CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, emperyal güçlerin ateşi elleriyle tutmayıp maşa kullandıklarını ve Orta Doğu’daki maşalarının da Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu savundu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Ya biz özgür Suriye ordusunu ey Amerika seninle beraber kurduk ya bunun adımını senden önceki Obama yönetimi ile beraber kurduk” ifadesini hatırlatarak, “Tarihi bir itiraftır, tarih açısından Türkiye’nin yüz karası olan bir cümledir” dedi. Kılıçdaroğlu, “Ne demiştim, emperyal güçler ateşi elleriyle tutmazlar, maşa kullanırlar. Emperyal güçlerin Orta Doğu’daki maşası Recep Tayyip Erdoğan’dır” ifadesini kullandı.
CHP lideri, “Sığınmacılar konusunda oluşan politikasızlık ve ekonomide yaşanan buhran yan yana geldiğinde Türkiye derin bir krizin içine adım adım gidiyor. Eğer bugün sığınmacılar göçmenler konusunda bir toplumsal tepki oluşmuşsa bu çok tehlikelidir. Bu tepkiyi kaşımamak lazım sonlandırmak lazım. Memleketi bu hale getirdiler. Memleket bu halde olduğu için Erdoğan saat başı görüş değiştiriyor” sözlerini kaydetti.
“Bir kaçak istilası altında ülkemiz. Bunu kabul etmemiz lazım, hayatın bir gerçeği görüyoruz. İnsanlarımız mahalleleri gitti. Gerginlik arıyor, milletimiz burnundan soluyor. Gettolar oluşmaya başladı” diyerek uyarıda bulunan CHP lideri, “Gerginliği artırmanın bu ülkeye hiçbir faydası yok. Gerginliği artırmayacağız. sorumlu siyaset yapmak zorundayız bu süreçte milletimizin tertemiz alnına ırkçılık lekesi asla sürdürmeyeceğiz. Asla ırkçılık olmayacak. Bu nedenle asla kayıkçı kavgalarına dahil olmayacağız” dedi.
İki suçlu olduğunu, bunlardan birinin Avrupa Birliği, diğerinin de Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söyleyen CHP lideri, Cumhurbaşkanı’na sert sözlerle yüklendi. Kılıçdaroğlu, “Erdoğan bu milletin huzurun parayla satan kişidir. Bu milletin geleceğini, bu milletin mahallelerini parayla satan kişidir. Tahsildardır yani. Sordum yine soruyorum bu milletin mahallelerini kaça sattın? Çık bu millete hesap ver. Avrupalılar rahat etsin diye bu ülkeye terörü getirdi. Avrupalılar rahat etsin diye bu ülkede sığınmacılara gettolar oluşturdu, bu ülkenin dokularıyla oynadı. Çık bunun hesabını ver. Eğer sen gerçekten ülkeni seviyorsan, sorunu çözmek istiyorsan bunun hesabını ver!” diye konuştu.
Öte yandan CHP lideri, gazeteci Ertuğrul Özkök ve Cengiz Semercioğlu’nun programında, “Deniz Baykal’a gittik, gelin, buyurun gezin dedik. Bir heyet kurdu ve geldi, anlattık. Ondan sonra dost olduk ve dostluğumuz devam ediyor. Keşke Sayın Kılıçdaroğlu da (gelse)” diyen Cengiz Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Cengiz’in davetine yanıt verdi. “Bir gazeteci arkadaşım, Cengiz Holding’in meşhur patronu ile söyleşi yapıyor. Kılıçdaroğlu’nu davet ettik gelmedi diyor. Kılıdçaroğlu gider mi? Asla gitmez. Kılıçdaroğlu’nu ne zannediyorsun kardeşim!” diyen CHP lideri, “Kılıdçaroğlu beşli çetelerin değil milyonların adamıdır. 4 milyon elektriği kesilen abonenin sözcüsüdür. Sen Kılıçdaroğlu’nu ne zannediyorsun! Geleceğim ama! Geleceğiz! Ama sadece birine değil beşinize birden geleceğim” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Her birimizin düşünceleri endişeleri var ama endişelerimizi yok etmek, düşüncelerimizi iyiliğe yönlendirmek zorundayız. Ülkemize barışı getirmek zorundayız. İçinde bulunduğumuz karamsar atmosferden çıkarmak zorundayız. Biz neyi nasıl yapacağımızı, hangi araçları nasıl kullanacağımızı geniş kitlelere anlatıyoruz. Çünkü devlet şahsileştirilemez, kişiye indirgenemez. Her birimize ama her birimize düşen sorumluluklar var.
