Çin Devlet Başkanı Şi Jinping, Hong Kong’a geniş güvenlik önlemleri altında geldi.
Jinping, şehrin İngiltere’den devrinin 25. yılında, Hong Kong yöneticisi olarak seçilen eski polis şefinin yemin törenine katıldı.
Aynı zamanda sembolik önemi de olan bu etkinlikler öncesi BBC’den Grace Tsoi ve Jeff Li, şehrin gelecek 25 yılda nasıl bir şekil alabileceğini uzmanlarla konuştu.
1997’de Hong Kong Çin’e geri verildiğinde, dev bir siyasi deneyin de başlangıcı yapıldı.
Birçokları kapitalizmin ve özgürlüğün hakim olduğu bu eski İngiliz sömürgesinin, Komünist Çin yönetimine geçince nasıl bir şekil alacağından endişe ediyordu.
Pekin bu endişeleri gidermek için, Hong Kong’un bireysel özgürlük ortamının, ‘bir ülke, iki sistem’ modeli ile en az 50 yıl korunacağını güvence etti.
Bugün, çalkantılı geçen 25 yılın sonunda, bu siyasi deney yarı yola ulaştı.
Peki gelecekteki 25 yıl nasıl işaretler veriyor?
Değişen siyasi ortam
Temel soru Hong Kong’un elinde ne kadar siyasi özerklik ve özgürlük kalacağı üzerinde şekilleniyor.
Devir öncesi birçokları, bu süre içinde Çin’in daha liberal bir devlet olacağını ve zamanla Hong Kong’a da tam demokrasi şansı tanıyacağını umuyordu.
Bu güvence, İngiltere ve Çin arasındaki anlaşmadan doğan mini bir anayasa ile de söz altına alınmıştı.
Bu mini anayasaya göre, Hong Kong yöneticisi ve şehrin meclis üyelerinin seçimi oy verme yoluyla belirlenecekti.
Ama bazı uzmanlara göre, Çin yönetimi, şehir yöneticisinin seçilme sürecinde adayları belirlemesine izin veren bir yasa değişikliği önerisini dayatınca bu sözünü de paramparça etti.
20 Haziran 2020 akşamı kabul edilen Ulusal Güvenlik Yasası, 2019 yılı boyunca büyük demokrasi protestolarına sebep olmuştu. Protestocularla polis arasında şiddet dolu çatışmalar yaşandı.
Bugün gözlemciler, daha demokratik bir siyasi yönetim noktasında çok az umut kaldığını savunuyor. Onlara göre, Pekin’in tam kontrolü ile şehrin karakteri kökünden değişti.
Bugün artık Hong Kong’da yaşamayan demokrasi yanlısı avukat Ted Hui, “Birçok Hong Konglu ‘tek ülke, iki sistem” modelinin artık ortadan kalktığını düşünüyor” diyor.
Yetkililere göre Ulusal Güvenlik Yasası ancak bir grup azınlığı etkiliyor. Ancak Hui’ye göre bu yasa ile Hong Kong’un bir zamanlar aktif olan sivil toplumu boğuldu.
Yasanın çıkışı ile birçok sivil toplum örgütü, siyasi parti ve sendika dağıtıldı. 1989’daki Tiananmen Katliamı’nı anmak için yapılan geleneksel etkinlikler yasaklandı.
Apple Daily ve Stand News isimli demokrasi yanlısı yayın organları kapatıldı.
Bir zamanlar Asya’da basın özgürlüğünün merkezi olarak anılan Hong Kong, Dünya sıralamasında bir yılda neredeyse 70 sıra düşerek bugün artık 148’inciliğe geriledi.
Aynı zamanda yasa geçtiğinden bu yana, ‘gösteriler şehri’ olarak bilinen Hong Kong sessizliğe gömüldü.
ABD’deki Hong Kong Demokrasi Konseyi’nde araştırmacı olan Jeffrey Ngo, “Geniş kapsamlı protesto eylemlerin yakın bir gelecekte olamayacağını söyleyebiliriz” diyerek yeni durumu anlatıyor:
“2020 itibariyle Hong Kong’da insanlar ya hapiste oldukları için susturulmuş durumdalar ya da hapise girmemek için kendilerini susturuyorlar”
Çinli yetkililere göre son yapılan değişiklikler, “tek ülke, iki sistem modeli” için gerekliydi. Onlar göre, geliştirmeler, geniş şekilde kabul gördüğü gibi, modeli 2047’nin ötesine taşıma olanağı sağladı.
