Havalar ısındı, gözler sebze ve meyve fiyatlarına çevrildi. Zira bu kış hem artan girdi maliyetleri hem de don gibi hava olayları nedeniyle tüketiciler oldukça pahalı fiyat etiketleri ile karşı karşıya kaldı. Nisan ayının sonuna gelindiğinde yüksek fiyatlarda bir gevşeme gözlense de tüketicilerin gözü hep daha önce alışılan yaz etiketlerinde.
Fiyatlardaki yükseliş resmi istatistiklere de yansıdı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından mart ayına ilişkin açıklanan yıllık tüketici enflasyonu yüzde 60,14, üretici enflasyonu ise yüzde 114,97 olarak gerçekleşti. Böylece kasım ayından itibaren hızla yükselen üretici fiyatları da şubat ve mart aylarında tüketici enflasyonunda kendini net şekilde hissettirmeye başladı. Önümüzdeki süreçte üretici fiyatlarındaki yükselişin bir süre daha tüketici fiyatlarına yukarı yönde etki etmesi bekleniyor.
TÜİK verilerine göre sadece mart ayında motorinde yüzde 32,67, kömürde yüzde 23,47, kuru soğanda yüzde 20.56, otobüs biletlerinde yüzde 20, kıvırcıkta yüzde 17,51, beyaz lahanada yüzde 17,10 fiyat artışı kaydedildi. Listenin sonuna kadar bakıldığında özellikle gıda tarafında çok sayıda üründe yüzde 10’un üzerinde artış olduğu görülüyor. Ayrıca bu veri sadece bir önceki aya göre artışını gösteriyor. Yani yıllık bazdaki toplam artış tüketici için oldukça yüksek.
İstanbul Ticaret Odası (İTO) tarafından açıklanan Ücretliler Geçinme İndeksi’nin mart verilerine göre ise perakendedeki fiyat artışı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 63,25 oldu. Böylece 2002 yılından bu yana bu alanda en yüksek yıllık enflasyon kaydedildi.
Durum böyleyken tüketicinin gözü de havaların ısınmasıyla birlikte tarla ve seralardaki üretimin bollaşmasına çevrildi. Peki üretim bölgelerinde ve hallerde durum ne? Tüketici yaz ucuzluğunu bu yıl hangi oranda hissedebilecek?
Alıştığımız gibi olmayabilir
Türkiye’nin hem meyve hem de sebze ihtiyacının önemli bir bölümü Mersin’den karşılanıyor. Mersin Ziraat Odası Başkanı Musa Yılmaz, havaların ısınması ile birlikte her yıl fiyatlarda bir düşünün yaşandığını, bu yıl da bir düşüşün gerçekleşeceğini söylüyor. Ama Yılmaz’a göre artık hem meyvelerde hem de sebzelerde her yıl alıştığımız ucuz fiyat etiketlerini görmek pek mümkün değil. Yılmaz, bu yıl düşüşün sınırlı olacağını ve bunun temel nedeninin artan girdi maliyetleri olduğunu belirtiyor.
Mart ayı sonuna kadar biber, patlıcan, kabak ve domates gibi ürünlerin marketlerdeki kilogram fiyatı 40 lira seviyelerini görmüştü.
En önemli üretim ve ihracat merkezlerinden olan Antalya’da hem sebze üretimi hem de halcilik yapan Ali Uçak ise nisan ayının son bölümlerinde fiyatlarda keskin bir düşüş yaşandığını anlatıyor. Buna göre Antalya’da hallerde kabak 10 liradan 3.5 liraya, domates 20 liradan 10 liraya, sivri biber ise 30 lira seviyelerinden 12 liralara geriledi. Hallerdeki fiyatlarda önümüzdeki 20 günde yüzde 30 oranında bir gerileme daha yaşanacağını ifade eden Uçak, “Mayıs ayının 15’inden sonra üretimde havaların etkisini göreceğiz. Bir bolluk olacak, bu da fiyatlara yansıyacak. Ancak girdi maliyetlerindeki artış bu düşüşü sınırlayacaktır. Çünkü havalar ısınınca maliyetlerin hepsi azalmıyor. İlaç, gübre gibi maliyetler hala çok yüksek” diyor.
Antalya’da sera üretiminin önemli bir parçası olan Kumluca Ziraat Odası Başkanı Hidayet Kökçe de sera kurmanın ve işletmenin maliyetine dikkat çekiyor. Sadece gübre, ilaç ve motorin fiyatlarındaki artışın değil aynı zamanda demir ve plastik fiyatlarındaki küresel artışın da tüketicinin tükettiği meyve-sebzeye etki ettiğini aktaran Kökçe, “Artık bir sera kurmanın ve işletmenin maliyeti yüzbinlerce lirayı aşıyor. Bunu herkes yapmak istemiyor” ifadelerini kullanıyor.