İki alanın Türkiye’de şahsileştirildiğini görüyoruz. Bunu hiçbir vatandaşım unutmasın, ekonomiyi şahsileştirdik, dış politikayı şahsileştirdik. Dolar, faizler aldı başını gidiyor. Program üstüne program açıklıyorlar her açıklanan program ekonomiyi biraz daha kötüye gidiyor. Çünkü ben ekonomistim diyen kişinin ekonominin e’sinden anlamadığını gördük. o nedenle devlet yönetiminde şahsileştirme olmaz. Üniversiteyi bitiren herkes apandisit ameliyatı yapacak diye bir şey yok. O işin uzmanı var. O bile yeterli değil o bile ayrıştı. Bilmem hangi alana kadar bütün alanlarda yeni uzmanlar yetişiyor. Ve gelişmenin 21. yüzyıldaki tanımı, kişi başına geliri artan ülke mi? Hayır küçük ayrıntılarda iş bölümüne giden ülke gelişmiş ülkedir. O nedenle her alanın uzmanı var ve her alan giderek kendi içinde yeni alanlar oluşturur. Dış politika şahsileştirildi. Bunun ötesinde bir tehlike daha var dış politikayı egemen güçlerin talebiyle yapmaya kalktığınızda çok daha derin sorunlar yaratıyorsunuz. Bugün geldiğimiz nokta budur. Suriye ve sığınmacılar konusu .Bu konuda partimiz çok iddialı. En tutarlı söylemde bulunan 2011 tarihinden bu yana en tutarlı söylemi dillendiren partinin adı cumhuriyet Halk Partisi’dir. Ve biz komşumuzda olan bir savaşın bize yansımalarının tehlikeli boyutlarını dile getirdik. Biz dile getirdikçe egemen güçlerin talebi üzerine bizi suçladılar. Artık sokaktaki vatandaş da hangi partiden olursa olsun elini vicdanına koyduğunda evet CHP doğruları söylemiştir diyor.
“Aklı başında bir insan bugünkü tablo karşısında milletin huzuruna dahi çıkamaz, utanır!”
Olayların çıktığı tarih 2011’den mayıs 2022’ye kadar 91 meclis araştırma önergesi ver CHP. Her olayın yansımalarını değerlendirmek ve parlamentonun bilgilendirilmesi için. Parlamentoya gelip bilgi verme tenezzülünde bile bulunmuyorlardı. Bu kadar kibirle devlet yönetilmez. 6 genel görüşme önergesi, 336 soru önergesi verdik ve yanıt alındı. Ama 432 soru önergesine bu güne kadar yanıt verilmiş değil .Tek adam rejimi olunca her şey çok hızlı olacak diyorlardı! Niçin yanı vermediler? Cevabını bilmiyorlar. İlk kez böyle garip bir tablo ile karşı karşıyayız. Nisan 2012’de Arap Baharı Konferansı düzenledik İstanbul’da. Arap dünyasının yaşadığı ciddi sorunlar vardı. Biz TC devleti olarak Arap dünyasının yabancısı değiliz. İktidarın yapamadığını yaptık Arap baharı konferansını topladık. 