Prof. Paul Weller
RÖPORTAJ | MEHMET ÖZDEMİR
Fethullah Gülen ile Hizmet Hareketi hakkında uzun bir araştırma yapan ve iki kitap yayınlayan Oxford Üniversitesi’nden Prof. Paul Weller, Avrupa’da devlet kurumlarının Hizmet Hareketi’ne yönelik yaptığı soruşturmaların pozitif neticeleri olduğunu söyledi. Hizmet mensuplarının sorgulayıcı yaklaşımlardan tedirgin olmaması gerektiğini söyleyen Weller, entegrasyon konusunun ise önceki nesillerle birlikte ele alınıp değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Oxford Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Paul Weller Fethullah Gülen’in tematik biyografisi ile Hizmet Hareketi’nin Avrupa’daki gelişim ve dönüşümünü anlatan iki kitabı İngilizce olarak yayımlandı. Palgrave’den açık kaynak (ücretsiz indirilebilir) olarak çıkan her iki kitabın tanıtımı kısa süre önce Oxford Üniversitesi Regents Park College’de gerçekleşti. İngiltere merkezli Dialogue Society adlı sivil toplum kuruluşu ile Oxford Üniversitesi Regents Park College ve Oxford Din ve Kültür Araştırma Merkezi’nin düzenlediği toplantının ardından Prof. Weller ile kısa bir röportaj gerçekleştirdik.
Fethullah Gülen ve Hizmet Hareketi mensupları, 7-8 yıldır Türk hükümeti ve toplumunun zulmüne maruz kalıyor. Siz Gülen ve Hareket mensuplarının bu baskıya karşı ortaya koyduğu tavrı nasıl buluyorsunuz, Hizmet’in pratiğine ve temel öğretilerine uygun mu?
‘Uygun’ kelimesi bu durum için biraz ilginç olabilir, kime göre neye göre nasıl uygun? Tüm bu olayların Gülen üzerindeki etkisini küçümsememiz gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden kitabımda onun yaşadığı süreç için ‘Yaralı sürgün’ ifadesini kullanıyorum. Bu hiç şaşırtıcı değil çünkü Gülen yaşananlara bakarak kendini suçluyor olabilir, “Benim felsefemden, anlatılarımdan etkilenerek harekete geçen insanlar şu anki duruma maruz kalıyor” diye düşünüyor. Ben biliyorum kendi ailesinden de bir çok insan bu süreçte kötü tecrübeler yaşadı. Bu travma sadece Hareket mensuplarını değil Fethullah Gülen’i de çok derinden etkiledi.
Biraz daha şiirsel modda yazdığı metinleri okudum, kitaplarımda bunun ne anlama geldiğini açıklamaya çalışıyorum. Yazılarında dikkatimi çeken şudur; Gülen için enteresan olan şey, Hizmet mensubu insanların Türkiye’de gördükleri zulümden kaçarken gittikleri, yardım istedikleri yerler Müslüman ağırlıklı ülkeler değil Müslüman olmayan veya herhangi bir dini görüşü olmayan ülkeler; oralara sığınmaları ve hoş karşılanmaları.. Gülen’e bakan tarafıyla bu farklı bir yansıma ve tefekkür vesilesi oluyor.
‘Hicret’ konusu, zaten Gülen’in yazılarında olan bir şey. Fakat ben bunu kendisine sorduğumda, gayet net bir şekilde “İki hicret arasında karşılaştırma yapılamaz (Asr-ı Saadet dönemi ile bugünkü arasında)” demişti. Tarihi belki daha iyi anlamak için gerçek olan olayların dışında okuduğumuzda belki bu Allah’ın yaşattığı bir tecrübe olabilir. Şimdi soru şu: “Bu şeyler birbirine ne kadar alternatif ya da madalyonun iki farklı yüzü mü?” Benim anladığım Gülen’in burada basit, düz bir cevabı yok, onun hala uğraştığı çözmeye çalıştığı bir şey. Fakat Hareket içinden bazı insanlar Gülen’in söylediği bir cümleyi veya onun bir kısmını alıp “Tamam biz bunu böyle anlamalıyız” diyor olabilir. Aynı şekilde başka insanlar da “Ben Gülen’in bu konuda ‘net ve keskin bir tanımlama’ yaptığını düşünmüyorum.” diyebilir. Yanılıyor da olabilirim. Gülen’in Türkçe sohbetlerini anlayamadığım için kaçırdığım şeyler olabilir.
