“Tanıdığım en güzel insanlar, yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi ve kaybı yaşamış olan ve diplerden çıkış yolunu kendileri bulmuş romantik ve anarşist olan insanlardır. Bu kişiler yaşama karşı geliştirdikleri kendilerine has takdir, direniş, duyarlılık ve dayanışla; şefkat, nezaket, bilgelik ve derin sevgiden kaynaklanan bir ilgi ve sorumlulukla doludurlar. Güzel insanlar öylece ortaya çıkmazlar, onlar oluşurlar.”
Elisabeth Kubler Rose
Bu haftaki yazımda geçen hafta sonu yapılan HDP kongresi sonrası yaptığım gözlemlerimi aktarmaya çalışacağım. Bu yazı kongreye gelemeyen HDP’liler için bir gözlem yazısı gibi görünse de öyle değil. HDP ile alakalı haberlerin objektif bir şekilde verilmediği malumunuz. Boyalı medyanın kongrenin havasını bozmak adına kullandığı iktidar yanlısı dille yaptığı haberleri hepimiz izledik. Ben ise üyesi olduğum ve geçen dönemlerde yöneticilerinden olduğum partinin nabzını üçüncü bir göz gibi sizlere aktarmaya çalışacağım.
Ankara’ya HDP Halklar ve İnançlar Temsilciliği tarafından davet edilmiştim. Dolayısıyla yıllarca yöneticilik yaptığım partide davetli olmak ayrı bir duyguydu. İş yoğunluğum nedeniyle HDP’nin İstanbul’dan organize ettiği konvoyla kongreye gidemedim. Fakat arkadaşların sosyal medya paylaşımlarından bir bayram yerine gider gibi eğlenceyle yolculuk yapıldığını gördüm. Bir yandan da bu eğlencenin içinde yer almadığıma üzüldüm.
Ankara’ya ulaştığımda birlikte yolculuk yaptığım arkadaşımla taksiye bindim. Taksici arkadaş ile sohbeti koyulaştırdık. Arkadaş Rizeli olduğunu ve Ankara’ya ekonomik zorluklar yüzünden geldiğini anlattı. Gideceğimiz yeri söyleyince ses tonunda değişiklik olur diye düşündüm. Fakat tam aksine iktidarın el değiştirmesinde HDP’nin önemli olduğunu dillendiren net imalarda bulundu.
Arama noktasında garip bir şekilde telefon şarjları ya da fotoğraf makinasının sokulmaması tüm siyasi partilerde uygulanıyor mu bilemem. Fakat bu garip tutumu aşmak biraz zor oldu. Galiba mücadeleci ruhun etkisiyle aşmayı bir şekilde bildik.
Bu arada kongre başlamadan 1 saat önce Arena’ya ulaşmıştık. Kongre merkezinin önündeki kalabalık benim gibi az bırakılan bir halk mensubunu şaşırttı ve yüzünü güldürdü.
Kongre, kapanma davası Anayasa Mahkemesi’nde devam ederken“ÇÖZÜM BİZDE’’ şiarıyla gerçekleşiyordu. Belki de HDP’nin son kongresiydi. Bunu sanırım sadece tek bir kişi biliyor…
Davetliler için ayrılan bölümde ilk göze çarpan kişiler Sayın Ahmet Türk ve Başak Demirtaş’dı. Bunun dışında geçmişte HDP’de vekillik yapmış veya benim gibi yöneticilik yapmış insanların katılımı bence çok değerliydi. Meclis veya meclis dışında yer alan çeşitli siyasi parti temsilcilerinin büyük bir ilgi gösterdiği fark ediliyordu.
Kongre’nin başında Divan’dan yapılan açıklama gerçekten önemliydi. Saruhan Oluç’un bu kongre “mesaj kongresi” demesine bile gerek kalmadan aslında içerdeki atmosfer bunu çok net bir şekilde belli ediyordu. Gerçekten iyi çalışılmış bir kongreydi, misafir gibi gelmeyen ve yaşananlara isyan eden partililerin yanı sıra en önemlisi başta Selahattin Demirtaş ve tüm rehin alınmış siyasilerin adları okunduğundaki coşku bu kongreyi gerçekten farklı kıldı. Netlikle söyleyebilirim ki kimse yaşananları bir an için bile olsa unutmuyor.
Aslında eş başkanların konuşmalarındaki mesajlar ve her şeyden öte partililerin motive hali çok şey anlatıyordu.
