapılıyor. Bu da 1980’lerin başından bu yana yılda yüzde 75’ten fazla bir artış olduğunu gösteriyor.
Tonje Frydenlund bunu “doğada vakit geçirmeye duyulan özlemin artmasına” bağlıyor. Bu evler de kompakt bir yaşam konsepti sunuyor; rahat ve doğayla iç içe.
Modern inşaat yöntemleri, manzara gören geniş camlarla kaplı, güzel dolapları ve çok amaçlı möbleleri bulunan ve mevcut alanı iyi kullanan tatil evleri yapımına olanak tanıyor.
Frydenlund, prefabrik evlerin tercih edildiğini söylüyor, “çünkü bunlar çok fazla temel kazmaya gerek olmadan kolayca kurulabiliyor.” İnşaatı da uzun sürmüyor.
Snøhetta, Nature Compact Living şirketi için birçok modüler kabin tasarladı, şimdi de helikopterle, en uzak bölgelere bile taşınabilecek daha küçük kabinler üzerinde çalışıyor.
Frydenlund, bunun sadece yürüyerek ya da tekne veya kayakla ulaşılabilen yerler için kullanışlı bir seçenek olduğunu söylüyor.
Prefabrik yapılar doğaya fazla zarar vermeden bina yapımına da olanak tanıyor.
Studio Puisto’nun tek sütun üzerindeki Niliaitta’sı gibi Norveçli mimar Marianne Borge’nin ‘Woody35’ evi de doğada bıraktığı ‘ayak izi’ en az şekilde olacak şekilde tasarlanmış.
Prefabrik yapıların başarısı sadece tatil evleriyle sınırlı değil.
Kuzey ülkelerindeki evlerin bir kısmı yıllardır önceden montaj edilerek üretiliyor.
Bunun nedeni, kışın geleneksel yöntemlerle inşaat yapmayı güçleştiren çetin hava koşulları ve gün ışığının kısıtlı olduğu çalışma saatleri.
İsveçli mimar Lukas Thiel bu durumun her şeyin inşaat alanında yapılması gerekmediği anlayışını yerleştirdiğini söylüyor.
İsveç’te prefabrik konutlar 1965 -1974 yılları arasında bir milyon yeni ev yapılmasını hedefleyen inşaat programı sırasında patlama yaptı.
Thiel, böyle büyük ölçekli programlar için zamandan kazandıran prefabrik konutların çok uygun olduğunu söylüyor.
İsveç’te modern inşaat yöntemlerine duyulan ilgi 1960’larda artarken Finlandiyalıların benzer yöntemlere yönelmesi 2. Dünya Savaşı sonrasındaki yıllara rastlıyor.
1939-1940 arasındaki Rusya-Finlandiya savaşı 420 bin Finlandiyalının evlerinden olmasına yol açtı. Ortaya çıkan acil konut ihtiyacını karşılamak için Puutalo Oy adında bir ahşap konut şirketi kuruldu.
Geleneksel inşaat yöntemleri, malzemeleri ve işgücünün kullanılması söz konusu değildi.
Bu nedenle 1928’de Helsinki Olimpiyat Stadyumunu tasarlayan Toivo Jäntti gibi mimarlar sanayicilerle işbirliği yaparak fabrikalarda üretilen yeni bir konut modeli ortaya çıkardı.
Finlandiya’nın Espoo kentindeki Aalto Üniversitesi’nden Kristo Vesikansa, “Seri halde ahşap yapı üretimi için yapılan ilk büyük girişimdi” diyor.
Savaşta evsiz kalanların ihtiyacını karşılamak için üretilen bu konutlar, savaştan sonra Finlandiya’nın en büyük ihracat kalemlerinden biri oldu. Üretilen prefabrik konutların yüzde 95’inden fazlası yurt dışına satıldı.
Hammadde ve makine ihtiyacı içinde olan Finlandiya, bu evleri başka mallarla takas etmeye başladı.
Evlerin karşılığında İngiltere’den kömür, demir, çelik ve traktör; Danimarka’dan dana eti, hayvani yağlar ve tereyağı, Hollanda’dan patates, kimyasal madde ve tekstil ürünleri, İsrail’den üzüm ve portakal alıyordu.
1950’lerin sonuna gelindiğinde 50’den fazla ülkeye milyonlarca metrekare hacminde konut sevk edilmişti.
Ancak Puutalo Oy’un bu başarısı mimari dünyasında pek de hak ettiği yeri bulmadı.
Aalto Üniversitesi’nden Philip Tidwell, “Finlandiya’da savaş sonrası mimariye resmi binalar ve burasının refah devleti olduğunu gösteren yapılar hakimdi. Puutalo Oy evleri bu çerçeveye pek uymadı” diyor.
Tidwell, basit tasarımı nedeniyle göz ardı edilmesine rağmen, Puutalo Oy konutlarının modern inşaat yöntemleri üzerindeki etkisinin büyük olduğunu söylüyor.
Tidwell’e göre Puutalo Oy şirketinin ardında bıraktığı miras, panel üretimine dayalı prefabrik konut teknolojisi.
“Bütün bunlar, nostalji gibi gelebilir. Ama eleştirel gözle baktığımızda modern inşaatın temellerinin o dönemlerde atıldığını görüyoruz” diyor Tidwell.
Basit tasarımlar bugün hala İskandinav ülkelerindeki modern yaşam tarzını yansıtan bir tercih olarak görülüyor.
Böyle bir tatil evinde kalıp, İskandinav tarzı ‘friluftsliv’ için dışarıya çıkmak çok sevilen bir aktivite.
Mütevazı kütük evlerin içine, bütün bir bölgenin kültürel kimliğinin sığacağı kimin aklına gelirdi ki?
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***