YORUM | MAHMUT AKPINAR
SADAT, 2012 yılında emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi ve 23 subay astsubay tarafından kurulan bir askeri danışmanlık şirketi. Uluslararası alanda askeri eğitim verme, güvenlik güçlerinin organizasyonu, savunma danışmanlığı yapma, mühimmat alımı gibi işlerle meşgul oluyor. Şirket ticari bir şirketten çok öte kendisine iddialı hedefler belirlemiş ve misyonunu şöyle tanımlamış: “İslam Ülkeleri arasında savunma ve savunma sanayi işbirliği ortamı oluşturmayı ve İslam Dünyasının kendine yeterli bir askeri güç olarak da Dünya Süper Güçleri arasındaki hak ettiği yerini almasına yardımcı olmak.”
Ayrıca Tanrıverdi medya önünde yaptığı çokça eleştirilen bir konuşmasında, “Mehdi’nin gelişine hazırlanmamız gerekiyor” demişti. Anlaşılan o ki, Adnan Tanrıverdi mistik ve ezoterik inançlara sahip bir İslamcı!
Erdoğan ile yakın ilişkileri ve Saray’la güçlü bağı olmasa konu “bir meczubun zararsız idealleri, hevesleri” olarak görülebilir. Ama öyle değil. SADAT ülkenin son yıllarında çok etkin bir kuruluş. Nitekim Tanrıverdi kamuoyuna açık bir konuşmasında, “15 Temmuz sonrası TSK’nın yeniden yapılandırılması yönündeki hedeflerimize büyük oranda ulaşıldı” demişti. Türkiye’nin sadece Afrika kıtasında 35 ülke ile askeri eğitim anlaşması var ve bunların önemli kısmında açık ya da örtülü biçimde SADAT kullanılıyor. Ayrıca SADAT, Suriye’ye sevk edilen silahlardan, Libya’daki iç savaşa, radikal İslami gruplara silah sevkiyatına, cihadistlerin eğitilmesine ve kullanılmasına kadar pek çok alanda etkin bir yapı. Faaliyetleri ve faaliyet alanları AKP politikalarıyla yakından ilişkili ve Erdoğan’la bağlantılı. Şirketin hizmetleri arasında “konvansiyonel askerî eğitim” yanında “alışılmadık askerî eğitim” ve “özel kuvvetler eğitimi” bulunuyor. Paramiliter grupları eğitmekte ve kullanmakta tecrübeli. SADAT’ın kardeş kuruluşu ASSAM ise stratejik araştırma merkezi olarak çalışıyor.
Dünyada özel askeri şirketler var. Münhasıran büyük güçler şaibeli alanlarda, uluslararası hukuktan kaçmak istedikleri işlerde bu şirketleri ve şirketlerin silahlı personelini kullanıyorlar. ABD gibi demokrasinin olduğu, hukukun işlediği ülkeler başka coğrafyalarda yaptıkları illegal konulara bu şirketlerle giriyorlar. Resmi ordularını, kurumlarını kullanmak istemedikleri şaibeli alanlarda “özel” şirket görünümündeki yapıları devreye sokuyorlar. Böylece kendi hukuk sistemlerinin yaptırımlarından, siyasi eleştirilerden, uluslararası yaptırımlardan kurtuluyorlar. Zira hukukun işlediği demokratik ülkelerde iktidarlar, ordular dahil illegal işlere bulaşana hesap soruyor, fatura ödetiyorlar.
SADAT’ın kendisine belirlediği global misyon ve yurt dışında yaptıkları milliyetçi, İslamcı bazı kesimlerin hoşuna gidebilir, “Ne güzel işte adamlar Türkiye dışında operasyonlar yapıyor, Türkiye’nin çıkar alanını genişletiyorlar” diyebilirler. SADAT’ın yurt dışında yaptıkları da sıkıntılı, uzun erimde Türkiye’yi terörle, radikal gruplarla aynı kefede gösterecek işler. Yaptığı işler Türkiye’nin menfaatlerinden öte “İslamcı” zarfında global bir suç örgütü ve haraç çetesi kurmaya çalışan Erdoğan’ın işine yarıyor. Ayrıca Türkiye’yi uluslararası hukuktan, dünya barışından, demokratik bloktan uzaklaştırıp mafyatik, karanlık devletler ligine sokuyor.
SADAT yapılanmasının öncelikle Türkiye içinde çevirdiği işlere odaklanmak lazım. CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun SADAT’ı gündem yapmasının önceliğinin dıştaki faaliyetlerinden öte, içte sahip olduğu kanlı ve kirli potansiyele dikkat çekmek olduğunu düşünüyorum. Zira Kılıçdaroğlu, başta SADAT olmak üzere Erdoğan güdümünde kurulan “özel güvenlik şirketi”, “savunma ve eğitim şirketi” gibi sözde özel ve ticari kuruluşların ülke için nasıl tehlikeler içerdiğini ve hangi kirli operasyonlarda kullanıldığını biliyor. Nitekim bu konularda kendisine ciddi bilgi ve veri aktığını ifade ediyor. SADAT ve benzeri yapılar adeta Erdoğan’ın özel silahlı birimleri gibi çalışıyorlar. MİT ile çok yakın ilişki içinde olan, TSK içinden elemanlar ve tecrübe devşiren bu yapılar doğrudan legal silahlı kurumlarca (TSK, Polis, Jandarma vb.) yapılamayacak illegal ve kirli işlerin ihale edildiği yapılar. Ama Erdoğan’ın hukuksuz işlerinde ve sınırsızca kullandığı MİT, TSK, emniyet gibi resmi birimlerin bunlara örtülü destek verdiğini, eleman ve istihbarat aktardığını atlamayalım. Erdoğan her ne kadar “SADAT ile yakından uzaktan alakam yok!” dese de bütün veriler kendisini yalanlıyor. Tanrıverdi, Erdoğan’ın başkanlığını yaptığı, devletin güvenlik birimlerinin en tepe temsilcilerinin katıldığı en önemli ve stratejik toplantılara defalarca katılmış birisi.
