YORUM | MAHMUT AKPINAR
M. Nedim Hazar‘ın dünkü “Sülük” yazısını okumadan önce iktidar ve sülük ilişkisi üzerine yazayım diye düşünmüştüm. Başlığı görünce, “Yazılarını zevkle okuduğumuz bir üstat yazmış, benim yazmama gerek kalmadı” diye geçirdim içimden. Okuyunca onun farklı bir pencereden baktığını gördüm ve bu yazıyı kaleme aldım.
İnsanları senden farklı düşünüyor, inanıyor, giyiniyor diye iğrenilecek vasıflarla anmak, hayvanlarla, böceklerle özdeşleştirmek soykırımın aşamalarından. Bu, bazı insanları nefret objesi haline getirmeye giriyor. Sıradan insanların da bu tür hakaretleri yapması kabul edilebilir değil. Ama siyasetçi, devlet adamı, sanatçı, sporcu, din adamı, gazeteci gibi toplumu etkileme potansiyeli olanlar yapınca bu açıkça nefret suçu oluyor. Medeni dünyada pek çok hukuk sistemi bunu cezalandırmaya dair yasalara sahip. Keza Türk ceza kanunu 216’da “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu” şeklinde karşılığı var.
Erdoğan’ın Gezicilere “çürük” ve “sürtük” demesi, eylemcileri “teröristler” olarak etiketlemesi gündem oldu. Cumhurbaşkanlığı makamında oturan, (güya) “devletin bütünlüğünü” ve “milletin birliğini” temsil eden Erdoğan maalesef bunu hep yapıyor. Bırakın bir devlet başkanını, bu kelimeler kahve ortamında, sokak ortasında dahi kullanılmaz. Ortalama bir ahlak ve nezaket anlayışı böylesi bir kabalığı, küstahlığı, ölçüsüzlüğü kaldırmaz. Ama Erdoğan bunu hep yaptı ve kendisi bizzat hakaret, küfür yemeyenler problem etmedi, sindirdi.
Şimdilerde Kemalistler, sekülerler Erdoğan’ın ne kadar kaba, banal ve seviyesiz olduğunu tekrar hatırlıyor. Elbette bu sevimsiz davranışları, seviyesiz sözleri kınamak, sahibine iade etmek lazım. Gezi’ye katılan kadınları kasteden fahişe anlamına kullanılan “sürtük” kelimesi asla kabul edilemez. Konuşmanın tamamı ele alındığında sonraki adımlarda Gezicilerin de Cemaatin yaşadıklarına benzer bir sürece girmeleri ihtimalden uzak görünmüyor. Zira Erdoğan Cemaati önce böyle hakaretlerle itibarsızlaştırdı, insandışılaştırdı. Sonra da “terörist” ilan edip kitleler halinde kadın, yaşlı, çoluk çocuk demeden hapislere doldurdu. Umarız Geziciler için benzer süreç başlamaz, umarız Erdoğan aynı canavarlığa Kürtlerden, Cemaat’ten sonra başka bir toplum kesimi için cüret edemez. Ama maalesef bizim toplum başkasına yapılana kör ve sağır. Kemalistler, sekülerler kendilerine “sürtük” denince doğal olarak alındılar ve müdafaaya geçtiler. Lakin aynı kesim Erdoğan’ın Cemaate “haşhaşi”, “sülük”, “ajan” “kan emici”, “sapkın”, “vatan haini” gibi lügat dolusu hakaretlerini çok da önemsemediler. Bugünlere başkalarına yapılanı yok sayan insan tipiyle geldik. Erdoğan’ın milyonlarca insanı “terörist” ilan etmesini toplumun büyük kısmı problem etmedi. “FETÖ” yaftasıyla 1,200 okula, 16 üniversiteye, milyarlarca dolarlık özel mülke çöküldüğünü görmek istemediler. Mağdurları müdafaa etmek -çok azı hariç- akıllarına gelmedi.
Geriye doğru gittiğimizde Erdoğan’ın “sürtük” iftirasından alınganlık yapan Kemalist, seküler mahallenin 28 Şubat sürecinde İslamcılara yapılan hakaretlere sessiz kaldığını görüyoruz. O dönem radikal laikçi yargıçlar ve askerler dindarları hedef alıyor “kan emici vampirler”, “yarasalar” demekten çekinmiyordu. Bu kesim yıllarca dindarları “mürteci”, “ilkel” “geri kafalı” olarak yaftaladı, başörtülülere “hamam böceği” dedi, müminleri mağarayla, yarasayla tanımladı. Şimdilerde usul, adap ve edep bilmez biri eliyle kader kendilerine eski iftiralarını ve suskunluklarını hatırlatıyor.
Kaderin intikamı demişken AKP’lilerin ve Erdoğan cenahının düştüğü durumu görmezden gelmek olmaz. Hatırlarsanız Erdoğan Hizmet insanlarına “Haşhaşi” demiş, Hasan Sabbah’ın müritlerine benzetmişti. Bir süredir AKP’lilerin her tarafından uyuşturucu, afyon, kokain fışkırıyor. AKP Türkiye’yi dünya uyuşturucu ticaretinin en önemli aktörleri arasına soktu. Hava alanlarıyla, limanlarıyla gümrük kapılarıyla ülke dünya uyuşturucu ağının ana durağı ve transit yolu oldu. Gemilerle, uçaklarla, tırlarla, hatta makam araçlarıyla uyuşturucu sevkiyatı yapıyorlar. “AKP çocukları” denilen haram parayla beslenmiş gençler, sıkça uyuşturucu alemlerinde, bohem kutlamalarda görülüyor. En son Gürcistan polisi AKP’nin “muteber” adamlarından Galip Öztürk’ü evinde kilolarca uyuşturucu ile yakaladı.
Erdoğan’ın kullandığı insandışılaştırma etiketlerinden biri de “Sülük” idi. Şimdilerde Erdoğan ve AKP memleketin sırtına yapışmış, ayrılmak istemeyen kan emici sülük olma yolunda. Dün AKP’ye oy verenler, Erdoğan’ı “dünya lideri” görenler dahi ekonomik kriz ve çöküşten sonra bunları memleketin bünyesine yapışmış sülükler olarak görmeye başladı. Sülüklerin faydalı tarafı da vardır, kirli kanı emdikleri söylenir. Tedavi de kullanılır ama Erdoğan ve avanesi memleketin vücuda ihtiyacı olan kanını emiyorlar ve doymak da bilmiyorlar. Sülük bir süre sonra emmeyi bırakır, vücuttan düşer ama Erdoğan ve etrafı artık iktidarı da bırakmak istemediğini ifade ediyor. Bunun için türlü yeni numaralara hazırlanıyorlar. Son zamanlarda toplum bunların milletin yakasından düşeceği, koltuklardan kalkacağı konusunda ümidini kaybediyor. İnsanlar AKP’nin seçim yaptıracağı, kaybederse gideceği konusunda dahi kötümser.
AKP iktidarı gün geçtikçe daha çok kimse tarafından ülke için “haşhaşi” ve “sülük” olarak görülüyor. Erdoğan ve avanesinin Türkiye’nin yakasından ne zaman ve nasıl düşeceğini herkes merak ediyor!
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***