2002 yılında uğradığı suikast sonucu öldürülen akademisyen Necip Hablemitoğlu cinayetiyle ilgili aranan firari sanık Levent Göktaş’ın “gizli bir el tarafından korunduğu” iddia edildi.
T24’ten Tolga Şardan, Levent Göktaş’ın cinayet zanlısı olarak takip edildiğini ancak “son anda” polisin elinden kaçmayı başardığını yazdı. Göktaş’ın Antalya’ya, oradan da İstanbul’a gidiş sürecini mercek altına alan Şardan, önemli bir iddiayı da gündeme getirdi: “Hablemitoğlu cinayeti sanıklarının ifadelerinde kabine üyesi bir bakanın ismi geçiyor.”
18 Aralık 2002 akşamı evinin önünde öldürülen Hablemitoğlu’yla ilgili suikast soruşturması çerçevesinde geçen haziranda yeni gözaltılar gerçekleşmişti. Dosyayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, kimisi emekli, bazıları da halen görevde olan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personelinin de aralarında olduğu bir grup şüpheli hakkında yakalama kararı verdi.
GÖKTAŞ YAKALANAMADI
Yeni gözaltı listesindeki isimler yakalandılar, bir kişi hariç: Emekli Albay Mustafa Levent Göktaş. Göktaş, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) önemli birliklerinden Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesinde görev yapmış emekli bir subay.
Ayrıca, Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinden, MİT Başkanlığına yapılacak atamada adının geçmesine; Hablemitoğlu cinayetinden iş insanı Sezgin Baran Korkmaz’la iş insanı İnan Kıraç arasındaki ticari sorunun giderilmesine kadar farklı süreçlerin içinde yer alan bir isim.
Şardan, “Dosyayla ilgili kamuoyuna yansıyanlara bakılırsa Göktaş, cinayetin kilit isimlerinden. Buna karşın soruşturmanın son aşamasındaki gözaltı kararlarının polisçe yakalamaya dönüştürüldüğü gün aniden kayıplara karıştı” diye yazdı. Şardan, “Göktaş’ın operasyonla ilgili ‘son dakika bilgisi’ alarak kayıplara karıştığını söylemek yanlış olmaz” yorumunu yaptı.
Serbest Görüş:
TAKİPTEKİ LEVENT GÖKTAŞ NASIL KAÇTI?
Tolga Şardan’ın yazısının devamı şöyle:
“Soruşturmanın son aşamasındaki süreç şöyle yaşandı:
Savcılık, yaptığı ön hazırlık sonrasında 8 Haziran günü aralarında Göktaş’ın da yer aldığı bir grup yeni şüpheli için Ankara Emniyeti’ne gözaltı talimatı verdi.
Tabii burada bir noktayı açıklamak yaşananların anlaşılmasına fayda sağlayacak:
Adli kolluk, savcının gözaltı talimatı verdiği gün itibarıyla şüpheliler hakkında çalışma yapmaya başlamaz. Savcılık koordinesinde adli kolluk birimlerinin eş güdümlü çalışmalar yürüttüğü ön hazırlık aşamasında şüphelilere yönelik teknik / fiziki takipler yürütülür.
Alınan “anlık” bilgiler analiz edilir. Teknik ya da fiziki takipler devam eder. Şüphelilerin yer tespiti yapılır, hareketleri anı anına izlenir. Eşgüdümlü çalışmalar son aşamasına geldiğinde savcılık talimatıyla harekete geçen adli kolluk birimleri – bu soruşturmada polis birimleri görevli – şüpheli veya şüphelileri eliyle koymuş gibi yakalar.
Genelde çalışma sistemi böyle ilerler.
Tabii içeriden dışarıya yani hakkında gözaltı talimatı olan hedef kişiye bilgi aktarılmazsa!
Tıpkı Göktaş’la ilgili yaşananlarda olduğu gibi, önemli soruşturmalarda şüpheli veya şüphelilerin son anda kayıplara karışmasında çoğunlukla “köstebek”ten bilgi edinilmesi konusu yaşanıyor günümüzde.
İşte Göktaş’la ilgili gözaltı talimatını alan polis birimleri, zaten bir süredir izledikleri emekli TSK mensubunu yakalamak için düğmeye bastı.
Ankara Emniyeti, son saatlerinde İstanbul’da bulunduğu tespit edilen Göktaş’ın yakalaması için savcılık talimatını İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne gönderdi.
Bu arada, Göktaş’ın kullandığı cep telefonu sinyalleri anı anına takip edildi. Hedef kişinin cep telefonu Sarıyer’de bir adreste sinyal verdi. Bu adres, zaten polisin bildiği adresti.
