Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, gıda güvencesi için toprağın olmazsa olmaz olduğu bilincinin toplumda aynı düzeyde oluşturulması gerektiğini belirterek, “Topraklarımızı koruyabilir, üretim yapabilecek çiftçiyi tarlada tutabilirsek, krizlerden çok daha az etkileneceğimiz ortadadır.” ifadesini kullandı.
Bayraktar Türkiye’nin topraklarını boş bırakma lüksünün olmadığına işaret ederek “Stratejik ürünlerimizden buğdayın 2021 ekim alanı 6,7 milyon hektardır. Biz, buğdayın ekim alanına yakın bir alanda ülke olarak üretim yapamıyoruz. 6 milyon hektar alanda çiftçiye sanayicinin talep ettiği kaliteli üretimi yaptırabilmeliyiz” dedi.
Bayraktar, “Toprak Bayramı” dolayısıyla yayımladığı mesajında, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin artması, temel gıda ürünlerinde dünyada söz sahibi olan Rusya ve Ukrayna’da yaşanan savaşın, 2 yıldır süren Covid-19 salgını sürecinin, birçok ülkede yaşanan ekonomik kriz gibi sorunların dünyada gıdaya ulaşımda tedirginlik oluşturduğunu bildirdi.
Gıda için toprağın önemine işaret eden Bayraktar, şu değerlendirmede bulundu:
“Toprak, kimileri için üzerine onlarca kat bina inşa edilebilir bir arsa, kimileri için bir yerden bir yere en kısa sürede üzerinde ulaşım sağlanan kara parçası, kimilerine göre de dededen kalma tapularla zenginliktir. İnsanlığın gıdaya ulaşımını sağlayan toprak, çiftçilerimiz için ise en değerli varlıktır. Toprak, çiftçilerin geçimini sağladığı, üzerinde üretimini sürdürdüğü ekmek teknesidir. Elbette hepsinin ötesinde bu ülkeye gönülden bağlı olan herkesin canından aziz bilip vatanım dediği toprağımız bizler için daima mukaddestir ve öyle kalacaktır.”
Bayraktar, Türkiye’de tarım arazileri ile kırsal bölgelerdeki genç nüfusun azaldığını vurgulayarak, maliyetler nedeniyle çiftçinin üretmekte isteksiz davrandığını belirtti.
Ülkede toprakların yeteri kadar korunamadığının altını çizen Bayraktar, şunları kaydetti:
“Topraklarımızın tuzluluk, çoraklaşma, yanlış kullanım gibi nedenlerle kalitesi bozulmakta ve diğer taraftan da erozyon, amaç dışı kullanımla topraklarımız kaybedilmektedir. Ayrıca, tarım arazilerimizin küçük, parçalı, dağınık, çok hisseli olması ve sulama imkanlarının halen yetersizliğiyle verimli kullanımı da sağlanamamaktadır. Türkiye’nin, uzun ömürlü bitkilerle beraber toplam arazi miktarı 1990-2020 döneminde 27,9 milyon hektardan 23,1 milyon hektara geriledi. Yani 30 yıllık bir süreçte 4,8 milyon hektar tarım arazisini kaybettik.”
“Toprakları boş bırakma lüksümüz yok”
Bayraktar, Türkiye’de en fazla tarım arazisine sahip olan Konya’da, son 10 yılda tarım alanlarının yüzde 10,5 azaldığına dikkati çekti.
Dünyada ve ülkede gıda fiyatlarının hızla arttığı bir dönemde Türkiye’nin topraklarını boş bırakma lüksünün olmadığına işaret eden Bayraktar, şu ifadeleri kullandı:
“Stratejik ürünlerimizden buğdayın 2021 ekim alanı 6,7 milyon hektardır. Biz, buğdayın ekim alanına yakın bir alanda ülke olarak üretim yapamıyoruz. 6 milyon hektar alanda çiftçiye sanayicinin talep ettiği kaliteli üretimi yaptırabilmeliyiz. Bunu başarabilirsek, 2021 yılında yapılan toplam 8,1 milyon ton buğday ithalatına ihtiyaç duymak bir yana ihracat yaparak tarımın ülke ekonomisine katkısını artırabiliriz. Diğer taraftan üretim planlamasının yapılamaması, sözde değil, tarafların hakkını koruyan gerçek anlamda sözleşmeli üretimin yaygınlaştırılamaması, artan üretim maliyetleri, ürün satış fiyat belirsizliği gibi nedenler, çiftçinin dönemsel karar almasına neden olmaktadır. Tarımda plansızlık ve kontrolsüzlük, üretimin şeklini de değiştirmektedir.”
Bayraktar, yapılan çalışmalara rağmen tarım arazilerindeki tehditlerin devam ettiğine dikkati çekerek, topraklar kaybedilirse ve üretimde yeterlilik sağlanmazsa dünyadan ürün bulma imkanının azalacağı uyarısında bulundu.
“Topraklarımıza sahip çıkmak zorundayız”
Bir karış dahi kaybedecek toprağın olmadığını vurgulayan Bayraktar, şöyle devam etti:
“Gıda güvencesi için toprağın olmazsa olmaz olduğu bilincini bütün toplumda aynı düzeyde oluşturmak ve bu bilinçle topraklarımıza sahip çıkmak zorundayız. Topraklarımızı koruyabilir, üretim yapabilecek çiftçiyi tarlada tutabilirsek, bu krizlerden çok daha az etkileneceğimiz ortadadır. Ülkemizde her yıl binlerce dekar verimli birinci ve ikinci sınıf tarım arazisi, çeşitli sebepler nedeniyle elden çıkıyor. Kara yollarını ve şehirlerin gelişimini projelendirirken, verimli tarım arazileri yerine tarıma elverişli olmayan, daha verimsiz arazilerin kullanılmasına özen gösterilmeli.“
Alternatif marjinal tarım arazileri mevcutken, verimli tarım arazilerini tarım dışı amaçlarla kullanmanın büyük bir savurganlık olduğunun altını çizer Bayraktar, birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerinin imara açılmasına asla izin verilmemesi, bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri, şehirler kurulmaması gerektiğini belirtti.
Büyükşehir belediyelerine de tarıma kaynak ayırmaları çağrısında bulunan Bayraktar, Valilikler ve büyükşehir belediyelerinin verimli tarım arazilerinin korunması konusunda hassas hareket etmelerinin önemini vurguladı.
Meraların tespit, tahdit, tahsis ve ıslah çalışmalarının da hızla tamamlanması ve amaç dışı kullanımının önlenmesi gerektiğini kaydeden Bayraktar, şu görüşleri paylaştı:
“Toprak Koruma kurulları verimli arazileri korumak için etkin çalıştırılmalı. Gıda krizinin etkilerini her geçen gün daha fazla yaşadığımız bugünlerde, sit alanı kapsamında koruma altına alınmayan hiçbir ovamızın kalmamasını istiyoruz. Bu topraklar evlatlarımıza bırakacağımız en değerli miras olacaktır. Toprağımızın kıymetinin herkesçe çok iyi bilindiği, toprağı yönetenlerden kullanana kadar her kesimin ona saygı duyarak hareket edeceği günler temennisiyle Toprak Bayramı’nızı kutluyorum.” (AA)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***