24 Ağustos 2012’de olaylar büyüdü. Türkiye’nin çözüm üretmesi lazım üretemiyor. Bunun üzerine Erdoğan’a bir mektup yazdım. Mektupta şunu söyledim; ‘Sayın başbakan komşu Suriye’deki gelişmeleri ülkemizin başka güvenliği olmak üzere, ekonomisi, sosyal huzuru, turizm ve taşımacılık alanları dahil çok geniş kapsamda artarak olumsuz etki yapmaya devam etmektedir. Lütfen hükümet olarak bir uluslararası Suriye konferansı toplayın. Ve Suriye’de yaşanan dramı masaya yatırın.’ Tabii olmadı. Ama Erdoğan 5 Eylül 2012’de meşhur lafını söyledi; ‘Emevi Camii’nde namazımızı kılacağız.’ Düşünebiliyor musunuz, devlet yönetimindeki şahsileşmeyi görüyor musunuz! Bu anlayış Türkiye’yi bugünkü haline getirdi. Aklı başında bir insan bugünkü tablo karşısında milletin huzuruna dahi çıkamaz, utanır! 2013’te dedim ki ‘Kabahat Suriyeli’de değil kabahat sınırı kontrol edemeyen ülke yönetimindedir.’ Kabahat sınırı yok edende. Kim? İktidar sahipleri. Şubat 2013’te mutlaka bir Suriye çalışma grubu oluşturun dedik. Bir Suriye çalışma grubu oluşturduk yine CHP olarak. Bunların yapamadığını yapmaya çalışıyoruz. Yetmedi ben Mart 2013’te BM Genel Sekreteri’ne mektup gönderdim. Türkiye’deki olaya dikkati çektim. Savaşın bitmesi gerektiğini söyledim, BM’nin ağırlığını koymasını istedim. Erdoğan yapamıyor ama bunun yanlış olduğunu biz söylüyoruz. Yeri gelince üfürüyorsun ama bir mektup yazamadın mı sen! Birleşmiş Milletler’e gidemedin mi, orada Suriye’yi masaya yatıramadın mı sen! Yatıramadı. Niçin? Patrondan izin alamadığı için.
Aylan bebek hatırlatması: O fotoğrafın sorumlusu başta oturan kişidir, Erdoğan’dır
İnsanlar geliyorlar ellerinde silahlarla terör estiriyorlar Türkiye’de. Ve değerli arkadaşlar göç dalgası geldi. Önce yüz binleri aşmaz diyorduk. Milyonlar. Milyon 3 milyon 600 bin resmi rakamlar. Ne olup ne bittiğini kimse bilmiyor aslında. Gelen sığınmacılar Türkiye’de kalmak istemiyorlardı. Gelişmiş ülkelere gitmek istiyordu. Ve her birisi Akdeniz’den botlarla Batı’ta gitmeye çalıştı. Ve Akdeniz bir sığınmacı mezarlığına dönüştü. (Aylan bebek hatırlatması) O fotoğrafın sorumlusu başta oturan kişidir, Erdoğan’dır sorumlusu. İkincisi emperyal güçlerdir. Ve AB bize göndermeyin diye baskı kuruyorlar. 3 milyar avro vereceğiz diyorlar. Kesin bize göndermeyin diyorlar. Beylerin rahatı bozulacak çünkü. Ben ne demişim. 12 Mart 2016; ‘Gerekirse 6 milyar avroyu biz size ödeyelim, sığınmacıları siz tutun orada.’ Evet rest mi rest. Resti çekmesi gereken kim? Ülkeyi yöneten. Ama ülkeyi yönetenler bu konuda ciddi ve kararlı kararlar alamıyor. 3 milyar avroya insan ülkesini satar mı ya! 16 Aralık 2013, bu konuşmamadan bir süre sonra AB ile geri kabul anlaşmasını imzaladılar.
