Aile ekonomisi uzmanı Prof. Sadi Uzunoğlu, orta sınıfın yok olduğunu söyledi. Uzunoğlu, “Enflasyon sabit gelirlinin cebinden, fiyatı belirleyenin cebine kaynak aktarır. Artık bir aileyi ortadirek olarak adlandırmak için en az 40-50 bin lira geliri olması lazım.” dedi. Ülkenin ‘fakirleşerek büyüdüğünü’ anlatan Uzunoğlu’na göre asgari ücret en az 6 bin lira olmalı.
Gazete Oksijen’den Mine Şenocaklı’nın sorularını cevaplayan Sadi Uzunoğlu, önceki ekonomik krizlerle kıyaslamaya girmiyor. “Bu başka bir şey, bunun adı fakirleşerek büyüme.” diyen Uzunoğlu’na göre ekonomi öyle ya da büyüyor. Zengin daha zengin oluyor ama orta sınıf eriyor, yoksulların sayısı katlanarak artıyor. Ona göre, artık orta sınıf yeniden tanımlanmalı ve orta sınıf olmak için en az ayda 40.000 TL geliriniz olmalı.
TÜİK yüzde 73,5 ve Enag’ın yüzde yüzde 160 olan enflasyon rakamları arasındaki farkın sorulması üzerine Sadi Uzunoğlu, şunları söylüyor:
OLAN DAR GELİRLİYE OLUYOR
Diyelim ki hesaplama hatası yapıldı. Ne kadar hata olursa olsun, yüzde 100’ün altında bir enflasyon mümkün değil. Yüzde 100’ün üzerinde bir enflasyon olduğu açık. Burada şu önemli, eğer biz enflasyonu doğru ölçemiyorsak, o zaman buna karşı alınacak önlemleri de doğru bir şekilde alamayız. Neden? Sen 70 enflasyon var diyorsun, 70 enflasyona göre ücret düzeltmesi yapıyorsun. Peki Türkiye’de enflasyon yüzde 120 ise, ben yüzde 100 zam almış olsam bile aldığım zam her ay hızla eriyor.
ZENGİN HAVYAR YEMEZ, BALIK YER!
Zenginler enflasyondan bir şekilde yırtar. Neden yırtar? Çünkü yediği içtiği şeylerin ikamesi mümkündür. Yani havyar yiyorsa, balığa döner. Her hafta Boğaz’a balık yemeye gidiyorsa, kıyıdaki restorana değil de bir üst sokaktakine gider. Ama orta ve düşük gelirli kesimlerin enflasyonu kontrol etme şansları yoktur. Neden? Çünkü zaten en ucuz marketten, en ucuz gıdayı alıyor. O da ne yapar, çeşidini azaltmaya başlar. Bu ise tehlikeli bir süreçtir. Çünkü içeride toplam talebin hızla daralması demektir. Toplam talep daraldıkça sizin büyümeniz riske girer, büyüyemezsiniz. Veya büyürsünüz ama vatandaş bunu hissetmez. Özellikle de mavi yakalılar, hatta beyaz yakalılar…
ÜCRETLİLERİN TOPLAM GELİRDEN ALDIĞI PAY AZALIYOR
Bir rakam vereyim size, Türkiye’de ücretlilerin toplam ülke gelirinden aldığı pay 2019’da yüzde 31.7 iken, 2021’de yüzde 27’ye düşmüş. Ücretlilerin payında yaklaşık 5 puan civarında düşüş var. Ama şirketlerin toplam gelir içinden aldıkları pay yüzde 42.9’dan yüzde 47’ye yükselmiş. Yani ücretlilerin cebinden şirketlerin cebine kaynak aktarılmış.
ENFLASYON, SERVET TRANSFERİDİR
Zaten enflasyon budur. Enflasyon sabit gelirlinin cebinden fiyatı belirleyenin cebine kaynak aktarımıdır. Dolayısıyla enflasyonda kazananlar, fiyat belirleyen tekelci şirketler ile fiyat artışlarıyla birlikte bu şirketlerin yükselen ciroları üzerinden aldığı KDV, ÖTV ve doğrudan vergilerle gelirlerini artıran devlettir. Kaybeden ise geniş, sabit gelirli kesimlerdir. Yani mavi ve beyaz yakalı çalışanlardır…
BESLENMİYOR, DOYUYORUZ!
