Cerrahpaşa Tıp Fakültesi yoğun bakım servisinde yatan bir hastanın yakını, anestezi ve yoğun bakım asistanı Dr. Maryam Arslan’a saldırdı. Dr. Arslan, hasta yakınından şikayetçi oldu. Dr. Arslan, “‘Siz doktorlar dayak yiyorsunuz hala akıllanmıyorsunuz’ bile dedi” diye konuştu. Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. Oktay Demirkıran ise şiddetin acil kapısından, en kritik birim olan yoğun bakımların içine kadar girdiğine dikkat çekerek “Pandemide yüzlerce hastanın hayatı yoğun bakımlar sayesinde kurtuldu. O zaman alkışlayanlar şimdi şiddet uyguluyor. Bu kabul edilemez” dedi. Öte yandan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi anestezi ve cerrahi asistanları yaşanan olay nedeniyle iş bıraktı ve bu nedenle hastanede acil dışı tüm planlı ameliyatlar durduruldu.
DHA’nın aktardığına göre olay, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa-Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Yoğun Bakım Kliniği’nde geçtiğimiz cuma saat 20.00 sıralarında yaşandı. Dr. Maryam Arslan hasta yakını A.M.’nin saldırısına uğradığı gerekçesiyle şikayetçi oldu. Polisin yaptığı inceleme sonrası A.M.’nin doktoru darp ettiği, diğer hasta yakını olan L.D.K.’nin ise hakaret ettiği anlaşıldı. Şüpheliler hakkında tehdit, hakaret ve kasten yaralama suçlarından adli işlem yapıldı. Adliyeye sevk edilen şüpheliler serbest bırakıldı.
‘KRİTİK HASTALARA BAKACAK HEKİM BULAMAYACAKLAR’
Olayın ardından hastanede çalışan anestezi ve cerrahi asistanları bugün iş bıraktı. Hastanede planlanan ameliyatların tümü acil vakalar dışında, durduruldu. Hekimler, hastane bahçesinde basın açıklaması ile hastanelerdeki şiddete tepki gösterdi. Cuma gecesi nöbetteyken hasta yakınından yumruk yediğini söyleyen Dr. Maryam Arslan ise olayın etkisinden hala kurtulamadığını söyleyerek o gecenin detaylarını anlattı. Prof. Dr. Oktay Demirkıran ise şiddetin hastane kapısındaki acillerden en kritik hastaların bulunduğu yoğun bakımların içine kadar girdiğine dikkat çekerek “Covid pandemisinde bizi alkışlayanlar şimdi şiddet uyguluyor. Şiddet kabul edilebilir bir şey değil. Çoğu meslektaşımız şiddete uğradıktan sonra tedavi görüyor mesleklerini sorguluyor. Yakında bu kritik hastalara bakacak hekim bulamayacaklar” diye konuştu.
Kazakistan’dan gelip Türkiye’de tıp fakültesi bitiren ve “Ben dayak yemek için mi geldim” diyerek yaşadıklarını anlatan Dr. Maryam Arslan, olayın travmasını hala atlatamadığını kaydetti. Arslan, “Ben ve üç hekim arkadaşım nöbetçiydik o akşam. Her zamanki gibi yoğun bir nöbet gecesiydi. Oturacak, yemek yiyecek dahi vaktimiz yoktu. Ameliyat sonrası yatırılan bir hastamız vardı. Gündüz vizit saatlerinde hastayı kimse ziyaret etmedi. Akşam 19:30-20:00 gibi geldiler. O saatte ziyaret yasak. Ama hastanın yakınlarından biri hemşireydi ve biz de ona bilgi verdik. Kısa bir süreliğine de olsa hastayı görmesini sağladık. Sonra bir hekim arkadaşımız yoğun bakımda yabancı birini görmüş, aynı hastanın başka bir yakını olduğunu öğrenince de ‘Zaten bu hastanın yakını ziyaret etti, şu anda sizi alamayız. Yoğun bakım da müsait değil, başka bir hastanın bakımı yapılıyor. Lütfen dışarı çıkın’ demiş. Bunun üzerine hasta yakını sinirlenip bağırmaya başlamış. Bir şekilde dışarıya, yoğun bakım koridoruna almışlar hasta yakınını. O sırada güvenliği çağırmışlar. Ben de tam o anda geldim yanlarına. Hekim arkadaşlarım ve diğer hemşireler de geldiler seslerden dolayı. Hasta yakını hakaretler yağdırmaya başladı. ‘Pisliksiniz, çirkefsiniz’ vs diye. En sonunda ağzından şöyle bir cümle çıktı: ‘Siz doktorlar da dayak yiyorsunuz, hala akıllanmıyorsunuz’ O noktada ben durumun ciddiyetini kavrayıp telefonumu çıkardım kayıt almak için. Çünkü bize hakaret etmeye devam ediyordu” dedi.