Pekin yanlısı bir siyasetçi olan Dominic Lee, Hong Kong’luların halan bireysel özgürlüklerin keyfini çıkardığını savunuyor:
“İnsanlar, ulusal güvenlikle ilgili olmadığı sürece farklı konularda görüşlerini belirtebiliyor. Mahkemeler hangi konuların ulusal güvenlik kapsamına gireceği konusunu belirleyecek”
Lee’ye göre, ulusal güvenlik yasası Hong Kong’un fazlasıyla politikleşmesi ve 2019 yılında demokrasi yanlıları tarafından hareket edemez hale getirilmesi nedeniyle getirildi:
“Eğer bana sorarsanız, ulusal güvenlik yasasının da, seçim yasasındaki değişikliklerin sorumlusu da protestocular….
Uluslararası bir merkez mi, Çin’in finans merkezi mi?
Bir başka soru da Hong Kong’un uluslararası finans merkezi özelliğini koruyup koruyamacağı…
1997 yılında Doğu’nun Elması olarak anılan şehrin gayri safi milli hasılası, Çin’in beşte birine karşılık geliyordu. Bugün bu oran yüzde 2 civarına geriledi ve şehir başta Şanghay olmak üzere diğer Çin şehirleri ile rekabet halinde.
S&P Global Ratings’ten Asya Pasifik bölgesinin ekonomi müdürü Louis Kuijs, “25 yıl önce Çin çok daha az gelişmişken, Hong Kong gelişmişliği ile öne çıkıyordu. Bugün birçok şehir ekonomik olarak Hong Kong’u yakaladı” diyor.
Kuijs’e göre şehir Çin içine ve dışına açılan seçkin bir liman olma özelliğini sürdürüyor. Bunda, uluslararası tanınırlığı olan hukuki sistemi ve finans piyasalarının dışa açıklığı rol oynuyor.
Ancak Pekin ile yaşanan son gerilimler ve uygulanan sıfır Covid siyasetinin, büyük şirketler açısından şehrin çekiciliğine nasıl zarar verdiği de merak ediliyor.
Uluslararası şirketlerin bu şehirdeki merkezleri 2018’den 2021’e kadar yüde 10 azaldı. Buna karşın Çin ana karasından buraya merkez açan şirketlerin sayısı neredeyse yüzde 28 arttı.
Kuijs, “Hong Kong’un çehresi değişiyor… Daha az uluslararası, daha fazla Çin merkezli hale geliyor” diyor.
Hong Konglu mu Çinli mi?
En belirleyici bir diğer soru da bu; Hong Konglu olmak ne anlama geliyor?
Ülke dışına taşınan, şehri terk eden Hong Kongluların sayısı giderek artıyor.
Şehir yetkilileri göç verilerini takip etmiyor. Ancak şehirden ayrılan çok sayıda kişinin kalıcı olarak İngiltere’ye yerleştiği düşünülüyor. İngiliz Ulusal Denizaşırı vizesi (BNO Visa) açıklandığı 2021’den bu yıl Mart ayına kadar 123 bin başvuru aldı.
Hong Kong’un 5.4 milyonluk nüfusunun yüzde 70’i bu vizeye başvurabiliyor. Bu vizeyle İngiltere’de oturma ve çalışma izni alınıyor.
Araştırmacı Jeffrey Ngo’ya göre diaspora Hong Konglu olma kimliğini koruyacak ve dışarıdan demokrasi için bir mücadele vermeye devam edecek.
Pekin yanlısı siyasetçi Dominic Lee, “Hong Kong’un yeni nesli daha vatansever olacak” derken kendi çocuğunun içinden gelerek milli marşı söylemesini örnek veriyor.
Ngo’nun en büyük endişesi ise şehrin kendine özgü kimliğini oluşturan Çin ve Hong Kong farkının 2047’e kadar ortadan kalkması.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***