Türkiye’de futbol kulüplerinin borçluluğu ve finansal sıkıntıları, son yılların bir türlü çözüme ulaştırılamayan bir düğümüne dönüştü.
Artık herkesin aşina olduğu bu hikayede borçluluğun miktarı son yıllarda yaşanan kur kriziyle daha da katlandı.
Kulüplerin içinde bulunduğu finansal sıkıntıların önüne geçmek için de yeni bir spor yasası yürürlüğe sokuldu.
Yeni spor yasasıyla beraber kulüplerin anonim şirketlere dönüştürülmesi ve borçların sorumluluğunun yönetimlere devredilmesi, böylece kulüplerin mali açıdan yaşadığı sıkıntıların önüne geçilmesi hedefleniyor.
Ancak uzmanlara göre bu yasa kulüplerin borçluluğunu bitirmek için yeterli değil.
Türk futbolundaki yapısal sorunları çözmek yerine günü kurtarmaya niyetlenmekle suçlanan yasanın kulüplerin borç sorununa çare olamayacağı ifade ediliyor.
Spor ekonomisti Tuğrul Akşar, yasanın finansal sıkıntıları sadece cezai temelde halletmeye çalıştığını ve Türkiye sporunun gelirini artırabilecek kapsayıcı bir çözüm sunmadığını aktarıyor.
Varlık yönetim şirketi Fortuna Capital’in CEO’su olan Altuğ Özaslan ise kulüplerin nakit üretemedikleri müddetçe borçlarını çeviremeyeceklerini, ancak ne Türkiye ekonomisinin ne de futbol ekonomisinin böyle bir gelir yaratacak kapasitede olduğunu belirtiyor.
Bir futbol girişimi olan Comparisonator’ın iletişim direktörü ve spor yazarı olan Didem Dilmen, “Yasa çok güzel yazılmış olabilir ancak nasıl uygulanacağı ve kulüplerin nasıl dönüştürüleceği açısından ben bir açıklama göremiyorum” yorumunda bulunuyor.
Dilmen’e göre dernek ya da halka açık şirket gibi farklı yapıda olan futbol kulüplerinin hepsinin nasıl bir anonim şirkete dönüştürüleceği net değil.
Kulüpler nasıl bu kadar büyük bir borç batağına düştü?
Futbol kulüplerinin en büyük finansal sıkıntılarından biri, giderlerinin euro, ancak kazançlarının Türk Lirası ile olması.
Bu yüzden 2018’de ve geçen yıl yaşanan kur krizi, kulüplerin borçluluğunu katladı.
Fortuna Capital’in CEO’su Altuğ Özaslan’a göre futbol kulüplerinin borçluluğunu Türkiye ekonomisinden ayrı düşünmek mümkün değil:
“Tabii ki geçmişteki hatalar kar topu gibi büyüyerek bugüne geldi ama TL’de yaşanan değer kaybı, son 20 yılda Türk futbolunun yarattığı kadar borcu, üç yılda yarattı.”
Kulüplerin yabancı oyuncuları nedeniyle ödemesi gereken maaş, prim, menajerlik gibi ücretler kur yüzünden katlanırken futbol kulüplerinin geliri aynı oranda yükselmedi.
Bu da kulüplerin aradaki farkı kredi ile fonlamak zorunda kalmasına yol açtı.
Özaslan, Türkiye’de hem yerli hem de yabancı oyunculara verilen ücretlerin ederinin çok üstünde olduğunu da ekliyor:
“İspanya’da bir oyuncu yıllık kabaca 2 milyon euro maaş alırken bunun 1 milyonunu vergi olarak ödüyor, ama biz bu oyuncuyu Türkiye’ye getirdiğimizde bu oyuncuya yıllık üç milyon euro veriyoruz, üzerine vergisini de üstleniyoruz.
“Bunun üzerine yine ederinin üzerinde bonservis ve menajerlik bedelini ekleyince Türk futbolunun neden finansal olarak batık hale geldiğini görmüş oluyorsun.”
Özaslan’a göre kulüp yöneticileri kendi şirketlerinde almayacakları kararları, sorumlulukları olmadığı için futbol kulüpleri için alınca bu yüksek ücretler ortaya çıkıyor.
Siyasetin futbol üzerindeki etkisi
Spor ekonomisti Tuğrul Akşar, son 20 yılda Türkiye sporunda parasal genişlemenin hızlı bir şekilde arttığını, ancak bu genişlemeyi idare edebilecek bir yönetim kadrosunun oluşmadığını belirtiyor.
Akşar, kulüplerin giderleri artarken gelirlerinin azaldığını, bu yüzden mevcut faaliyetlerinin sürdürülebilmesi için borçlanmalarının gerektiğini aktarıyor.
“Bugün öz kaynağı ekside olan, sportif anlamda performans ortaya koyamayan, pandemi nedeniyle gelirlerinin üçte birini kaybetmiş, reyting olarak geriye düşmüş, UEFA ve FIFA sıralamasında gerilemiş bir lig yapılanmasıyla karşı karşıyayız” diyen Akşar’a göre bunun temel nedeni, siyasetin futbol üzerindeki etkisini artırmak istemesi.