“Emperyal güçlerin Orta Doğu’daki maşası Recep Tayyip Erdoğan’dır”
Yetmedi biz 2016 haziranda bir komisyon kurduk. Güzel, tutarlı bir rapor hazırladık ve kamuoyu ile paylaştık. Bürokrasinin yapamadığını yine tarihin bize yüklediği sorumluluk olarak CHP yerine getirdi. Bir süre sonra Amerika desteğini çekti, Suriye’de Türkiye’ye yönelik desteğini tercihini başka yerden yana koyup çekti. 5 Aralık 2017, tarihi bir itiraftır, tarih açısından Türkiye’nin yüz karası olan bir cümledir; ‘Ya biz özgür Suriye ordusunu ey Amerika seninle beraber kurduk ya bunun adımını senden önceki Obama yönetimi ile beraber kurduk.’ Ne demiştim, emperyal güçler ateşi elleriyle tutmazlar, maşa kullanırlar. Emperyal güçlerin Orta Doğu’daki maşası Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Bahçeli’ye “Erdoğan’a destek” tepkisi: -Hangi yüzle, hangi ahlakla, hangi milliyetçilikle destek veriyorsun!
Rüzgâr gülünden lider olmaz. Yine sorunlar çıkıyor. Gencecik fidan gibi Suriyeliler geziyorlar. Yine ben söylüyorum, Nisan 2017; ‘Bizim gencecik pırlanta gibi çocuklarımızı El-Bab’a göndereceğiz, Suriye’nin gençleri Türkiye’de volta atacak.’ Biz kendi evlatlarımızı gönderiyoruz evlatlarımız şehit ediliyor. Bu ülkeyi yöneten kişi şehitlerin hesabını soracağına koşa koşa gidiyor Putin’in kapısında dakikalarca bekliyor. Bahçeli’ye bir parantez açmak boynumun borcu. Sen TC tarihinde hiçbir zaman devleti yöneten bir kişinin bir başka devleti yöneten kişinin kapısında dakikalarca bekletildiğini gördün mü. Görmediysen, hangi yüzle, hangi ahlakla, hangi milliyetçilikle destek veriyorsun!
Soylu’nun iş insanlarına Suriyeli çıkışına tepki: Kendilerini dünyaya ihbar ediyorlar
28 Eylül 2018, Uluslararası Suriye Konferansı’nı CHP düzenledi. Daha önce Erdoğan’a Suriye konferansını topla dediğim ve reddedilen çalışmayı biz yaptık. Bütün ilgili ülkelerden yetkililer geldi. 2019’da Suriyelilerle ilgili 2 rapor daha hazırladık. Ve Suriyeliler bugün emeği sömürülen bir halk aramızda duruyorlar. Bun uda itiraf ediyorlar. Acı olanı bu zaten. Devleti yönetenler itiraf ediyor. İçişleri Bakanı söylüyor; ‘Bizim işverenlere kızıyor, fabrikanda Suriyeliler çalıştır sömür, sigortasını yaptırma sonra ayak ayak üstüne at ne olacak bu Suriyelilerin hali de, 1 milyon insan gidecek kim isyan edecek biliyor musun? O iş sahipleri’ Senin tanıdığın iş sahipleri o iş sahipleri değil. Vicdanlı iş sahibi ile vicdansızı ayırmak lazım. Vicdanı olan izinli, sigortasız çalıştırır. Sen açıkça diyorsun ki biz Suriyelileri kaçak çalıştırıyoruz vergisiz çalıştırıyoruz emeklerini sömürüyoruz bunu da kalkıp İçişleri Bakanı olarak dünyaya ilan ediyorsun. Böyle bir tablo ile ilk kez karşılaşıyorum. Bir yetkilinin çıkıp üstelik en tepedeki yetkili, kaçak çalışması önlemesi gereken iktidar kaçak çalışıyorlar diyor. Biz bunları sömürüyoruz diyor. Kendilerini dünyaya ihbar ediyorlar.