Türk hükümeti, Hizmet Hareketini ‘terör örgütü’ olarak ilan etti ve mahkemelerinden bu tür kararlar çıkardı. Siz Hareket’i incelerken ‘terör’ veya ‘şiddet’ kavramlarına uyan eğilimler gördünüz mü?
Öncelikle Türk hükümetinin ‘terör örgütü’ iddiasıyla ilgili bir şey söylemek istiyorum. Bununla ilgili henüz bir kanıt görmedim. Hareket’in devlet içindeki etkilerinden bahsedecek olursak, bu biraz belirsiz, muğlak bir konu. Fakat ‘etkilemek’ ne demek? Etkinin iyi tarafları da var, manipülatif yanları da var. İnsanların olduğu her yapılanmada bunlar olabilir. Fakat ‘terör örgütü’ demek için bir kanıt görünmüyor.
İlgimi çeken bir şey oldu, kitapta da (Avrupa’yı inceleyen ikinci kitap) var; görüştüğüm iltica etmiş bazı kişiler (hukuki süreçleri etkilenmesin diye isimleri açık yazılmadı) Hizmet mensubu bir kısım insanların da ‘darbe’nin -ya da o her neyse- bir parçası olabileceğini düşünüyor. Ama bu sizin sorunuzun cevabı değil, bundan dolayı tüm bir Hareket’in ‘terör örgütü’ olduğunu söyleyemeyiz. Tabi hükümet tam tersini söylüyor.
Bu konuya paralel olarak baskı sürecinin uzamasıyla Hizmet mensuplarının radikal zemine kayabileceği iddia ediliyor veya bu bağlamda tartışmalar oluyor. Buna dair bir gözleminiz oldu mu?
Ben böyle bir şeyin kanıtını sürgünde olan insanlarda görmüyorum. Türkiye var mıdır yok mudur onu bilmiyorum. Uzun zamandır Türkiye’ye erişimim olmadı. Tabi herhangi bir hareket bu kadar zulüm görür ve travma yaşarsa, bunu sağlıklı bir şekilde yönetip yönlendiremezse, insanlar yaşadıklarının ciddiyetini ve derinliğini hazmedemezlerse, bununla mücadele etmenin bir yolunu bulamazlarsa her zaman böyle bir risk ve karanlık taraf vardır.
Farklı bir örnek olabilir ama Ermeniler de Türkiye’de çok zulüm gördüler ve sonra sürgünde olan Ermeniler şiddet içeren yollara başvurdu. Ben bunun Hizmet’te olduğunu görmüyorum. Bilakis, şiddet yoluna başvurulmaması gerektiği hakkında uyarılar yapıldığını duydum. Zulmü yapanlara karşı herhangi bir yargılama yapılacaksa Gülen’in bu konuya yaklaşımı “Adalet Allah’a mahsustur, insanlara değil.” şeklinde. Zaten bu tarz adalet tarihte genel olarak ‘tiranların düşüşü’ şeklinde görülmüştür.
Son 5-6 yıldır on binlerce Hizmet mensubu Avrupa ülkelerine sığınıp iltica ediyor. Bu insanlar yeni hayatlarına ve ülkelerine uyum sağlayabiliyor mu, bir entegrasyon sorunu yaşanıyor mu?
Hala devam eden bir süreç, 6 sene uzun bir süre değil ve tabi herkes aynı anda gelmiyor. Bazı ülkelerde devletin mültecilerle ilgili politikası sığınmacılara yardımcı oluyor. Ancak bazılarında devlet politikaları gereği mülteciler veya sığınmacılar ayrı tutuluyor ki bu (entegasyona) yardımcı olmuyor. Bu sadece Avrupa’nın farklı ülkelerindeki Hizmet insanlarının entegrasyon sıkıntısı değil, aynı zamanda Hareket’in üç katmanının (Daha önce gelen Hizmet mensupları, onların Avrupa’da doğan çocukları ve yeni gelenler) kendi arasındaki entegrasyon sıkıntısıdır. Bu konu farklı tecrübelerden öğrenilenlerle daha geniş bir topluluğun entegrasyonu şeklinde düşünülmesi gerekir.
Avrupa devletleri veya hükümetlerinin Hizmet mensuplarına yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz, hala şüpheleri var mı?