Akşar, yeni spor yasasıyla da siyasetin futbol üzerindeki tahakkümünün güçleneceği görüşünde:
“Kulüpler finansal dengelerini yitirince siyasete el açar hale geliyor. Bu da siyasetin spor ve futbol üzerindeki nüfuzunu artırmasına olanak sağlıyor.”
Avrupa’da siyasetin futbol üzerindeki etkisinin en düşük düzeyde olduğunu vurgulayan Akşar, kulüplerin hesap verilebilir bir yapı içinde olmadığını ve iyi denetlenmediklerini de vurguluyor.
Dört takımın toplam borcu 17 milyar liraya ulaştı
Şimdi de futbol kulüplerinin söz konusu borcunun ne kadar olduğuna göz atalım.
Türk futbolunun dört büyükleri olarak nitelendirilen Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor dokuz ayda 1 milyar 121 milyon lira zarar etti.
1 Haziran 2021 ve 28 Şubat 2022’yi kapsayan döneme dair dokuz aylık bilançolarını Kamuoyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) sunan kulüplerin yıllık gelirlerinin en az dört katı kadar borcu var.
KAP’a yapılan bildirimlere göre, kulüplerin toplam borçları her geçen dönem artıyor.
Bu dört takımın toplam borcu 17 milyar TL’ye ulaşmış durumda.
“Futbolcular, haddinden fazla bir bütçeyle satın alınıyor”
Futbol kulüplerinin gelirlerini maç günü elde edilen gelirler, naklen yayın gelirleri ve ticari gelirler oluşturuyor.
Ticari gelirleri de sponsorluk, ürün satışı ve stadyum turları gibi ticari faaliyetler oluşturuyor.
Türkiye’de önümüzdeki sezon için naklen yayın ihalesi ise henüz sonuçlanmış değil.
Uzmanlara göre bu bile tek başına futbol kulüplerini gelir anlamında sıkıntıya sokan bir durum.
Ancak spor yazarı Didem Dilmen’e göre kulüpler asıl en çok futbolcu satışından gelir elde edebiliyor:
“O kadar para etmeyecek futbolcuları haddinden fazla bir bütçe ayırarak satın alıyorsunuz, sonra satamayınca sürekli kredi kartından alışveriş yapan fakat kartı nasıl ödeyeceğini hiç düşünmeyen bir pozisyona düşüyorsunuz.
“Mesela Falcao’yu alıyorsunuz, ancak bu futbolcudan hiçbir şey kazanamadan zarar ederek satıyorsunuz, bir de görüyorsunuz ki zaten futbolcu hiçbir sportif başarı getirmemiş.”
Galatasaray, Radamel Falcao’yu 2019 yılında üç yıllığına aldığında futbolcuya yıllık 5 milyon euro ödeneceği açıklanmıştı.
Futbolcu geçen yıl İspanya’nın Rayo Vallecano takımına transfer oldu.
Sözleşmenin karşılıklı feshedildiğini duyuran Galatasaray bunun için Falcao’ya 3 milyon euro ödedi.
Rayo Vallecano ise Falcao’nun yıllık net ücretinin 2 milyon euroluk kısmını üstlendi.
Bundan sonra ne yapılmalı?
Spor yazarı Didem Dilmen’e göre futbol kulüplerinin profesyoneller tarafından yönetilen ticari şirketlere dönüştürülmesi gerek.
Ancak bunun için de geçiş süreci iyi yönetilmeli ve bu işin üstesinden gelecek kalifiye profesyoneller yetiştirilmeli.
Dilmen, dünyanın en başarılı futbol kulüplerinin arkasında çok büyük bir mali desteğin olduğunu, ancak Türkiye’de böyle bir imkanın olmadığını da vurguluyor.
Diğer yandan NFT (non-fungible token), taraftar coin ve metaverse gibi dijital alanda gerçekleştirilen atılımlar da dünyanın geri kalanındaki kulüpler için yeni gelir kaynakları oluşturmaya başladı.
Ancak Dilmen’e göre Türkiye’de bunun öncüsü olabilecek bir kulüp yok; genel olarak dünyadaki örnekler taklit ediliyor.
Spor ekonomisti Tuğrul Akşar ise Avrupa’da ve dünyada sporun ve futbolun gittiği yönün iyi analiz edilmesi ve ona göre bir yapılanmaya gidilmesi gerektiğini vurguluyor.
Akşar, “Bunlar profesyonel futbol kulübü, batacaksa batar, çıkacaksa çıkar” yorumunda bulunuyor:
“Bu spordur, fonlarını iyi yönetemezsen olumsuz sonuçlarına katlanmak zorundasın.
“Kâr ettiğinde iyi, zarar ettiğinde kamudan destek beklemek, sosyal adalete ve kamusal vicdana uymuyor, sporun etiğine de uygun değil.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***