‘HAKARET ETMEK YETMEDİ, YUMRUK DA ATTI’
Dr. Arslan, şöyle devam etti: “Koluma ve göğsüme yumruk attığını hatırlıyorum. Personel onu zapt etmeye çalışırken, havada ayaklarıyla da tekme attı. Bu arada hastanın yakınlarının üçü de kadındı. Hakaret etmek yetmedi, hanımefendi yumruk da attı. Pazar günü yine nöbette olmam gerekiyordu ve aynı kadın yine yoğun bakıma girmişti hastasını ziyaret için. Ben de neden böyle bir şey yaptığını açıkçası gözlerinin içine bakarak sormak istedim. Bana bakıp şöyle dedi: ‘O gece için benden özür dilemen lazım, helallik istemelisin benden, ben karıncayı bile incitmem, öyle bir şey olmadı.’ Yaptığı her şeyi inkar etti. Bugün Cerrahpaşa’da planlı ameliyatların hepsi ertelendi. Anestezi ve cerrahi asistanları olarak acil vakalar dışında hiçbir ameliyata girmeyeceğiz.”
Prof. Dr. Oktay Demirkıran ise bundan 2 yıl önce yoğun bakımlarda şiddetle ilgili kliniklerinde bir araştırma yaptıklarını kaydederek, “Yoğun bakımda şiddet, Türk Yoğun Bakım Derneğinin de gündeminde olan bir konu. Kliniğimizden Uzm. Dr. Oğuzhan Kayhan’ın yaptığı ‘yoğun bakımda şiddet’ anket çalışması vardı 2 yıl önce. Yoğun bakım hekimlerinin şiddete maruz kalma ve bu konudaki reaksiyonlarını öğrenmek üzere yapılan ankete 200’e yakın hekim dahil edilmişti. Uğradıkları gerek sözlü gerek fiziksel şiddeti ve bunların doktorlar üzerinde yarattığı travma etkilerini öğrenmeye çalışmıştık. Gördük ki kadın erkek fark etmiyor, doktorların hepsi aynı şekilde şiddete maruz kalıyor. Bu anketi 2 yıl önce yaptığımızda sonuçları rahatsız ediciydi ama şu anda gelinen nokta, ondan çok daha vahim. Daha da arttı. Acillerde görülen şiddet olayı maalesef bu hastaların bakıldığı en üst düzey teknolojik ve tıbbi birikimin olduğu yoğun bakımlara kadar geldi. Yoğun bakımın kapısından içeri girip, içeride dahi şiddet uygulanır hale geldi. Bu, kabul edilebilecek bir şey değil. Onlar bize şiddet uyguluyor ama biz onların hastasına hala aynı özenle bakmaya devam ediyoruz. Hayatta tutmaya çalışıyoruz. Biz şiddete uğradığımızda, 5 dakika sonra bir mavi kod verildiğinde, gidip başka bir hastaya kalp mesajı yapıp onu hayatta tutmak için çaba harcıyoruz. Çünkü biz mesleğimizi çok seviyoruz” ifadelerini kullandı.
‘HASTALARI ÖLDÜREN BİZ DEĞİLİZ’
Yoğun bakımların en kritik hastaların yattığı yerler olduğuna da dikkat çeken Prof. Dr. Demirkıran, sözlerini şöyle noktaladı:
“Bunun şiddete dönmesi asla kabul edilebilir bir şey değil. Çünkü hastalarını öldüren biz değiliz. Biz onları yaşatmak için orada varız. Biz onların canlarına can katmaya çalışırken kendi canımızın da yanmasını istemiyoruz. Yaşadıkları psikolojik travmayı atlatabilmeleri kolay olmuyor. Tedavi gören arkadaşlarımız var, uyku bozukluğu yaşayan arkadaşlarımız var. Bu insanlar gerçekten hayat kurtarıyor ve yapılan iş çok ağır. Covid döneminde yoğun bakımlar olmasaydı şu anda yüzlerce insan ölmüş olurdu. Pek çok Batı ülkesinde yoğun bakımlar iyi yönetilemediği için. yüzlerce hasta öldü. İtalya’da Amerika’da örneğin, hastalar yoğun bakıma alınamayıp servislerde ya da evlerinde öldüler. Eğer bizi alkışlıyorsanız, gönülden alkışlayın. Daha sonra bu kadar kritik hastaya baktıracak hekim bulamayacaksınız. Biz içeride zaman zaman 30-40 hastaya bakıyoruz. Sürekli hasta yakınlarına ayrı ayrı bilgilendirme yaparsak, gün içinde diğer hastalara yeterince zaman ayıramayacağız. Sakince beklemeleri gerekiyor ki en uygun fırsatta onlara gerekli tüm açıklamaları yapalım.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***