İSTANBUL – Kapısına kilit vurulan DİAYDER üyesi Seyda Yusuf İnal, iktidarın tekçi zihniyetine karşı geldikleri için saldırıların hedefinde olduklarını belirterek, “Sarayları yıkılacağından korktuklarından dolayı bize karşı bu kadar barbarca ve insanlık dışı davranıyorlar” dedi.
Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) hakkında Bakırköy 1’inci Asliye Hukuk Mahkemesi’nde süren kapatma davasının 28 Haziran’da görülen karar duruşmada, “tedbiren” İstanbul Bahçelievler’de bulunan aynı zamanda mescit olarak kullandıkları dernek binası 22 Temmuz’da mühürlendi. Başkanı tutuklu olan derneğin üyeleri, Kürtçe hutbe vermek ve kıldıkları sivil Cuma namazları nedeniyle ayrıca yargılanıyor.
DİAYDER üyesi Seyda Yusuf İnal, dernek ve üyelerine yönelik baskıları ajansımıza değerlendirdi.
SEYH SAİD, SEYİD RIZA’NIN KERVANINDAYIZ
DİAYDER’e yönelik baskı ve açılan davaların bugünle sınırlı olmadığını vurgulayan İnal, bunun tarihsel geçmişini anımsattı. Bu kapsamda Şeyh Said, Seyid Rıza, Qazî Muhammed, Şeyh Ubeydıllah’ın boyun eğmediklerini hatırlatan İnal, kendilerinin de bu isimlerin ardılları olduklarını belirtti. İnal, “Biliyorlar ki biz de o kervanın devamıyız. Onun için bizden korkuyorlar. Aslında dizleri çözülmüş. Allah rızası için biz ne yapmışız? Biz bir dalın yaprağını bile koparmadık. Bize ‘terörist’ yaftası yapıştırmaya çalışıyorlar” diye tepki gösterdi.
‘SARAYLARI YIKILACAK’
Hakikati söyledikleri ve itaat etmedikleri için saldırı ve baskıların hedefinde olduklarını belirten İnal, “Sarayları yıkılacağından korktuklarından dolayı bize karşı bu kadar barbarca ve insanlık dışı davranıyorlar. Mesela Ensar Vakfı vs. bunları daha da çoğaltabilirim. Bunlar her türlü çirkefliği yaptılar, aleyhlerinde bir dava bile açılmadı. Onlara milyonlarca lira ve dolar verip mükâfatlandırdılar” dedi.
‘TEKÇİ’LİK ALLAH’I İNKAR ETMEK DEMEKTİR
Mevcut iktidarın tekçi bir zihniyeti olduğunu belirten İnal, “Tek din, tek devlet, tek ırk, tek dil, hatta tek mezheptir. Bu Allah’ı inkar etmek demektir. Biz bunu söylediğimizden dolayı bizden korkuyorlar. Mesela Ayeti Celile diyor ki; ‘Diller Allah’ın ayeti vahdaniyet alametlerinden birisi yerin ve göğün yaradılışı, ikincisi ise dillerinizin ve renklerinizin değişikliğidir’ bu Allah’ın ayetidir. Sen kalkıp tek dil dediğin zaman Allah’ı inkar etmiş oluyorsun. Burada en fazla hınç aldıkları konu, cemaatimize Kürtçe hutbe okutulmasıdır. Hiçbir dile, kimliğe karşı değilim. Kimin olduğunun da bir önemi yok. İskandinavya ülkelerinde 3 dilde hutbe okudum ben” diye vurguladı.
‘TESLİM OLMAYACAĞIZ’
İnal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sanıyorlar ki bizi teslim alacaklar. Her grubun üzerine gittiler kimseden ses seda çıkmadı. Onlara ilan ediyorum, biz teslim olmayacağız. Allah şahittir, biz Kuran’ın gerçeklerini ve onların yaptıkları yanlışlıkları, onların dininin Allah’ın dini olmadığını ve Kuran’dan koparılıp bir siyasal İslam’a çevirmelerini kabul etmiyoruz. Mesela bugün IŞİD, El Kide, El Nusra, ENSAR, cübbeli bunların İslamiyet’le bir ilgisi yok. Bunlar İslam değil. Bunlar onların tekeline girmiş ve saraylarına bir takım katkı sunmak için kurulmuş bazı aparatlardır. Bizim üzerimize gelmelerinin nedeni bunlara alet olmadığımız için. Biz, İslam’ın gerçekliklerini anlatıyoruz.”
‘HALK BİZE DESTEK VERECEK’
Yeni bir dernek açacaklarını ve halkın kendilerine destek olacağına inandığını dile getiren İnal, herkesin ekonomik olarak sıkıntı içinde olduklarını farkında olduğunu söyledi. İnal, “Halk bize destek verecek. Bize destek olmak zorunda. Çünkü, biz dinine hizmet ediyoruz. Kiliseye kim sahip çıkıyor? Sinagoga kim sahip çıkıyor? Saraya nasıl sahip çıkıyorlarsa, bizim halkımız da bize sahip çıkacak” diye konuştu.
MÜCADELE EDECEKLER
Bu yola her türlü bedel ödemeyi göze alarak girdiklerini vurgulayan İnal, inandıkları davadan vazgeçmeyeceklerini ifade etti. İnal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Vazgeçip bu faşistlerin ve diktatörlere hizmet mi edelim. Ben zulme karşıyım. Allah’ta zulme karşıdır, Kuran, İncil, Tevrat, Zebur, demokrasi ve akli selim her şey bu zulme karşıdır. Ben de zulme karşı olduğumu söylüyorum. Bu suç değil. Doğru olan budur. Cemaatim, ‘Ben tahtanın üzerinde namaz kılacağım’ diyor. Ta ki mescidimizi açıncaya kadar. Kalk bu ruhi psikolojinin altında kendi mesuliyetini yerine getirme. İnsan, Müslüman, vicdan sahip olan herkes bunu yapmak zorunda. Söyleyeceğiz, haykıracağız, ceza verirlerse de verebilirler. Mescidimizi hiçbir hukuki gerekçesi olmadan gelip mühürlediler. Daha buna ne diyeceğiz.”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***