Eş başkanların konuşmasında en büyük vurgu, olası seçimlerde 3. yol üzerine yoğunlaşan bir siyasi yol haritası benimsenmesinin gerekliliği üzerineydi. Sadece iktidara değil, Altılı Masa’ya da mesaj veriliyordu.
Tabii özellikle Kürt sorununa dair AK Parti’nin olası adımlar atacağı yönündeki dedikodulara cevaben Pervin eş başkan net açıklamalarda bulundu. Mithat başkanın ülke demokrasisinde Kürt sorununun muhataplarını ve meclisin rolünü dillendirmesi kayda geçen önemli açıklamalardı.
Salonda çok dilli mesajların, pankartların hazırlanmış olması ve ülke demokrasisinde bir tarafa kıstırılmaya çalışılan partinin kongre salonunda verdiği mesajlar gerçekten çok anlamlıydı.
Bir diğer göze çarpan detay da yurt dışından gelen katılımcılardı. Ölümlere Saygı İnisiyatifi çalışmaları sırasında ağırlıklı olarak Avrupa’da diplomasi yürüttüğüne şahit olduğum Hişyar Özsoy ve diğer dış işlerinden sorumlu ekip büyük bir çalışma yürütmüş. Hem nitelik hem de konuşmalarında altını çizdikleri gibi nicelik olarak ülke demokrasisine HDP’nin katkısını vurgulayarak en üst düzeyde katılımla kongrede söz almaları bana göre büyük bir mesajdı. Sadece Avrupa’dan değil, Ortadoğu’dan gelen misafirlerin de HDP’nin önemine dair sözleri, partinin dünya siyasetinde gerçekten önemli bir yeri olduğunun sözde değil, özde ispatı niteliğindeydi.
Kongre’de aday olan Parti Meclis üyelerinden önce “Danışma Kurulu” listesi okundu. Danışma kurulundaki bazı isimlerle alakalı olumsuz yorumlar duysam da bana göre farklı kesimlerden olmaları bir yandan da kapanma ihtimali olan bir partinin danışma kuruluna katılım imzası vermeleri çok önemli. Batıda belki de durağan halde olan aydın kesimi son kertede kendilerinden beklenen tutumu sergileyerek kurula adlarını yazdırmışlar.
Esas şimdi gelelim Parti Meclisi’ne. Bu seneki Parti Meclis listesine baktığınızda hele ki biraz partiye yakınsanız ciddi bir yol haritası ile yapıldığını fark edersiniz. Geçmiş dönemde rehin alınan, siyasi yasaklı Parti Meclis üyesinin yerine köklü bir değişikliğe gidildiğini görüyoruz. Parti Meclisi’nde oklara hedef olmaya gönüllü vekil sayısının yüksek olması hemen göze çarpıyor. Bileşen ve özellikle Kürt hareketlerinde geçmiş süreçlerde partilerine karşı siyasi saldırılara karşı tecrübesi yüksek arkadaşların varlığı atlanmaması gereken önemli diğer bir detay…
HDP Genel Merkezi çok net ki seçim süreci başladığı anda ülke kaderini etkileyecek yapı olmasından dolayı rüzgâra dimdik durmak adına kadrolarını oluşturmuş. Vizyonunu ise daha da ileri taşıyarak danışma kurulu ile geniş kesime mesaj veriyor.
Kongre sonrası Demirtaş’ın yaptığı bir vurgu çok anlamlı geldi. “Değişim cesaret ister. Şimdi o cesareti göstermenin, değişimi kendimizden başlatmanın tam zamanı.’’ Bana göre Danışma Meclisi ve halklar bileşenin katkılarıyla murad edilen amacın tam karşılığı olacaktır.
Seçimlerde ülke geleceğini belirleyecek olan HDP’nin ve seçmeninin önemi ortada. Coğrafyanın aydınlanması açısından tarihi bir misyonla seçilen tüm Parti Meclis üyelerine büyük rol düşüyor. Ülkenin geleceği için siyasi tercihleri bir köşeye bırakarak kriminalize edilmek istenen yapıyı anlamak, tarihle yüzleşmek ve helalleşmek için büyük bir adım atma zamanıdır. Bakalım tarih nasıl yazılacak?
Yazımın sonunda Cumartesi Annelerini selamlamak istiyorum. Galatasaray Meydanı’nda toplanıp kaybedilen yakınlarının akıbetini sormalarına 900. haftada izin verilmedi. Annelerimizin/Mayriglerimizin mücadelesini selamlıyorum. 1915’den bu yana benin annem Cumartesi!
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***