İklim kriziyle mücadele ve karbonsuzlaşma hedefleri, Avrupa’nın doğal gaz ve petrole erişim riskleri nedeniyle ikinci plana itiliyor.
Avrupa Parlamentosu’nun, aylarca süren yoğun tartışmaların ardından geçtiğimiz günlerde doğal gaz ve nükleer enerjinin AB’nin sürdürülebilir faaliyetler taksonomisine dahil edilmesine onay vermesi Avrupa’da yeni bir dönemin kapılarını aralıyor.
O kapıdan iklim hedeflerinin bir süreliğine askıya alınmasının ardından aydınlığa mı erişilecek yoksa karanlık bir gelecek bizleri mi bekliyor, hep birlikte göreceğiz.
Avrupa’nın enerji krizi çözülmezse resesyon yaşanma ihtimali çok yüksek, hatta uzmanlar durumun 1930’lardaki gibi bir depresyona dönüşebileceğinden endişe ediyor. Kış ayları yaklaştığında Avrupa’nın doğal gaza erişim zorlukları sebebiyle bir kriz yaşayacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Avrupa hükümetlerinin son haftalarda kömür rezervlerinin “geçici olarak” kullanılacağına dair yaptığı açıklamalar, iklim mücadelesi açısından hayal kırıklığı ile karşılanırken, “geçiciliğin” kriterleri de soru işaretleri oluşturuyor.
İş artık öyle bir noktaya geldi ki, Deutsche Bank, yazdığı bir raporda, Almanya’da kış aylarında, “evlerinizde odun yakmaya hazır olun yoksa soğuktan donabilirsiniz” şeklinde imalara yer veriyor.
Hali hazırda emekli olan veya 2030’a kadar kapatılması planlanan Avrupa’daki kömürlü termik santrallerin sayısı bu yıl 171’e yükseldi.
Avrupa hükümetlerinin şu aşamada kömürden çıkış için sunduğu takvimlerde bir değişiklik yok.
Kömür kullanımından vazgeçerken gazı geçiş enerjisi olarak kullanmaya devam eden hükümetler, Rusya’nın Avrupa’ya gaz tedariğini kesme tehdidi nedeniyle, gelecek kış öncesi maalesef, acil durum senaryosuna kömür kullanma seçeneği ekledi.
Bununla birlikte, kısa vadeli kesintilere yanıt verme amaçlı önlemler haricinde, hiçbir Avrupa ülkesi, mevcut durumdaki 2030 yılına kadar kömürü kullanımdan kaldırma planını değiştirmedi.
Ülkelerin kömürden çıkış planlarına bir göz atacak olursak şöyle bir takvimlendirme görüyoruz.
Kömürsüz Avrupa ülkeleri: Belçika (2016), İsveç (2020), Portekiz (2021)
2025 yılına kadar kömürden çıkış yapacak Avrupa ülkeleri: Fransa (2023), Birleşik Krallık (2024), Macaristan (2025), İtalya (2025), İrlanda (2025), Avusturya (2023)
2030 yılına kadar aşamalı olarak kömürden çıkacak Avrupa ülkeleri: Kuzey Makedonya (2027) Danimarka (2028), Finlandiya (2029 ortası), Hollanda (2029 sonu), Slovakya (2030), İspanya (2030), Romanya (2030), Yunanistan (2028)
2030’dan sonra kömürden çıkacak Avrupa ülkeleri: Karadağ (2035), Hırvatistan (2033), Bulgaristan (2038-2040), Slovenya (2033), Çekya (2033), Almanya (2038)
Kömürden çıkış kararı almamış ülkeler: Kosova, Bosna Hersek, Polonya, Sırbistan ve Türkiye.
Fakat enerji alanında yaşanan her kriz ya başka krizlerle eşzamanlı olarak ilerliyor ya da başka krizlerin meydana gelmesinin önün açıyor.
Boşuna çoklu krizler çağındayız demiyoruz…
Örneğin, Rusya’nin tehditleri, yüksek enerji maliyetleri ve resesyon korkularıyla sarsılan Avrupa ekonomisinde şimdi de “nehir seviyeleri” krizi yaşanıyor.