Kışa göre ucuz, yaza göre pahalı
Girdi maliyetlerinin geçtiğimiz üretim dönemine göre en az yüzde 300 artış gösterdiğini belirten Antalya Ticaret Borsası Meclis Üyesi Ergin Civan, şöyle devam ediyor: “İlaç, gübre, nakliye, plastik, kağıt ve işçilik. Her bir girdi maliyetinde çok yüksek artışlar oldu. Havaların ısınması ve üretimin bollaşması kış fiyatlarından yavaş yavaş kurtulacağımız anlamına geliyor. Haziran ayına girerken yaz üretimi çok güçlü olacak. Ancak kimse geç yazın yazılan etiketleri beklemesin. Fiyatlar kış ayına göre ucuz olacak ama bu yaz geçen yaza göre pahalı olacak. Hem girdi maliyetleri hem de üretim sürecine etki eden iklim olayları bunun temel sebebi.”
Meyveyi don vurdu
Mart ayının ortasında Mersin bölgesinde yaşanan don olayının meyve üretimini aksattığını anlatan Mersin Ziraat Odası Başkanı Musa Yılmaz, “Şeftali ve erik gibi ürünlerin rekoltesinde sadece bu olaya bağlı olarak yüzde 80’lik bir kayıp yaşandı. Çok az bir üretim alanı kaldı. Oradan çıkacak ürünler de pahalı olacaktır. Ayrıca narenciye ürünleri de bu dondan etkilendi ve kurudu. Çiftçiler o ağaçları bakıma almak zorunda. Bunun budaması ve beklemesi derken 2 yıl demek. Çiftçi 2 yıl masraf yapıp ürün alamayacak. Hepsi üreticiyi zorluyor” dedi.
Mersin’den Ankara’ya 25 bin lira
Domates, biber, salatalık ve kabak gibi ürünlerin de son yıllarda Mersin bölgesinde giderek daha fazla üretilmeye başlandığını söyleyen Yılmaz, “Buradan Türkiye’ye önemli bir üretim gerçekleşiyor ama bu üretimi sürdürmek zor. Mersin’den yola çıkan sebze yüklü bir kamyon Ankara’ya 20-25 bin lira yakıt masrafı ile ulaşıyor. Bu çok büyük bir gider kalemi” diyor.
Nakliyenin yanında hallerde de üretilen ürünün üzerine ek maliyetler bindiğini belirten Ali Uçak da şunları söylüyor: “Girdi maliyetleri yüksek. Siz bir ürünü bugün satmıyorum diyemezsiniz. Ürün o gün para etmese toplayıp satmak zorundasınız. Toplamazsanız anında çürür. Ya da ürünü halde tutamazsınız. Her şey günlük olarak işliyor. Onun üzerine işçiliğini, paketlemesini ve nakliyesini de koyun. Üretici zarar edip etmediğini sezon sonunda yapacağı hesaba kadar görmüyor.”
Bu yıl havaların soğuk gitmesinin üretici için olumsuz olduğunu ifade eden Akdeniz Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Nejdat Sin de haziran başında fiyatların ciddi oranda azalacağını ancak geçen yılki seviyeleri görmenin girdi maliyetleri nedeniyle zor olacağını belirtiyor. Üretimdeki artışın iç pazar kadar ihracat için de önemli olduğunun altını çizen Sin, “Ürünlerin bolluğu ve kalitesi sadece ihracat için önemli değil. Bu iç pazar için de oldukça kritik. Antalya bölgesi artık hem iç pazar için hem de ihracat için oldukça kaliteli ürünler üretebiliyor. Burada bir planlamanın da doğru olması gerek. Denge çok önemli” diyor.
Üreticiler genel olarak girdi maliyetlerinde artışın beklenen büyük yaz ucuzluğunu engellediğinin altını çiziyor. Ancak fiyatların geçen aylara göre yani kış etiketlerine göre çok daha düşük olacağını söylüyorlar. Ayrıca üreticiler, üretim bölgelerinden tüketim bölgelerine gelen ürünlerin arada çok sayıda masrafı üzerine aldığını bunun da tüketiciye yansıdığını belirtiyor.
Her durakta bir maliyet
Buna göre, tarlada gübre, ilaç, ısıtma, sulama ve işçilik maliyetlerini üzerine alan ürün daha sonra üretim bölgesindeki hale gidiyor. Antalya ve Mersin gibi üretim bölgelerinde hallerde ürünler elleçleniyor. Burada da çeşitli komisyon ve giderleri üzerine alıyor. Daha sonra en büyük girdi kalemi Antalya ve Mersin gibi üretici bölgelerinden İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlere ulaşırken nakliyeyi üzerine alıyor. Burada artan otoyol ücretleri ve motorin önemli bir ağırlık oluşturuyor. İstanbul gibi şehirlerdeki tüketici hallerine gelen bir ürün burada da kamyonlardan indiriliyor. Ürün yine çeşitli komisyonlar ve işçilik maliyetlerini üzerine alıyor. Son olarak tüketici halinden marketlere ve pazarlara yolculuk sırasında bir nakliye ücretini daha üzerine alıyor. Ürün tezgâha satıcının kâr marjı ve vergiler eklenerek konuyor. Böylece üreticiden 4-5 liraya çıkan bir ürün bu yolculuk sırasında bazen 15 bazen 20 lirayı aşarak tüketicinin karşısına çıkabiliyor. Ayrıca ürünün yolda ve hallerde uğradığı fire de tüketiciye yansıtılıyor. Bu oran bazı ürünlerde yüzde 5 bazı ürünlerde yüzde 25 seviyesinde gerçekleşiyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***