Sabah erken saatlerde bir site içinde yer alan daireye giden polisler, bilinen adreste Göktaş’ı bulamadı. Sonradan anlaşıldı ki; Göktaş aynı site içinde kaydı gözükmeyen başka bir dairede yaşıyordu.
Polis operasyonunu haber alan Göktaş, sitedeki diğer asansörü kullanarak kayıplara karışmayı başardı.
Polis, İstanbul’da elinden kaçırdığı Göktaş’ı takibe devam etti. Antalya’da izi bulundu. MOBESE kameralarına yakalandı.
Birkaç gün Antalya’da kaldı. Burada tanıdıkları aracılığıyla altı aylık süre için villa bile kiraladı.
Sonrasında polisin takibinden kurtulmak amacıyla Antalya’dan iki taksi tutarak yeniden İstanbul’a geldi.
Geceyi yakın tanıdığı bir kişinin evinde geçirdi. Ertesi gün daha önce avukatlığını yaptığı iş insanı İnan Kıraç’a ait Kıraça Holding binasına girdi. Ve sonrasında izini tamamen kaybettirdi.
Savcılık, Göktaş’ın son görüldüğü yer olan Kıraça Holding binasında arama yaptırdı ama olumlu sonuç alamadı.
Bu süreç yaklaşık on gün devam etti. Sonrasında savcılık ve polisin elinde Göktaşın son durumu hakkında taze bilgi mevcut değil. Muhtemel ki takip işleri askıya alındı.
KİMİ YAKALANIYOR KİMİ KAÇIYOR
Aslına bakarsanız, aranan bir kişiyi ya da kişileri yakalamak için devletin elinde halen tüm imkanlar mevcut.
Bunu bir örnekle aktarayım.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 18 Temmuz günü kişisel sosyal medya hesabından Diyarbakır’daki bir operasyonla ilgili mesaj yayımladı.
Soylu, mesajında; “Uzun zamandır peşindeydik. Emniyet İstihbarat ve Diyarbakır Emniyeti’nin başarılı operasyonuyla birlikte Jandarma’nın son vuruşu. Birçok olayın faili kırmızı bültenle aranan turuncu kategorideki Azat Kendal kod Necati Utku Kiraz ve bir terörist etkisiz. Elinize sağlık kahramanlar” diye yazdı.
Belli ki, bu mesajı yazan İçişleri Bakanı’nın sorumluluğundaki ülkenin iki büyük güvenlik teşkilatı böylesine önemli bir ismi etkisiz hâle getirmek için büyük çaba harcamış.
Buna karşın; aynı Emniyet İstihbarat’ın yanı sıra Ankara ve İstanbul Emniyeti Hablemitoğlu dosyasının firarisi Göktaş ile Sarallar grubunun lideri Alaaddin (İlyas) Saral’ı – kaldı ki başka örnekler de yok değil – nasıl oluyor da elinden kaçırıyor, veya yakalayamıyor.
İktidarının henüz ilk günlerinde AKP’ye “hoş geldin” anlamı taşıyan bu cinayetin en önemli zanlısının elden kaçırılmasında ve aradan geçen zaman içinde yakalanamamasında bir tuhaflık yok mu sizce de?
Sanki gizli bir el Göktaş’ı koruyor.
HABLEMİTOĞLU SUİKASTİNDE İSMİ GEÇEN BAKAN KİM?
Bu arada yeni bir bilgi daha aktarayım.
Emniyet kaynaklarından edindiğim bilgiye göre, soruşturma dosyasında ifade veren şüphelilerden birkaçı anlatımlarında halen görevde olan bir kabine üyesinin varlığından söz etti.
Savcılığın bu konuda özel bir çalışma yürüttüğünü aynı kaynaklardan öğrendim.
Bakalım savcılık bu konuyu gün ışığına çıkarabilecek mi?
BAŞKA BİR CİNAYETİN İPUCUNA RASTLANDI
Ayrıca önemli bir gelişmeyi daha aktarayım.
Savcılık ve polis, Hablemitoğlu soruşturmasını yürütürken, geçmiş yıllarda işlenen ve kamuoyunda ses getiren başka bir cinayetin de ipuçlarına ulaştı.
Hablemitoğlu suikastında adı geçen şüphelilerin bağlantılarının bulunduğu ifade edilen ve yeni ipuçları elde edilen olayla ilgili fazla bilgi aktaramayacağım maalesef.
Şimdilik bu kadarını yazıyorum. Sadece; kışa doğru yeni gelişmeler yaşanacağını kayda düşeyim.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***