Küresel piyasalardaki resesyon endişeleri ve Avrupa’dan gelen yavaşlama sinyalleri, Türkiye’de de etkisini göstermeye başladı. Özellikle Avrupa’ya yoğun çalışan firmalar olası ciro kayıpları nedeniyle borçlarını ödeyememe tehlikesiyle karşı karşıya.
Dünya genelinde güçlenmeye devam eden enflasyon ve resesyon endişeleri arasında piyasalarda oynaklığın arttığı ve fiyatlamaların zorlaştığı görülüyor.
Geçen hafta açıklanan verilere göre ABD’de Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) aylık yüzde 1,3 ve yıllık yüzde 9,1 artarak beklentileri oldukça geride bırakırken, Fed’in enflasyonu kontrol altına almak amacıyla sıkılaştırıcı politikalarında daha da şahinleşebileceği endişesi risk algısını artırıyor.
Beklentinin üstünde faiz artışı gelebilir
Avrupa Merkez Bankası’nın bugün açıklayacağı faiz kararında da beklentilerin üstünde faiz artışı gelebilir.
Bu durum Türkiye için stres oluşturmaya başladı. Özellikle son bir buçuk yıldır ihracat öncülüğünde büyüyen Türkiye ekonomisi için söz konusu pazarlardan gelen yavaşlama sinyalleri verilere de yansıyor. İSO İhracat İklim Endeksi’nde haziranda yaşanan düşüş, İktisadi Yönelim Anketi’ne göre de gelecek üç ay için ihracat siparişlerindeki artış eğiliminin zayıflaması, yavaşlamanın Türkiye’ye yansımasının en önemli göstergelerinden bazıları. Resesyon endişelerinin getirdiği yavaşlamadan en çok etkilenenler Avrupa’ya daha fazla bağımlı olan sektörler ve firmalar olacak. Söz konusu firmalar, beklenen cirolarının düşmesi nedeniyle borçlarını ödeyememe riskleri ile karşı karşıya kalabilir.
Dünya’dan Merve Yiğitcan’a konuşan Prof. Dr. Fatih Özatay, Türkiye’deki durumla ilgili şunları söyledi: “Dünya resesyona girmese bile bizim ekonomimizin yavaşlaması beklenirdi, ama sınırlı olurdu. Çünkü ihracat yapabilirdik. Mesela 2001 krizinde ekonomimiz daraldı. Ama ihracatta sorun yoktu. 2008’deki küresel krizden dolayı ekonomimiz daraldı, bir de ihracat azaldı oradan da darbe yedik. Şimdi kendi kabahatimiz nedeniyle ekonomimiz zaten iyi gitmiyor. Şimdi de küresel nedenlerden dolayı da ihracat azalacak ya da artmayacak. Bu kadar yüksek CDS ve enflasyonla dünya resesyona girsin girmesin ya da Avrupa daralsın daralmasın bizim gidebileceğimiz bir yer yok”.
Bağımsız kurumlara ihtiyaç var
Ciddi bir ekonomi programına ihtiyaç olduğunun altını çizen Özatay, itibarlı bir merkez bankasına, enflasyona odaklanan bir para politikasına, döviz cinsinden vatandaşlarından borçlanmayan bir maliye politikasına, MB’nin ve TÜİK’in bağımsız olmasına ihtiyaç olduğunu söyledi.
İhracatçılar resesyona karşı önlem almaya başladılar
Ekonomistler yaklaşmakta olan resesyonun sinyallerini veriler ve analizlerle ortaya koyarken, Avrupa’ya yoğun ihracatı olan sektörler ve bu sektörlere yönelik ara mamul üreten sanayiler de resesyon senaryoları üzerinde çalışmalar başladı. Firmalar resesyona karşı yeni pazar arayışı, doğru fiyat politikası, daha az karla büyüme gibi birtakım önlemler almaya başlamış durumda.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***