Almanya’nın iç istihbarat teşkilatı raporunda ayrıntılı Türkiye tespitlerine yer verdi. İçişleri Bakanı Faeser, Türkiye’de seçim öncesindeki olası ihtilafların Almanya’ya taşınmaması için çabalayacaklarını söyledi.
Almanya’nın iç istihbarat birimi Anayasayı Koruma Dairesi (BfV), Türk istihbaratının Almanya’da nüfuz ve casusluk faaliyetleri yürüttüğünü, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP’ye hizmet ettiğini savundu.
DW Türkçe’den Değer Akal’ın aktardığına göre Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser ve BfV Başkanı Thomas Haldenwang tarafından açıklanan 361 sayfalık raporda Türkiye, Rusya, Çin ve İran’la birlikte, Almanya’da casusluk ve etki faaliyetleri yürütmeye çalışan ‘ana aktörler’ arasında sıralandı.
Basın toplantısında soruları yanıtlayan BfV Başkanı Haldenwang, Türk istihbarat ve güvenlik birimlerinin Almanya’da özellikle Türkiye kökenlileri izleme, soruşturma veya bu kesimlere nüfuz etme faaliyetleri yürüttüklerini söyleyerek, raporda konuya ilişkin değerlendirmelerini ayrıntılı bir şekilde aktardıklarına dikkat çekti.
Seçim senaryosu: ‘Tüm ipuçlarını takip edeceğiz’
Türkiye’de gelecek yıl yapılması öngörülen seçimler öncesinde Türkiye hükümetinin Almanya’daki faaliyetlerini daha da artırabileceği, gerilimin Almanya’daki Türk toplumunda tırmanabileceği yönündeki olası bir senaryoyu da değerlendirdiklerini söyleyen Haldenwang, şunları dedi: “Türk ortaklarımızlar diyalog içerisindeyiz. 360 derece bakış açısıyla yürüttüğümüz ve Türk teşkilatlarını da izlediğimiz çalışmalarımız kapsamında ilgili tüm ipuçlarını takip edeceğiz. Gerekli adımları da atarız.”
‘Almanya’ya taşınmaması için çaba göstereceğiz’
İçişleri Bakanı Nancy Feaser ise “Tüm ihtilafları olduğu gibi, bu gelişmeleri de çok yakından izliyoruz” derken, Türk muhataplarıyla ‘gerekli görüşmelerin sürdürüldüğünü’ söyledi.
Türkiye’deki ihtilaflar ve bunların Almanya’ya yansımalarını ‘çok yakından izlediklerini’ söyleyen Feaser, bu konudaki faaliyetlerin Alman istihbaratının odağında olduğunu, çok güçlü bir şekilde izleme faaliyetleri yürütüldüğünü söyleyerek, “Türkiye’deki ihtilafların buraya, Almanya’ya taşınmaması için çaba göstereceğiz” diye konuştu.
‘AKP’ye ve Erdoğan’a hizmet ediyor’
BfV’nin 2021 raporunda yabancı güçlerin casusluk faaliyetlerinin giderek ‘çetrefil’ bir nitelik kazandığı, bunların Almanya ve Alman çıkarları için ‘ciddi bir tehdit oluşturduğu’ belirtilirken, ‘ilgili ülkelerden muhalif grupların soruşturulması ve bunların içine sızma girişimlerinin sadece korku iklimine yol açmadığı, aynı zamanda can güvenliğine de tehdit oluşturan bir nitelik taşıdığı’ savunuldu.
MİT’in de aralarında bulunduğu Türk istihbarat ve güvenlik birimlerinin ‘Türk güvenlik mimarisinin merkezi unsurları arasında yer aldığı’ söylenen raporda, şunlar dendi: “Bunlar, Türk hükümetine, cumhurbaşkanına ve partisi AKP’ye, hükümetin politikalarının uygulanması, iç güvenliğin ayakta tutulması ve siyasi karar alma süreçleri için bilgi temin edilmesi amacıyla hizmet veriyor.”
‘Muhalifler, PKK ve Gülen yapılanması odakta’
“Almanya, Türk istihbarat ve güvenlik makamlarının casusluk faaliyetleri bakımından odağındaki ülkelerden biri olmaya devam ediyor” ifadelerine yer verilen raporda, ‘Türk istihbarat ve güvenlik kurumlarının Almanya’daki odağında muhalif bireyler ve yine muhalif örgütlerin bulunduğu, ancak asıl öncelikli istihbarat faaliyetlerin ise PKK ve Gülen yapılanması üzerinde olduğu’ savunuldu.
AKP’nin ‘lobi örgütü’: UID
Türkiye’nin Almanya’daki casusluk veya etki faaliyetlerinin hedefinde olan diğer alanlar ise ekonomi, siyaset, askeri ve teknoloji konuları ve bunların Avrupa Birliği ve NATO’daki etkileri olarak sıralandı.
