Gazeteci, yazar Murat Yetkin, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ABD’li mevkidaşı Antony Blinken ile 18 Mayıs’ta Washington’da yapacağı ancak daha sonra New York’ta BM görüşmeleri çerçevesinde yapılan görüşmeye ilişkin olarak kaleme aldığı yazısında, “Diplomatik kaynaklara göre 25 Nisan’da ABD Dışişleri Türk Dışişlerini arayarak görüşmenin Washington’da olamayacağını çünkü Blinken’in de o günlerde başka temaslar için New York’ta olacağını söyledi. Bunun anlamı, görüşmenin resmi ziyaret sayılmayacağıydı. Bütün dünyayla resmi temaslarda bulunan Biden yönetimi, Erdoğan yönetimiyle resmî ziyaretten yine kaçınmıştı” dedi.
Yetkin, telefonun gerekçesi hakkında da şunları kaydetti:
Üç saat önce Kavala mahkûmiyeti
“ABD Dışişleri görüşmeyi New York’a alırken böyle bir gerekçe göstermemişti ancak o telefon İstanbul’da görülen Gezi Davasının sonuçlanması, Osman Kavala’nın ömür boyu, 7 arkadaşının da 18 yıl hapse mahkûm edilmesinden yalnızca 3 saat sonra açılmıştı. Daha önce Kavala için on Ankara büyükelçisinin AK Parti hükümetine mesaj vermesiyle ağzı yanan Biden yönetimi, bu defa tepkisini açıktan değil, vücut diliyle gösteriyordu.
Çavuşoğlu-Blinken görüşmesi 18 Mayıs’ta New York’ta BM görüşmeleri çerçevesinde yapıldı. Stratejik Mekanizmanın bu çok önem verilen ilk bakanlar arası görüşmesi 45 dakika kadar sürdü.
Görüşme, daha önce hesapta olmayan bir konunun ağırlığı altında yapıldı. Bu konu, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyesi olmak istemesi ve Türkiye’nin önce PKK ve türevlerine desteklerini kesiklerini somut olarak göstermeleri, bu nedenle Türkiye’ye uyguladıkları silah ambargolarını da kaldırmaları koşullarını getirmesiydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan daha birkaç gün önce, aksi halde üyeliklerini veto edeceğini söylemişti.
Erdoğan, Biden yönetiminin açıkça söylemeden Gezi/Kavala davasına verdiği tepkiye karşı zaten kamuoyu talebi bulunan NATO üyeliğine PKK şartı konusunda söylemini yükseltmişti.
Yunanistan ve TAİK konferansı
Tabii bir de şu var.
Çavuşoğlu’nun Blinken ile New York’ta görüşmesinden hemen önce, 16-17 Mayıs’ta Yunanistan Başbakanı Kriyakos Miçotakis, Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ve kalabalık bir heyetle Vaşington’daydı. Hem Biden hem Kongre oturumunda olağandışı samimiyette bir karşılama ve destek buldular.
Bir çiçekle bahar gelmeyeceğini gösteren bir işaret de Türk-Amerikan İş Konseyi’nin 21-22 Haziran’da Vaşington’da yapması beklenen toplantısı oldu. Her şey hazırlanmışken Amerikan tarafından toplantıyı erteleme talebi geldi. Gerekçe olarak da Biden’ın 28-29 Haziran’da İspanya’da yapılacak NATO Zirvesi öncesinde Suudi Arabistan ve İsrail’e yapması beklenen ziyaret gösterildi. Tabii bu haber kendi başına Ankara’nın canını daha da acıtan, Erdoğan’ın canını daha da sıkan bir gelişme oldu. Biden buralara kadar geliyor, Türkiye’ye uğramaya gerek duymayacak mıydı? Hemen ardından Biden’ın ziyaretinin ertelendiği haberi geldi, artı TAİK Konferansının ertelendiği duyurulmuştu.
İsveç, Finlandiya, PKK
NATO’nun İsveç ve Finlandiya’yı üye alarak genişlemesi tartışmasında ABD kaynakları da Türk kaynakları da henüz Vaşington’dan Ankara’ya bir baskı gelmediğini söylüyor. Gayrı resmî olarak Almanya devrede. Erdoğan’ın Dış ve Güvenlik Politikaları Danışmanı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın yanı sıra İsveçli, Fin ve Alman mevkidaşlarıyla görüşüyor.
Batı’da Türkiye’den beklenen, “taleplerinden vaz geçmesi” ve İsveç ve Finlandiya’ya onay vermesi, bunu da NATO Zirvesine dek yapması. Erdoğan’ın PKK gibi toplumun ezici çoğunluğunun hassas olduğu bir konuda bir şey almadan onay vermesi beklenmemeli; aksi takdirde Erdoğan ne yapsa destek veren MHP ve HDP dışındaki partiler fena yüklenecektir.
Bu gelişmeler yaşanırken bir de hem ABD hem Rusya’nın itiraz ettiği Suriye operasyonu gündemde.
Bütün bunlar ABD’nin ya da Avrupa ülkelerinin çok ilkeli siyaset izlemesi, Türkiye’deki demokrasinin kalitesini çok önemsemesi ya da Türkiye’yi gözden çıkardıkları anlamına gelmiyor. Tersine, Türkiye’nin öneminin farkına vardıkları ancak Erdoğan yönetimine açık çek vermek istemediklerini gösteriyor.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***