Bold’dan Mehmet Doğan’ın haberine göre, adının açıklanmasını istemeyen işkence mağduru yaşadıklarını, “O gün sabaha yakın telefon geldi ve mesaiye çağrıldım. İki gün boyunca dairede aralıksız çalıştıktan sonra mesai arkadaşlarım tarafından yaka paça başka bir odaya alındım. Burada küfürler ve hakaretler ile elbiselerimi çıkarmamı söylediler. Çok yakından tanıdığım bir polis arkadaş ise elinde hortumla sürekli bana vuruyordu” sözleriyle anlattı.
“HORTUMLA DÖVDÜLER”
Bir başka işkence mağdurunun anlattıkları hortumlu dayağı doğruluyor: “Gözlerimi bağladılar. Sadece iç çamaşırım vardı üzerimde. Ters kelepçe ile başka büyük bir odaya getirildim. Seslerden odada yalnız olmadığımı anladım. İsimlerden aklımda tuttuğum kadarıyla odada 10 kişi vardı. Gözlerim bağlı duvara dönük bir şekilde saatlerce ayakta beklettiler. Bir polis arkadaşım başka bir arkadaşımı hortumla dövdü.”
İLAÇLI SORGU
Emniyet İstihbarat’ın kendi personeline kurduğu ‘kumpas’ta başa silah dayamak da var, köpekli işkence de: “Bir hafta boyunca aç bırakıldık. Küçük bir ekmek parçası verdiler. Kendi suçlamalarını kabul etmemiz için bize ilaç içirdiler. Dışardan işkence çığlıkları geliyordu. Bir ara köpek sesleri de duydum. Ve en korkuncu başıma silah dayadılar. Gözlerim bağlıydı ve o an hayatımın biteceğini düşündüm”
İNTİHAR MI, CİNAYET Mİ?
Ankara Yıldız’da bulunan Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’nın, Koruma Şube bodrumlarında tüyler ürpertici işkencelere maruz kalanlardan biri de deneyimli mühendislerden Burak Açıkalın’dı.
Tanıkların anlatımlarına göre, cezaevine getirildiğinde Açıkalın konuşmakta dahi zorlanıyordu. Sincan Cezaevi’nden Kırıkkale Keskin’e sevk edilen Burak Açıkalın, birkaç ay sonra burada intihar etti.
EMNİYET MÜDÜRÜ’NE İLAÇLI İŞKENCE
Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Gürsel Aktepe ise mahkemede yaptığı savunmada hem işkence seanslarını anlattı hem de işkencecileri deşifre etti: “Ağır hakaret ve şiddetli dayakla başlayan işkenceler, tüm elbiseler çıkartılarak soğuk suya maruz bırakılma, cinsel taciz gibi daha sistematik bir hale dönüşmüştü. Silahını başıma dayayan başka biri sürekli beni öldürmekle tehdit ediyordu. Başıma boş silahının tetiğini düşürdü. Israrla söylediklerini kabul etmem telkin ediliyordu. Göz altında tutulduğumuz yaklaşık 6 gün sürekli bu tarzda işkencelere maruz bırakıldım. Aileme de her türlü işkenceyi yapabileceklerini söylüyorlardı.
Israrla istihbarat daireyi ele geçirmeye geldiğimi kabul etmemi istiyorlardı. Bu işkencelerle birlikte günlerce uykusuz, aç ve susuz bırakılmıştım. Verilen ilacın etkisiyle halüsinasyonlar görmeye ve garip sesler duymaya başlamıştım. Bütün bu yaşadıklarım sonrasında bilincim ve iradem tamamen yok edilmişti. Özgür irademe dayanmayan kolluk ve sonrasındaki savcılık ifadelerimi kabul etmem mümkün değildir. Bu haldeyken ifadem de iddia edilen isimler, olaylar ve sayılı hususların hiçbirisi doğru değildir.
İŞKENCENİN BAŞINDAKİ İSİM
Bu işkencelerde o dönemdeki İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç, Başkan Yardımcıları Erdal Çetinkaya, Yılmaz Delen ve Kenan Daşkın isimli şahıslar bizzat görev almış, yönetmiş ve yönlendirmişlerdir.
SAVCIDAN SAHTE DOSYA
Savcılıkta ifadeye götürüldüğümde gerçekten kendimde değildim. Ayakta zor duruyordum. Savcılık makamında şunu söylediğimi çok iyi hatırlıyorum. Aşırı miktarda başıma darbe aldım ve hiçbir isim hatta kendi ismimi bile hatırlamadığımı ifade ettim. Savcı bey, (Savcı Alpaslan Karabay) dosyayı açmış, isimleri teker teker saymış ve ben o saydığı isimlerle ilgili en ufak bir yorum yapmadım. En ufak bir değerlendirme yapmadım ama burada öğreniyorum şahıslarla ilgili bir değerlendirme yaptığım şeklinde yansımış.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***