Minneapolis Merkez Bankası Başkanı Neel Kashkari, tedarik zincirinde yaşanan sorunların düzelmemesi durumunda resesyon riskiyle karşı karşıya kalınabileceğini söyledi.
Minneapolis Merkez Bankası, Washington D.C.’dekiyle birlikte ABD Merkez Bankası’nı (Fed) oluşturan 12 bölgesel merkez bankasından biri.
Kashkari, resesyon riskini dile getiren altıncı bölgesel merkez bankası başkanı oldu.
Fed, mayıs toplantısında politika faizini beklendiği gibi 50 baz puan artırmıştı. Bu, 2000 yılından beri en yüksek faiz artışı oldu. Karar metnindeyse, “Enflasyon risklerine karşı oldukça dikkatliyiz” ifadelerine yer verdi. Diğer yandan kararın ardından konuşan Fed Başkanı Jerome Powell, 75 baz puanlık faiz artışını aktif olarak düşünmediklerini belirtmişti.
Ancak sıkı para politikasına geçilmesi resesyon riskini arttırıyor.
Minneapolis Fed Başkanı Neel Kashkari, cuma Minnesota Üniversitesi’ndeki konuşmasında, tedarik zincirinde yaşanan sorunların düzelmemesi durumunda Fed’in resesyon riskiyle karşı karşıya kalacağını belitti.
Kashkari, tedarik zincirindeki kırılmalarda düzelme olmaması durumunda, Fed’in yüksek enflasyonu düşürmek için daha agresif bir para politikasını uygulamak zorunda kalacağını söyledi. Bu politikanın uygulanmasının daha yüksek bir işsizlik oranına yol açabileceğini dile getiren Kashkari, bu durumun da resesyona sebep olabileceğini açıkladı.
‘Bol para’ dönemi biterken
Pandemi sonrası dünyada kısılmaya başlayan para muslukları gelişmekte olan piyasalar açısından önemli dönüm noktalarından biri. Sürecin en sancılı yaşandığı ülkelerin başındaysa Türkiye var.
Dünyada bol para döneminin sonuna doğru gidilirken Türkiye, iktisatçıların açıklamakta zorlandığı ekonomi politikalarında ısrarcı kalmaya devam ediyor.
AKP hükümetinin değersiz TL’yle daha çok ihracat yapıp cari açığı kapatma hayallerinin önüne Rusya-Ukrayna savaşı geçerken, yüzde 70’e varan enflasyona karşı da henüz somut bir adım yok.
Ayrıca başını ABD’nin çektiği parasal sıkılaşma sürecinin Türkiye’ye faturası da benzeri ülkelerden hayli farklı olacak.
Fed’den daha agresif adımlar gelebileceğine yönelik sinyaller doların diğer para birimleri karşısındaki gücünü gösteren dolar endeksini 20 yılın zirvesine taşıdı. Ayrıca ABD’de yükselen faizler gelişmekte olan piyasalardan daha fazla para çıkışı anlamı da taşıyor.
Modern iktisat teorilerinde faiz artırımları yükselen enflasyona karşı en önemli kalkan vazifesi görüyor. Türkiye’ye benzer ekonomiler tedbiri elden bırakmayıp faiz artırarak bu döneme hazırlandı.
Türkiye’yse geçen yıl eylülden aralık ayına kadar toplamda 500 baz puanlık faiz indirdi. Politika faizi şu an yüzde 14’te. Ancak son olarak açıklanan yüzde 69,97’lik enflasyon sonrası TL’nin negatif reel getirisi 56 puana kadar çıktı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***