İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz gezisinin yankıları sürüyor.
Yıllarca AKP’ye destek veren gazetecilerin geziye katılması, bunun üzerine gelen tepkiler, tepkilere İBB sözcüsü Murat Ongun’un ve İmamoğlu’nun verdiği yanıtlar çok tartışıldı.
Birçok isim İmamoğlu’na verdiği desteği bıraktığını açıklarken İmamoğlu’nun tavırları Cumhurbaşkanı Erdoğan’a benzetildi. Bazı kesimler ise İmamoğlu’nun Nagehan Alçı, Akif Beki gibi gazetecileri davet etmesini olumulu karşıladı.
London Metropolitan University’de görev yapan akademiyen Ahmet Erdi Öztürk de Politik Yol’da kaleme aldığı yazısında İmamoğlu’nun gezisini değerlendirdi.
İmamoğlu’nun bu geziyle Cumhurbaşkanlığı aday adaylığını ilan ettiğini belirten Öztürk, bu ilanı “devlet içerisindeki bir kanada, Erdoğan’a, 6’lı masada onu istemeyen az sayıdaki lidere ve de hepsinden önemlisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na bir mesajdı” diye yorumladı.
İmamoğlu’nun gösterişli bir giyim kuşamla, pahalı saatlerle görüntü vermesinin eleştirildiğini hatırlatan Öztürk, “Bu hatasına kümülatif olarak katlanarak etki edecek iki hatayı sanki bile bile, üst üste yaptı ya da birileri yapması için onu arkasından itekledi. Evet o meşhur fotoğraf karesi ve hepsinden de öte Denizleri anma gecesinde söylediği ‘vız gelir tırıs gider ve akıllı olmaya davet ediyorum’ sözleri” diyerek şunları yazdı:
‘ERDOĞAN KUMAŞINA SAHİP OLMAK FARKLI, ERDOĞAN OLMAK FARKLI’
“İmamoğlu yanılmıyorsam 51 yaşında ve de basit bir hesap ile ömrünün yarısını Erdoğan’ın Belediye Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olduğu yıllarda geçirdi. Bu bağlamda belki siyasal sosyalleşmesi değil ama siyasal olgunlaşması Erdoğan’lı yıllarda ona bakarak, her siyasi aktör gibi onun olduğu makamları arzulayarak ve de biraz da onu taklit ederek onu yenme arzusu ile geçmiştir.
Bu çok doğal bir durum ve aslında eğer Erdoğan gibi kavgacı, istekli ve de inatçı bir yapın varsa da bu olumlu bir durum olabilir. Ama ne ile kavga ettiğini, neye istekli olduğunu ve ne için inat ettiğini iyi bilmen lazım. Sanıyorum İmamoğlu’nda bu frekanslar kısa zaman önce karıştı ya da hep karışıktı ama şimdi bir anda ortaya çıktı.
Tam olarak olmasa da İmamoğlu’nun Ertuğrul Özkök ve de Nagehan Alçı gibi kişileri Karadeniz gezisine çağırmasını anlıyorum. Bu insanlar toplum tarafından sevilmeseler de farklı grupları temsil edebilir ya da o gruplar ile siyasi aktörün ilişkilerinin gelişmesine küçük bir katkıda yapabilir. Bu da ister beğenin ister beğenmeyin siyasetin bir gerekliliği. Ama bunu öyle kör göze parmak sokarcasına yapmaya hiç de gerek yok ama İmamoğlu bir anda hem kendi liderine hem Erdoğan’a hem iş dünyasına hem devlete hem de uluslararası aktörlere mesaj vereyim derken kantarın topuzunu kaçırdı ve hata yapmaya başladı.
Erdoğan’ın da yirmi yıl önce böyle verdiği pozlar var. Misal George Soros ile ya da Nazlı Ilıcak’ın evinde. Ama o dönemde ne sosyal medya var ne de Erdoğan’ın bu fotoğraflar üzerine doğrudan atarlanması.
Normal şartlarda seçime 13 ay olmasına karşın şu anda iç içer geçmiş iki yarış izliyoruz. Bunlardan birisi doğal olarak Erdoğan ve de olası rakibi arasındaki yarış. İkicisi ise muhalefetin kendi arasındaki yarış.
Ama şimdi Erdoğan kumaşı olduğu iddia edilen İmamoğlu, bu iddiaları doğrularcasına açıklamalar yapıyor. Bu da yetmezmiş gibi çevresindekiler de bu açıklamaları destekleyen söylemlerde bulunuyorlar. İstanbul Büyükşehir Belediye sözcüsünün sosyal medyada sadece 200-300 kişi fotoğrafa tepki gösterdi demesi ile Erdoğan’ın Gezi Protestoları basında “3-5 çapulcu” demesi arasındaki farkı göstermek çok zor olsa gerek. Ya da Erdoğan’dan sürekli “haddini bil” “sen kim oluyorsun ya!” “bize bunlar işlemez, sökmez” lafları duyan bir toplum hedefi istikameti ne olursa olsun “vız gelir tırıs gider ve akıllı olmaya davet ediyorum” sözlerini kaldıramaz.
Elbette bu yaşananlar ile İmamoğlu doğrudan Cumhurbaşkanlığı adaylığını yaktı demek çok erken bir tepki olur. Ama kendi cenahından onu desteklemeye hazır kamuoyunun iyi bildiği, önemsediği kişileri karşısına aldı ve bir şekilde çok gerek duyduğu “organik aydın/elit” kesimini kızdırdı.
Kaybetti demiyorum, çünkü lanet olsun ki Türkiye çok çaresiz bir döneminde ve elde kalan malzemeye evet demeye hazır. En azından Erdoğan’ın iktidardan gitmesini isteyenler. Ama bunun olması için İmamoğlu’nun bundan sonra “ben Erdoğan değilim” diye haykırması lazım. Çuvalın dibinde kalan üç beş incir belki bu şekilde kurtulur.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***