“Hâlâ millete yalan söylüyorlar”
Hâlâ millete yalan söylüyorlar. İstanbul’a kesinlikle sığınmacı almıyoruz diyorlar 5 Mayıs 2022. Aynı tarihlerde gazetelerde a haber de dahil, açıklama yapıyor 1-6 mayıs tarihleri arasında İstanbul’da 2 bin 117 kaçak göçmen yakalandı. Devlet nedir bilmiyorlar. Yine diyorlar ki sınırlarımız cumhuriyet tarihinin en kontrollü dönemini yaşıyor. Lafa bakın Allah aşkına! Hemen gazetelerden haberler, havuz medyasının gazeteleri 7 Haziran 2020 Van Gölü’nde 61 göçmen boğularak öldü. Nereden geldi bunlar? 4 Ağustos 2021 Van’ın Çaldıran ilçesinde TIR dorsesinde 300 düzensiz göçmen yakalandı. 15 Mart 2022 Van Valiliği’nin açıklaması ‘7-13 Mart tarihleri arasında 1533 düzensiz göçmen yakalandı.’ Hani güvenliydi hani cumhuriyet tarihinde ilk kez sınırlarımız kontrol ediliyordu. Dilin kemiği yoktur, söyle söylediğini nasılsa biri inanır diyor. Ama aklı başında olan insanlar inanmaz.
“Türkiye derin bir krizin içine adım adım gidiyor”
Ülkeyi bu halden kurtaracak partinin adı Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Bir gerçek daha ortaya çıktı. Sığınmacılar konusunda hiçbir politika yok. Denetimsizlik var, sınırlardan isteyen elini kolunu sallayarak çıkıyor. 100 bin kırmızı çizgiydi ne 3 milyon 600 bin oldu. Denetim yok .Başı bozukluk var kimin ne yaptığı belli değil. Herkes saraya bakıyor çünkü kimsenin yetkisi yok. bir kişinin yetkisi yok, bir tek saraydaki zatın. Hiçbirinin öngörüsü yok. Öngörü olması için bir insanda akıl olması lazım, sorgulama yeteneği olması lazım. Bunlar yoksa öngörü de olmaz zaten. Bu açığı şöyle kapatıyorlar; emperyal güçler talimat veriyor bunlar da asker, paşa paşa o işi yapıyor. Ondan sonra da memleket bu hale geliyor. Sığınmacılar konusunda oluşan politikasızlık ve ekonomide yaşanan buhran yan yana geldiğinde Türkiye derin bir krizin içine adım adım gidiyor. Eğer bugün sığınmacılar göçmenler konusunda bir toplumsal tepki oluşmuşsa bu çok tehlikelidir. Bu tepkiyi kaşımamak lazım sonlandırmak lazım. Memleketi bu hale getirdiler. Memleket bu halde olduğu için Erdoğan saat başı görüş değiştiriyor. Bu ülke sahipsiz değildir CHP var. Sevgili halkım biz birbirimize muhtacız. Bir beraber olmak zorundayız. Yaşanan bu tabloyu tersine çevirmek zorundayız.
“Bu organizasyonu yapanların siyasi gücü olmadan insanların 30’lu 40’lı gruplar halinde Türkiye’ye insan sokmaları mümkün mü?”
3 büyük şebeke bu organizasyonu yapıyor. İnsan kaçakçılığı yanında uyuşturucu kaçakçılığını da bunlar yapıyor. Siyasi gücü olmadan insanların 30’lu 40’lı gruplar halinde Türkiye’ye insan sokmaları mümkün mü? Van’dan İran sınır kapısına gittim yetkililerle görüştüm buradan kaçak geçen var mı? Hayır pasaportu olanları zaten sokamayız. Peki dağlardan, bir karakol diğerini görüyor zaten kuş uçsa tespit ederler. Peki kuş uçsa tespit ediyorlar da nasıl oluyor da TIR’larda dorseler içinde insanlar Türkiye’ye geliyorlar? Ne diyorduk devlet yönetilmiyor. O nedenle 4 soru sormuştum: Sığınmacıların gerçek kimlik bilgilerini ispatlamalarını talep ettiniz mi? Neden vatandaşlık dağıtıyorsunuz, neye hazırlanıyorsunuz? Vatandaşlık verirken güvenlik soruşturması yapıyor musunuz? Sınırlarımızdan kaçak geçişleri bilerek neden izin veriyorsunuz? Yanıt alamadım.