Erdoğan yasal kurumları ve güvenlik birimlerini muhalifleri ezmek, sindirmek, yok etmek için pervasızca kullanıyor. Ama bu yetmiyor. Ayrıca sadece muhaberat devletlerinde görülen türde kendisine özel ordular, özel ve kirli birimler oluşturuyor. Demek ki MİT’in adam kaçırmaları, işkence etmeleri, Orman Çiftliği’ndeki işkence merkezleri toplumu sindirmek için yeterli gelmiyor. SADAT benzeri kurumlarla topluma ve muhaliflere karşı paramiliter silahlı gruplar üzerinden asimetrik savaş veriyor. Erdoğan’ın bu kanlı ve karanlık yapıları 1 Haziran 7 Kasım 2015 kaos döneminde ve 15 Temmuz’da etkin şekilde kullandığına dair güçlü veriler var. Lakin ülkede bağımsız yargı, özgür medya, yürekli aydınlar ve güven veren muhalefet olmadığı için bunların üzerine yeterince gidilemiyor.
Bahsi geçen illegal paramiliter ekiplerin önümüzdeki seçimlerden önce oluşturulacak yeni kaos planında ve seçim güvenliğinin sabote edilmesinde kullanılacağına, buna matuf planların yapıldığına dair duyumlar var. Kılıçdaroğlu’nu harekete geçiren konu SADAT ve benzeri yapıların dışta karıştıkları olaylardan öte, içte yapmayı planladıkları işler ve gelecek seçimle ilgili kaygılar diye düşünüyorum. Demokratik, rekabetçi ve şeffaf seçimlerle Erdoğan’ın kazanamayacağı aşikar. Eğer muhalefet önümüzdeki seçimleri kazanmak istiyorsa önce Erdoğan’ın ülke, siyaset ve sandık üzerinde karabasan gibi tuttuğu bu kirli yapıları deşifre edip işlemez hale getirmesi gerekiyor. Aklı başında aydınlar ve muhalefet çok iyi biliyor ki Erdoğan seçimleri kaybetmek istemez, kaybedeceğini anlarsa bunun sandığa yansımasını bir şekilde engellemek ister. Demokratik bir seçimle Erdoğan iktidarını gönderebilmek için Erdoğan’ı siyaseten yenmek, halk desteğiyle mağlup etmek yetmiyor. O’nun elindeki kirli enstrümanları, illegal ekipleri deşifre edip çalışamaz hale getirmezseniz seçimi alamaz, Erdoğan’ı gönderemezsiniz. Kılıçdaroğlu bunu görüyor ve bence Erdoğan’ı çok önemli bir yerinden yakaladı.
Maalesef Türkiye’de yıllarca TSK-MİT içinden yönetilen illegal yapılar, paramiliter yapılar etkindi. Ergenekon, Balyoz davaları ile bunların bitirilmesi imkanı yakalanmıştı ama Erdoğan sıkışınca bütün geçmişini inkar edip bu ekiplerle işbirliği yaptı ve mevcut kirli-kanlı iktidarını kurdu. Fakat bu ortaklıktan endişe ettiği için kendi paramiliter, silahlı, illegal gruplarını oluşturma ve kendisini garantiye almayı da istedi. SADAT böyle bir amacın sonucudur.
Türkiye sadece SADAT türü “İslamcı” görünümlü paramiliter silahlı grupları değil, seküler, Kemalist görünümlü Ergenekon tarzı paramiliter odakları da dağıttığı zaman gerçek demokrasiye hukuka ulaşabilir. Ama maalesef Erdoğan’ın SADAT’ını görenler 100 yıldır demokrasi, hukuk ve halk üzerinde etkin kanlı ve derin Ergenekon yapılarını yok sayma, hatta kahraman gibi sunma eğilimindeler. Ülke içindeki bütün kurumların, örgütlerin ve faaliyetlerin hukuk denetimine tabi olduğu, karanlık işlerin çevrilmesine, paramilter yapıların yaşamasına engel olacak demokratik bir yapı kuramazsak, Ergenekon bitirilemez ama yanında SADAT tipi yeni kanlı yapılar gelir. Belki de SADAT, Ergenekon’un farklı bir uzantısıdır, dönemin ruhuna uygun yeni bir türevidir? Bunu bilemiyoruz, zira gerçeklerin araştırılabileceği, sorgulanabileceği bir ortamdan ve atmosferden çok uzak bir ülkede yaşıyoruz.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***