Tereddütleri olanlar vardı, -ikinci kitabımda, Hollanda dosyasında ona bakıyorum- ilk başta ciddi sorgulamalar vardı ama neticede bunlar Hareket için kötü olmadı, aksine iyi oldu. Bana göre, Hizmet mensupları böyle araştırmalardan tedirgin olmamalı ve korkmamalılar. Bazen tuhaf görünebilir ya da bu araştırmaları yapanlar Hizmet’e karşı kastı olan insanlar olabilir.. Hizmet şimdiye kadar bu soruşturmalara karşı şeffaftı. Mesela Hollanda’da 5-6 farklı soruşturma gerçekleşti..
Hatırlarsanız, Der Spiegel dergisine açıklama yapan Almanya’nın güvenlik güçleri başkanı da “Türk hükümeti bizi Hareket’in terörist bir kuruluş olduğu konusunda ikna etmeye çalıştı ama biz ikna olmadık. Biz Hizmet’i sivil dini bir hareket olarak görüyoruz, eğitim gibi sivil toplum işleriyle ilgili şeyler yapıyorlar.” demişti.
Kitapların içeriğinde neler var?
Prof. Paul Weller’in Fethullah Gülen Hocaefendi’nin tematik biyografisini anlatan ilk kitabı, Fethullah Gülen’s Teaching and Practice: Inheritance, Context, and Interactive Development (Fethullah Gülen’in Öğretileri ve Uygulaması: Tevarüs, Bağlam ve Etkileşimli Gelişmeler) adını taşıyor. Diğer çalışmasının ismi ise Hizmet in Transitions, European Developments of a Turkish Muslim-Inspired Movement (Dönüşen/Değişen Hizmet, Türk Müslüman Kaynaklı Bir Hareketin Avrupa’daki Gelişmeleri).
Fethullah Gülen ve Hizmet gönüllüleri ile yapılan birincil görüşmelere ve ilgili literatürün gözden geçirilmesine dayanarak hazırlanan birinci kitapta, Gülen’in öğretisinin Kur’an ve Sünnet temelli olmakla beraber coğrafi, zamansal ve iletişim yolu ile gelişimleri inceleniyor. Gülen’in hayatının ve hizmet yolunun pratikten kaynaklanan sorular ve meselelerle meşgul olarak nasıl geliştiği ve her ikisinin de gelecekteki mirasının ne olabileceği açıklanmaya çalışılıyor.
İkinci kitap ise 15 Temmuz 2016 olaylarından bu yana Avrupa’daki Türk Müslüman kökenli Hizmet Hareketi üzerine yazılan ilk kitap olma özelliği taşıyor. Son dönemde mülteci olarak Avrupa’ya gelen Hizmet gönüllüleri ile Avrupa’da köklü Hizmet kişi ve kuruluşlarının yaşadığı travmayı ele alıyor. Gönüllülerle yapılan birincil görüşmelerden ve ilgili literatürün gözden geçirilmesinden yola çıkarak, Hizmet Hareketi’nin özellikle Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, İspanya, İsviçre ve Birleşik Krallık’taki geçişlerini tartışıyor. Hizmet’in Türkiye’den ‘merkezden uzaklaşması’ bağlamında, kendisi bazı terör suçlamalarıyla karşı karşıya kalırken Hareket’in İslam adına teröre meydan okumasını araştırıyor. Ayrıca, Hizmet’in Türklükle ilişkisi, cinsiyeti ele alışı, sivil toplum ve şeffaflık üzerine tartışmaları ve gönüllülerin diğer Müslümanlarla ilişkilerini derinlemesine ele alıyor.
Yayınevi neden Palgrave?
Palgrave akademik yayıncılıkta Oxford UP, Cambridge UP, Routledge, Princeton ile beraber en iyi 5 yayıncıdan biri olarak biliniyor. Kitapların açık erişim şeklinde yayınlanması okurlarına sınırsız erişim, okuma ve indirme imkanı sunuyor. Bu şekilde yıllık 285 milyon erişim, 10 kat fazla download, 10 kat fazla atıf fırsatı oluşuyor.
Kitapların içeriğine ulaşılabilecek linkler:
“Fethullah Gülen’s Teaching and Practice: Inheritance, Context, and Interactive Development” kitabının linki: https://link.springer.com/book/10.1007/978-3-030-97363-6
“Hizmet in Transitions: European Developments of a Turkish Muslim-Inspired Movement” kitabının linki: https://link.springer.com/book/10.1007/978-3-030-93798-0
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***