Ekonomik aktivite açısından önem taşıyan ve Avrupa mal taşımacılığında büyük yeri olan nehirlerde sıcaklık nedeniyle derinlik seviyeleri düşüyor.
Almanya açısından özellikle kömürün santrallere taşınmasında kritik olan Rehn Nehri’nde bazı noktalarda derinlik 1 metrenin altına düştü.
Bloomberg’de yer alan bir habere göre, Rehn Nehri’ndeki düşük su seviyeleri Avrupa’nın hali hazırda yaşanan enerji krizini derinleştirme riski içeriyor. Nehir için “alarm seviyesi” ise 150 santimetre seviyesinde bulunuyor. Dolayısıyla bu derinlikte taşımacılık güçlükle yapılabiliyor.
Nehir, kömür arzının etkilendiği Grosskraftwerk Mannheim AG ve EnBW AG tarafından işletilen Mannheim ve Karlsruhe’deki iki enerji santralinin hemen kuzeyinde.
Rehn Nehri için 80 santimetrenin altındaki derinlik trafiği büyük ölçüde yavaşlatırken, 40 santimetrelerde trafik tamamen duruyor. Nehirde taşıma faaliyetine devam edilebilmesi, kömürden elektrik üretiminin devamlılığı açısından önem taşıyor.
Diğer yandan, Avrupa’da sıcaklıkların yüksek seyretmesi ve kuraklık elektrik talebinde patlamaya neden oluyor. Avrupa’da elektrik talebini karşılamak için kömür santrallerine hücum ediyor.
Çoklu krizler arasında sayabileceğimiz bir diğer gelişme de yine geçen hafta yaşandı. Avrupa’nın giderek derinleşen enerji darboğazı ve Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) resesyon endişeleriyle ABD Merkez Bankası’na (Fed) göre daha yavaş hareket edeceği beklentisi, pariteyi 20 yılın en düşük düzeylerine getirdi.
Avrupa’nın ortak para birimi euro, dolara karşı değer kaybederken, buna başlıca sebep olarak yüksek enerji fiyatları ve rekor enflasyon gösteriliyor.
Avrupa, endüstriyi canlı tutmak ve elektrik üretmek için ABD’den çok Rus petrolüne ve doğal gazına bağımlı. Ukrayna’daki savaşın küresel piyasalarda Rus petrolünün kaybına yol açacağına dair korkular petrol fiyatlarını yükseltti. Rusya’nın Avrupa’ya doğal gaz tedariğini azaltmaya başlaması da yine fiyatların yükselmesine neden oldu.
Rusya’dan Almanya’ya uzanan Kuzey Akım 1 boru hattı bir süreliğine kapatıldığı için o da endişeyi körüklerdi.
Almanya’da olası doğal gaz kesintilerine hazır olmak isteyen çok sayıda insan şöminelerine şimdiden odun tedarik etmek için sıraya girmiş durumda.
Eğer Fed faizleri ECB’den daha fazla yükseltirse, daha yüksek faiz getirisi oluşacağı için yatırımcılar sermayelerini eurodan dolar cinsine geçirecek. Bu işlemin gerçekleşmesi için yatırımcıların euro satıp dolar alması euroyu aşağı, doları yukarı çekiyor.
Özetle, Avrupa’da hem enerji tedariki endişelerinin hem de enflasyonun yükseldiği, resesyonun giderek daha fazla dillendirildiği, euronun dolara karşı değer kaybettiği bir ortamda iklimi, gezegenin geleceğini kimse düşünmüyor, düşünmek istemiyor. Doğal gazı, nükleeri ve hatta iklim düşmanı kömürü gündemine alıyor.
Oysa zincirin tüm halkaları gibi hepsi birbirine bağlı, iklim mücadelesi askıya alındığı için aslında hiç bitmeyen bir enerji krizi sarmalından çıkılamayacak…
Bu gerçekle yüzleştiğinizde umarım çok geç kalınmamış olur.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***