Maalesef artık sadece doyma üzerine dönmeye başladı sistem. Bu da önümüzdeki dönem hastalıkların, obezitenin çok hızlı bir şekilde artması demektir. Neyle beslenecek insanlar? Bir kilo kıyma 130 TL! Allah aşkına 130 TL’yi kaç kişi verebilir? Ama emin olun bu durum insanların beslenme alışkanlıklarını tamamen değiştirecek. İnsanlar üretim yapmayı tekrar keşfedecekler. Köylerle bağlarını koparmayacaklar. Bahçelerine domateslerini, biberlerini ekecekler. Bir tutam maydanoza 5 TL vermeyecekler.
ÜLKENİN YÜZDE 70’İ BORÇLU
Orta kesim tasarruflarını harcamaya başladı. Bu önümüzdeki günlerde bizim için çok büyük tehdit olacak. Üretimin karşısında sağlam bir toplam talep göremeyeceğiz. Tam tersine talep kıyımı yaşayacağız. Herkes borçlanmış durumda. Türkiye’de borçluluk oranı, konut hariç, çünkü konut tasarruftur, yüzde 67-70. Eğer 100 kişiden 70’i borçluysa, bu demektir ki yaşamını, ailesini bir şekilde hâlâ borçla, krediyle çevirmeye çalışıyor.
Gençler ayrı eve çıkamıyor, kiralar ortada. Artık bir genç hayatı boyunca çalışırsa, İstanbul’da ancak 1+1 ev alabilecek. O da belki. Çocuğunu okutursa alamaz. Dolayısıyla orta kesim dediğiniz kesimin artık yeniden tanımlanması lazım.
ARTIK ORTA SINIF SAYILMANIZ İÇİN AYLIK GELİRİNİZ 40 BİN LİRA OLMALI
Bence artık 25 bin lira geliri olan dört kişilik bir ailenin orta sınıf olarak adlandırılması çok da doğru bir yaklaşım değil. Bu rakamın daha yüksek seviyelere çekilmesi lazım. Yani en az 40-50 bin lira girecek ki bir eve, ‘orta sınıf’ diyebilelim. Bu da şu anda üst düzey yöneticilerin aldığı maaştır.
İç talepte inanılmaz bir daralma var. Bir tavuk 70 TL! Dar gelirli nasıl alsın? Biz ölçeğimizi de kaybediyoruz. Her şeyimizi kaybediyoruz. Süt verecek hayvanları kestik. Sütün kilosu 20 TL’den başlıyor. Bir anne çocuğuna nasıl süt içirecek? Orta gelirliler bile bir restorana gidemez oldu.
FAKİRLEŞEREK BÜYÜYORUZ
İçeride çoğunlukla turistler var, bir de bu ülkede servet dağılımı bozuk. Türkiye’nin yüzde 10’u İsviçre düzeyinde gelire sahip, gayet güzel bir şekilde yaşıyor. Türkiye 90 milyonluk bir ülke desek, 9 milyon insan yapar. Bu 9 milyon insan haftada bir restorana gitse zaten dolar oralar. Onun için bak işte restoranlar dolu, bak işte yollar dolu demek doğru değil. Peki sen arabanı çıkarıyor musun? Sen restorana gidiyor musun? Ancak başkası öderse gidiyorsun!..
Bu, fakirleşen büyüme. Yani ekonomi rakamsal olarak büyüyor ama bu büyümeden geniş kesimlerin aldığı pay giderek düşüyor.
ASGARİ ÜCRET 6 BİN LİRAYA ÇIKARILMALI
En azından açlık sınırına getirmemiz lazım. Ama asgari ücreti doğru belirleyebilmemiz için önce enflasyonu doğru belirleyebilmemiz lazım. Eğer enflasyonu doğru belirleyemiyorsanız asgari ücreti neye göre belirleyeceksiniz? O zaman güveneceğimiz rakam, TÜRK-İŞ’in yaptığı açlık sınırı çalışmasıdır. Bir ailede iki kişinin çalıştığını varsayarak, 12 bin liralara geldi açlık sınırı. Adam başı eve 6 bin lira girmesi lazım ki insanlar aç kalmasın, beslensin, bir de sağlık harcaması çıkmasın başımıza.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***