BfV’nin bu yılki raporunda bir kez daha ‘AKP’nin lobi örgütü’ olarak nitelendirilen Uluslararası Demokratlar Birliği’ne (UID) dikkat çekildi. Türk hükümeti yanlısı örgütlerin Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde ‘mevcut Türk siyasetini tanıttıkları’ vurgulandı.
IŞİD endişesi
Raporda, uluslararası ihtilafların Almanya’daki güvenliğe etkisi de mercek altına alınarak radikal İslamcı örgüt IŞİD tehdidinin güncelliğini koruduğu savunuldu.
ABD’nin kısmen de olsa Suriye ve Irak’tan çekilmesinin bölgede bir güç boşluğuna yol açtığına, IŞİD’in de bunu kendi lehine kullanmaya çalıştığına işaret edilen raporda, “IŞİD bölgedeki ihtilaflardan, Suriye’deki iç savaş ve Türkiye ile Kuzey Suriyeli Kürtler arasındaki gerilimlerden faydalanmaya çalışıyor” dendi.
BfV ayrıca, “IŞİD’in Avrupa’da da saldırılar yoluyla gücünü kanıtlamak isteyebileceğinden yola çıkılabilir” diye de uyardı.
Almanya’da BfV tarafından izlenen İslamcı örgütlere yer verilen raporda bu sene de birçok grup mercek altına alınıyor. Burada Türk Hizbullahı, ayrıca Milli Görüş Hareketi ve Furkan Vakfı’yla ilgili olarak da bilgilere yer verildi.
‘Türkiye’yle ilgili örgütler ve hareketler’
Raporun ‘İslamcı olmayan yurt dışı kaynaklı radikal yapılar’ alt başlığını taşıyan bölümünde bu yıl da yine büyük ölçüde Türkiye’ye karşı faaliyet gösterdiği ya da Türkiye’yle ilgili olduğu belirtilen örgütler ile siyasi hareketler mercek altına alındı.
Bu başlık altında Almanya’da 1993 yılından bu yana faaliyetleri yasaklanmış olan PKK, terör örgütleri listesinde bulunan DHKP-C’nin yanı sıra, Almanya’nın demokrasi için tehlike olarak gördüğü, aşırı milliyetçi Ülkücü Hareket de incelendi.
BfV raporunda bu örgütlerin, ‘mensuplarının geldiği ülkede büyük siyasi değişim hedefledikleri, bunun için de sıkça şiddet veya teröre başvurdukları, bu nedenle de ihtilafları Almanya’ya taşıyarak, Alman iç güvenliğine de tehdit oluşturabildikleri’ kaydedildi.
Bu örgüt ve yapıların, ‘Almanya’yı güvenli bir çekilme alanı olarak gördükleri, faaliyet gösterdikleri ülkelere organize yapıları buradan propaganda, mali kaynak ve yeni savaşçılar yoluyla desteklemeye çabaladıklarına’ da dikkat çekildi.
Raporda, “Almanya’nın iç güvenliği açısından PKK, DHKP-C ve Ülkücü Hareketi’nin üzerine eğilmek önem taşıyor” denirken bunun nedenleri şöyle sıralandı.
“PKK, Türkiye’nin güneydoğusundaki Kürt yerleşim yerleri, Kuzey Suriye ve Kuzey Irak’taki şiddet eylemleri nedeniyle; DHKP-C, Türkiye’de açıkça silahlı mücadeleyi savunması nedeniyle; Ülkücü Hareketi de kanunlar önünde herkesin eşit olması gerektiği ilkesini ısrarla, bazen de agresif bir şekilde reddetmesi nedeniyle… Üstelik Türk aşırı sağcılarda, aşırılık yanlısı Filistinlilerde olduğu gibi, açık bir antisemitizm gözlemleniyor.”
Suç oranlarında artış
Alman iç istihbaratı, 2021 yılında yurtdışı kaynaklı radikal örgütler tarafından toplam 776 suç ve şiddet eylemi gerçekleştirildiği bilgisini paylaşırken, bunun bir önceki yıla kıyasla yüzde 17,4 oranında bir artışa tekabül ettiğine, bu artışın yüzde 46,8’inin de şiddet eylemi suçlarında olduğuna dikkat çekti.
PKK 2021’de daha fazla para topladı
Raporda, PKK’nın Almanya’da ana faaliyet alanları, ‘örgüte lojistik ve mali destek sağlanması, yeni üye kazanma ve propaganda amaçlı miting ve etkinlik düzenleme’ olarak sıralandı.
Örgütün mali yapısı hakkında paylaşılan şu bilgi dikkat çekti:
“PKK, 2021 yılında bağış kampanyasıyla sadece Almanya’da tahmini olarak 16 milyon 700 bin euro toplayarak bir yıl öncesi toplayabildiği paranın üstünde bağış aldı. Avrupa genelinde topladığı miktarın 30 milyon euroyu aştığı tahmin ediliyor.”
‘PKK uluslararası bir terör örgütü’
Raporun açıklandığı basın toplantısında Almanya’nın PKK’yla ilgili tutumuna ilişkin soruyu yanıtlayan BfV Başkanı Haldenwang, “PKK, Almanya’da da mücadele edilen, uluslararası bir terör örgütüdür” dedi.