“Ülkemiz bir kaçak istilası altında, gerginlik arıyor, milletimiz burnundan soluyor”
Bir kaçak istilası altında ülkemiz. Bunu kabul etmemiz lazım, hayatın bir gerçeği görüyoruz. İnsanlarımız mahalleleri gitti. Gerginlik arıyor, milletimiz burnundan soluyor. Gettolar oluşmaya başladı. İstanbul’da Ankara’da Kilis’te İzmir’de gettolar var. Ve buralar birer bomba gibi. Her an ne olacağı belli değil. Bu problemi sağduyu ve akılcı politikalarda çözmek zorundayız. Gerginliği artırmanın bu ülkeye hiçbir faydası yok. Gerginliği artırmayacağız. 2 yılda göndereceğim vaadim vardı o baki duruyor bir yerde. O konuda hiç kimsenin endişesi olmasın. Açık ve çok net iki yıl içinde Allah’ın ,izniyle gidecekler. Ama bir şey daha var sorumlu siyaset yapmak zorundayız bu süreçte milletimizin tertemiz alnına ırkçılık lekesi asla sürdürmeyeceğiz. Asla ırkçılık olmayacak. Bu nedenle asla kayıkçı kavgalarına dahil olmayacağız. Bizim bildiğimiz dünyanın da bildiği iki suçlu var: Biri Recep Tayyip Erdoğan’dır. Avrolar yüzünden bu milletin mahallelerini sattı. Gettolar bu yüzden oluştu. Erdoğan bu milletin huzurun parayla satan kişidir. Bu milletin geleceğini bu milletin mahallelerini parayla satan kişidir. Tahsildardır yani. Sordum yine soruyorum bu milletin mahallelerini kaça sattın? Çık bu millete hesap ver. Avrupalılar rahat etsin diye bu ülkeye terörü getirdi. Avrupalılar rahat etsin diye bu ülkede sığınmacılara gettolar oluşturdu, bu ülkenin dokularıyla oynadı. Çık bunun hesabını ver. Eğer sen gerçekten ülkeni seviyorsan, sorunu çözmek istiyorsan bunun hesabını ver. İkinci suçlu Avrupa Birliği. Beyler Suriye’de kan gövdeyi götürüyor.
Efendim malumunuz 4 milyon abonenin elektriği kesilmişti .Biz de bir farkındalık yaratalım, bunların seslerinin duyulması lazım. Biz de fatura ödemedik elektriklerimiz kesildi. Eşimle beraber biz de karanlıkta oturduk. Elektriği kesilen insanların dramını Türkiye’de herkese bir anlamda duyurmuş olduk. Bu bireysel bir direnişti ve amacına büyük oranda ulaştı. Ziyaret ettiğimiz yerlerin elektriklerini hemen bağladılar. Eğer siz benim ziyaret ettiğim yerlerin elektriğini hemen bağlıyorsanız vallahi 4 milyon insanın evine gideceğim, elektriklerini bağlayın demiştim. Bunun da önlemini alacağız. İktidarımızda hiçbir yoksul ailenin elektriği doğalgaz kesilmeyecek, asla.
Mehmet Cengiz’e davet yanıtı: Sen Kılıçdaroğlu’nu ne zannediyorsun
Beşli çeteler bu kesintileri Erdoğan’ın sağladığı imkanlarla yaparken ve ben sinirlenirken bu beşli çetelere, bir gazeteci arkadaşım, Cengiz Holding’in meşhur patronu ile söyleşi yapıyor. Kılıçdaroğlu’nu davet ettik gelmedi diyor. Kılıdçaroğlu gider mi? Asla gitmez. Kılıçdaroğlu’nu ne zannediyorsun kardeşim. Kılıdçaroğlu beşli çetelerin değil milyonların adamıdır. 4 milyon elektriği kesilen abonenin sözcüsüdür. Sen Kılıçdaroğlu’nu ne zannediyorsun! Geleceğim ama! Geleceğiz! Ama sadece birine değil beşinize birden geleceğim.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***