YORUM | YÜKSEL DURGUT
Şirin Ebu Akile’nin öldürülmesi İsrail-Filistin gerginliğinde sıradan bir olay gibi görünebilir. Ama dünyanın birçok yerindeki meslektaşım gibi yaşanan olay ve sonrasındaki karşılıklı suçlamalar beni de öfkelendirdi. Orta Doğu’da parmak ile gösterilen örnek bir kadın gazeteci hayatını kaybetti. İsrail’in tepkisi tahmin edildiği gibi gerçekleşti ve yaşanan olayın sonunda 3 maymunu oynadı.
Filistin topraklarında 25 yıldır haber yapan Amerikan vatandaşı gazeteci Şirin’in bölgeden gönderdiği dosya haberler her zaman insanı etkileyen bir hikâye tadında ekranlara yansıdı. Filistinli yetkililerin başarısız olduğu diplomatik alanlarda, Şirin’in haberleri gündem oluşturmuştu. İşgalin zorluklarına göğüs geren Filistinlilerin hikayelerine hayat veren Şirin’in çalışmaları İsrail’i hep rahatsız etti. İsraillilerin Filistinlileri sıradan gördüğü anlarda bile, Şirin’in haberleri konuyu çürütüyor, gündem oluyor ve böylece Filistin gerçeğini dünyaya anlatıyordu.
Şirin ve sırtından vurulan diğer meslektaşımız Ali Samudi de bugüne kadar o topraklarda yaşanan olayların birkaç tanığından. Tanık oldukları insan dramını dünya kamuoyunun daha iyi anlayabilmesi için hikâye haberler yaptılar. İsrail ise yayınlanan haberleri kendisine birer tehdit olarak algıladı.
İsrail’in Şirin’in öldürülmesine yönelik tepkisi de beklendiği gibi oldu. İnkâr, yalan ve olanları gizlemenin telaşı yaşandı. İsrail yaşanan olayın sıcaklığı ile arka arkaya birçok açıklama yaptı. Gazetecilerin, “Filistinlilerin açtığı ateş sonucu yaralanma ihtimalinin araştırılması” ile başlayan açıklama silsilesi, “Öldürdüğümüzü sanmıyoruz… Onu gerçekten öldürmüş olsaydık, sorumluluğu üstlenirdik…” şeklinde devam etti.
İsrail tarafı, bu açıklamaların ardından Filistinlilerle ortak bir soruşturma yürütmeyi teklif etti. Ancak İsrail basını bile bu şekilde bir teklifin Filistin tarafına yapılmadığını gazete sayfalarına taşıdı. Basında çıkan haberlerin ardından Filistinliler, “Bize kimse bir teklif ile gelmedi” dedi. İsrailli bir bakan daha sonra Filistinlilerin, “gerçeği örtbas etmek için yalan söylüyorlar” iddiasında bulundu.
Dünya kamuoyunun tepkisini dindirmek ve daha fazla kafa karışıklığı yaratmak için İsrailliler, bazı görüntüler eşliğinde günah keçisi olmadıklarını anlatmaya çalıştılar. Filistinli eli silahlı kişilerin, Şirin’i hangi noktalardan öldürmüş olabileceğini gösteren yayınları devreye soktular. İsrailli bir insan hakları grubu ise, İsrailli yetkililerin bahsini ettiği gibi Filistin tarafından öldürülmüş olabileceğini uydu görüntüleri üzerinden yalanladı. Belirtilen konumlardan Şirin ve Ali’nin vurulmasının imkânsız olduğu kanıtları ile ortaya konuldu.
Peki İsrail, yaşanan olay sonrası, neden ‘inkâr çabası’ ve ‘kafa karıştırma’ politikası yürütüyor? Şirin’in öldürülmesinden bir gün sonra İsrail basınında bir makale yer aldı. Bu makale 2000 yılında 12 yaşındaki Muhammed Al-Durah’ı öldürmekten sorumlu İsrailli bir general tarafından kaleme alındı. Mermi yağmurunun ortasında babası tarafından korunan küçük bir çocuğun görüntüsü herkes hatırlar. İşlenen cinayet kameralara yansımıştı.
General, dünyanın zihnindeki bu görüntülerin, İsrail ordusunun itibarını zedelemek için Filistin tarafından kurgulanan bir aldatmaca olduğunu ve yaşanan olay sonrası başka açıklamaların da ortaya çıktığını ve sorumluluğu derhal kabul etmekte hata ettiğini ifade etti. Makalenin özünde ise bir tavsiye yer aldı: “En azından İsrail kamuoyunu ve uluslararası kuruluşları ikna edecek kanıtlar bulana kadar bekleyin.” Başka bir deyişle, “İsrail kamuoyunu ve İsrail’in uluslararası toplumdaki destekçilerini ikna edici ve kafa karıştırıcı makul bir açıklama arayın” diye okumak da mümkün.
Birçok ülke tepkisini dile getirmeden önce ABD’nin açıklamasını bekledi. Ancak olay ile ilgili ABD’den ilkeli bir duruş maalesef gelmedi. ABD’nin tepkisi, cinayetin işlendiği gün Dışişleri Bakanlığı’nın brifinginde gündem oldu. Sözcü, “Filistinli Amerikalı gazeteci Şirin Ebu Akile’nin öldürülmesinden kesinlikle üzüntü duyuyoruz… Dünyanın dört bir yanındaki gazeteci cinayetlerinde olduğu gibi Şirin’in de öldürülmesini şiddetle kınıyoruz. Derhal, kapsamlı ve eksiksiz bir soruşturma çağrısı yapıyoruz. Hesap verebilirlik. Bağımsız medyaya yönelik saldırıları araştırmak ve sorumluların ortaya çıkması büyük önem arz ediyor” diyerek bilindik ifadeler kullandı.
Ancak yapılan açıklamanın içeriğindeki kararlılık, gazetecilerin yoğun soru bombardımanı arasında kayboldu. Muhabirler, İsrail’in kendisini akladığı yönündeki ısrarlarına rağmen, sözcü yalnızca İsrail’in soruşturmayı derinleştireceklerine yönelik tecrübe sahibi bir devlet olduğuna güvendiklerini dile getirerek teyit etti. Journalist Post dergisinin en son sayısında da Filistinli foto muhabiri Muath Amarneh, haber takibi sırasında İsrail ordusu tarafından atılan bir merminin sol gözünün hemen altına isabet etmesiyle yaralanmasını sayfalarına taşımıştık.
Şirin, Filistin asıllı bir ABD vatandaşı. ABD sözcüsünün açıklamaları bu yüzden çok üzücü ve anlamsız kalıyor. İsrail’in cezasız ve Filistinlilerin savunmasız kalması yıllardır hep o topraklarda yaşanıyor. Hayatını ABD’de ırkların eşitliği adına barışçıl mücadeleye adamış olan Martin Luther King Jr’ın da dediği gibi, “herhangi bir yerdeki adaletsizlik, her yerde adalete yönelik bir tehdittir”.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***