PKK’nın Almanya’da para topladığını, siyasi nüfuzda bulunmaya çalıştığını vurgulayan Haldenwang, “Toplanan paralar, Türkiye’de terörün finansmanında kullanılıyor” diye konuştu.
Alman İçişleri Bakanı Feaser da, “PKK, bizde uluslararası bir terör örgütüdür ve bu mücadele de sürdürülecektir” dedi.
BfV raporunda PKK’nın Almanya’da, ‘Kürt halkının tek temsilcisi olma iddiasıyla’ propaganda faaliyetleri yürüttüğü vurgulanırken, lobi faaliyetlerinin hedefinde de ‘PKK’ya yasağın kaldırılması’ olduğu vurgulandı.
‘Şiddet, PKK ideolojisinde seçenek olmayı sürdürüyor’
Türkiye, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de son yıllardaki gelişmelerin, Almanya iç güvenliği için de risk oluşturduğuna, Almanya’da PKK üyeleri ile polis, Türk milliyetçileri ve Türk aşırı sağcılar arasındaki gerilimlerin ‘ölüme yol açabilecek olmasının dışlanamayacağı’, Almanya’daki Türk hedeflerine militan eylemlerin yapılması tehdidinin de sürdüğü kaydedildi.
BfV raporunda, “Avrupa’da barışçıl etkinlikler ve faaliyetler ön planda dursa da şiddet, PKK ideolojisinde stratejik bir seçenek olmaya devam ediyor” dendi.
PKK’nın ‘Komalên Ciwan/Tevgera Ciwanên Şoreşger (TCŞ)’ adlı gençlik örgütü hakkında ayrıntılı bilgilerin aktarıldığı raporda, şöyle devam edildi: “Kürt yerleşim bölgelerindeki silahlı mücadele yürütmeleri için gençleri topluyorlar ve bazen de Almanya’daki Türk devlet kurumları temsilcilikleri ya da Türk aşırı sağcılara karşı militan eylemler ya da suç teşkil eden eylemler yapıyorlar”
Haziran 2013’den bu yana Almanya’dan 295 kişinin PKK için Kürt yerleşim bölgelerinde savaşmak için gittikleri, 30 kişinin bu bölgelerde öldükleri, 150 kişinin de geri döndükleri aktarıldı.
Bu arada Alman iç istihbarat örgütü BfV’nin raporunda, Almanya’daki radikal solcuların, ‘Kürdistan Dayanışması’ kapsamında PKK’yla dayanışma içinde oldukları da aktarıldı.
Ülkücü Hareket yasaklanacak mı?
Alman iç istihbaratının, Ülkücü Hareketi, ideolojik kökenleri, Bozkurt işareti hakkında ayrıntılı tespit ve değerlendirmelerine yer verdiği bölüm de dikkat çekti.
Basın toplantısında Alman İçişleri Bakanı Feaser’a Ülkücü Haraket’le ilgili bir yasaklama kararı alınıp alınmayacağı soruldu.
Almanya’da Ülkücü Hareketi’nin yaklaşık 11 bin taraftarı bulunduğunu söyleyen Feaser, bu camianın homojen olmadığını, mensuplarının aynı şekilde değerlendirilemeyeceğini vurgulamakla birlikte, “Ama yasaklama kararları hakkında öncesinde konuşmuyor olmamızı anlayışla karşılamanızı rica ediyorum” dedi.
BfV raporunda Ülkücülerin, Almanya Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu (ADÜTDF), Avrupa Türk İslam Dernekleri Birliği (ATİB) ve Avrupa Nizam-ı Alem Federasyonu (ANF) gibi yapıların çatışı altında örgütlendikleri, yaklaşık 1600 kişinin de ya küçük yapılarda, ya da örgütlü olmayan hareketlerde yer aldıkları aktarıldı.
Çatlı ve Atsız da raporda
En büyük yapının, 7 bin üyeli ADÜTDF olduğu, hukuka uygun, ılımlı bir görüntü sergilemeye özen gösterdiği belirtilirken, “Gerçekte, MHP’nin ruhuna uygun milliyetçi bir aşırı sağ ideolojinin savunucusu” dendi.
Bu yapının dünya görüşünün Anayasa’nın eşitlik ilkesini ihlal ettiği, Türk kökenlilerin Alman toplumuna uyumunu da olumsuz etkilediği söylendi. ADÜTDF’ye destek verenlerin düşman gibi gördükleri arasında, PKK ve genel olarak Kürtlerin yanı sıra Yahudiler ile Ermenilerin de olabildiği aktarıldı.
Raporda şu görüşlere de yer veriliyor: “ADÜTDF, ırkçı milliyetçi ve aynı zamanda antisemitist yazar ve tarihçi Nihat Atsız’ın yazılarının yayılması sağlıyor. Turancı fikirlerin savunucusu olan, Türk yeraltı dünyasının patronlarından Abdullah Çatlı yüceltiliyor.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***