Basın Tarihi açısından vedalaşma aşamasına geldiğimiz 1998 yılını son bir kez de “sosyolojik” açıdan teşrih masasına yatıralım.
Yirmi yıldır iktidarda olan AKP ve Siyasal İslam üzerine bir okuma yapmaya giriştim.
1998 yılını gün be gün bu açıdan taradım…
***
Önce önemseyerek, altını çizerek, en anlamlı bulduğum birkaçını alt alta sıralayayım:
23 Şubat 1998 – İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü, sakallı, türbanlı ve kimliksiz öğrencilerin yerleşke ve binalara girişini yasakladı.
23 Şubat 1998 – Anayasa Mahkemesi’nin Refah Partisi’nin kapatılmasına ilişkin gerekçeli kararı Resmi Gazete’de yayımlandı.
23 Mart 1998 – Bakanlar Kurulu’nda irticayla mücadelede alınması gereken önlemleri içeren yasa tasarılarının büyük bölümü imzalandı.
5 Kasım 1998 – Danıştay, 10 aylık hapis cezası kesinleşince, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı başkanlıktan düşürdü.
Şimdi bu kararların sonuçlarına tek tek bakalım.
***
Öğrencilerin sakalı, türbanı ile uğraşan İstanbul Üniversitesi’nin bugünkü durumu nedir?
Ne siz sorun ne ben söyleyeyim…
Bu kuruma 30 yılını vermiş bir hoca olarak içiniz acır…
Liyakatin yerini rejime sadakat aldı…
Onun için de uluslararası bilim liginde miniskülleşti.
***
Refah Partisi’ni kapatan Anayasa Mahkemesi’ne bakalım.
Yargıtay’da bir gün bile durmadan 107 üyenin oyuyla Anayasa Mahkemesi’ne atanan ve İstanbul Başsavcılığı dönemi ağır skandallarla dolu üyesi var….
Anayasa Mahkemesi henüz son nefesini vermediyse de yakında sizlere ömür olacak bir halde…
24 yıl önce Refah’ı kapatırken, bugün siyasal iktidarın hedef gösterdiği HDP’yi kapatma hazırlığında…
O gün sonuç vermeyen idari ve otoriter tedbirler bugün siyasal iktidarın muhaliflerine kullandığı bir sopaya dönüşmüş halde…
1998’deki derin yanlışları şimdi de mevcut siyasal iktidar yapıyor… Hangi yanlışların üzerinden iktidara geldiğini unuttuğu için aynı yanlışların üzerinden iktidardan gidiyor.
Hüzünlü bir dön baba dönelim oyunu…
***
28 Şubat postmodern askeri darbe sonucu yaşanan gelişmelerden biri de 23 Mart 1998’de Bakanlar Kurulu’nda irticayla mücadelede alınması gereken önlemleri içeren yasa tasarılarının büyük bölümünün imzalanması…
Toplumun sanayileşme devrimine sağlıkla yürüyemediği, sosyal yapının değişiminin doğal yollarla sağlanamadığı ve neredeyse bütün değişimlerin kararnamelerle, zorla, sopayla yapılmaya uğraşıldığı bir coğrafyadayız.
24 yıllık bir sosyolojik okuma, bu tür gayretlerin kalıcı bir sonuç vermediği gibi tam aksine rövanşist bir yamyamlığa yol açtığını gösteriyor.
***
Ve… 5 Kasım 1998’de Danıştay, 10 aylık hapis cezası kesinleşince, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı başkanlıktan düşürdü.
Ne oldu?
Recep Tayyip Erdoğan’a rejim değiştirme ve Cumhurbaşkanlığı yolu açılmış oldu…
Şimdi bu rejim, ürktüğü siyasal muarızlarına aynısını yapıyor…
***
Bitmeyen bir kısır döngü.
Ben kendi payıma kışla-cami ikileminden çıkmak… Refahı ve özgürlüğü sürekli arttıracak bir toplumsal çeşmenin musluğunu açmak için… AB’ye üye olunmasını çok istedim.
Ama baskıcı bir sopaya güvenmek gibi onarılmaz bir hata, bu ülkenin layık olduğu noktaya ulaşmasını hep engelledi.
Cami ve kışla aynı yöntemlerle, siyasal iktidar kavgasında yenişemeyen pehlivanlara döndü…
Ağır sefalet ve ağır hukuksuzluğun tutsaklarıyız bugün…
***
Artık bezdik ve yorulduk…
İhtiyaç, siyasal iktidar değişimiyle sınırlı değil…
Hedef bu rejimin yerine sürekli refah ve özgürlük üretecek bir demokratik mekanizmayı tesis etmek…
Yoksa gerisi fasa fiso…
24 yıl öncesinin basınını taramak bile bunu çok iyi anlatmakta.
Keşke dönüp yakın geçmişi ciddiyetle izleyebilseydik.
Belki kısır döngüyü kırmaya yönelik bir şans bulabilirdik…
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***