Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Osman Kavala ile ilgili 10 Aralık 2019’da verdiği ‘özgür bırakılmalı’ kararının uygulanmaması sebebiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 46’ıncı maddesinin birinci fıkrasının ihlal edildiğine ilişkin kararı Kavalı’nın eşi Ayşe Buğra değerlendirdi.
Halk TV’ye katılarak AİHM’in verdiği bu kararı yorumlayan Kavala’nın eşi Ayşe Buğra, “Böyle bir kararı bekliyordum.” diyerek şunları söyledi:
“Bu karar AİHM’in 10 Aralık 2019’da vermiş olduğu kararı izleyen bir karar. 2019’daki karar Avrupa İnsan Hakkları Sözleşmesi’nin 2. maddesinin ihlal edildiğini söylüyordu. Bunlardan biri 5’inci maddede tutukluluğu gerektirecek delil yok deniliyordu. İkincisi ise tutuklamanın siyasi sahiplerin olduğu ve hak savunucularının sindirmek amacını güttüğüyle ilgili 18. maddenin ihlali olduğu söyleniyordu. Bu karar verildikten sonra Avrupa Birliği Bakanlar Komitesi bir dizi karar aldı. Her seferinde kararın uygulanmadığı, gerekli adımların atılmasını ve derhal tahliye edilmesi kararı verildi. 4 yıl 3 ay kararının alındığı gün Osman Kavala tutuklandı. AİHM’e Bakanlar Kurulu’nun sorduğu soruda ‘Sizin kararınız uygulandı mı uygulanmadı mı?’ sorusuydu. Bütün bu süre içerisinde Adalet Bakanlığı, Bakanlar Komitesi’yle yazışmaya devam etti. Siyasi yetkililer bazen AİHM kararları bizi ilgilendirmez dediler ama yazışmalar öyle yürümedi. Adalet Bakanlığı önce ‘Sizin kararınız uyguladık biz casusluk suçlamasıyla tutuklu bulunduruyoruz’ dediler. Bakanlar Komitesi bunu kabul etmedi. 25 Nisan kararına gelindiğinde ise kararda 328. maddeden beraat kararı verildi. Buna karşılık AİHM’in incelediği dosyadaki Gezi Olayları ile ilgili hükümeti devirme suçlamasında ağırlaştırılmış müebbet kararı verildi.
‘AİHM KARARLARI BOŞA ÇIKARILDI’
AİHM’in önüne giden ‘kararınız uygulandı mı uygulanmadı mı?’ sorusu bununla ilgiliydi. Bu süreç içerisindeki acayiplikleri AİHM inceledi. Gerekçe çok ayrıntılı bir süreçtir. AİHM ‘Kararım uygulanmamıştır’ dedi. Ben bu duruşmaların hepsine katılan bir insanım. Dünyanın gözünün önünde nasıl bir yargılama yapıldığı görüldü. Kavala davasının sembol niteliği alması hukuk sürecinin acayipliği ile alakalı. Hukuğun etrafından dolanarak AİHM kararının boşa çıkartılması çabası tüm bunların yansıtan bir süreçti. AİHM kararının bu şekilde çıkması çok beklenmeyen bir şey değildi. Kararın gerekçeleri çok güçlü. Derhal tahliye yeterli değil. AİHM’in incelediği Gezi dosyasındaki delillere dayanarak o dosya üzerinden alınacak bütün kararların geçersiz ve hükümsüz olduğunu söylüyor. Yani davanın düşmesi gerektiğini söylüyor.
Serbest Görüş:
‘ANAYASA İHLAL EDİLECEK Mİ?’
Yaptırım konusu üzücü sonuçlar verebilir ama önemli olan kararın kendisi. Türkiye 1949’da beri Avrupa Konseyi üyesi. Şimdiye kadar çok inandırıcı olmayan suçlamalarla Adalet Bakanlığı ‘biz aslında kararlara uyduk, tutukluluk bitti’ demek istiyor. AİHM bu gerekçeleri kabul etmedi. Bundan sonra önemli olan anayasa ihlal edilip edilmeyecek mi? sorusu.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***