YORUM | MAHMUT AKPINAR
Gurbette de olsak bayramdan günler önce evde telaş artıyor, hazırlıklar başlıyor. Buralarda Türkiye’den ürünler satan bir marketten alışverişlerimizi yaptık. Eşim daha önceden sarma yapmak için aldığı yaprakları buzluktan çıkardı. Baklavaları açtı, tatlıları ayrı tuzluları ayrı hazırladı. Bayram temizliği yapıldı, boyası eksik bazı yerlerin boyasını yaptık. Ev, misafirlerin gelişi için tekmil hazırlandı.
RENGARENK BİR NAMAZ ALANI
İngiltere’nin en çok çeşitlilik arzeden, çok farklı dil, din ve kültürden insanların bir arada ve huzur içinde yaşadığı bir şehrindeyim. Burada bütün dinlerin ibadethaneleri var ve her inanç, kültür kendi bayramını festival şeklinde, kamuya açık alanlarda, endişesiz, korkusuz kutlar. Şehrin önde gelenleri de bu kutlamalara katılır, en azından tebrik mesajı gönderir. Müslümanların yoğun olduğu bu şehirde bazıları minareli 70’ten fazla cami ve mescit var. Havalar da iyi olduğu için bayram namazını kapalı bir camide değil, her bayram Müslümanlara tahsis edilen şehrin merkezindeki büyük parkta kılmak istedim. 4-5 yıl kadar önce de bir bayram namazını burada kılmıştım. Namaz saat 9.00 gibi kılınacaktı. Arabayı güçlükle bulduğum bir yere park ettim ve namazın kılınacağı parka doğru yürümeye başladım. İnsanlar rengarenk yerel kıyafetlerini giymiş, çocuklarının ellerinden tutmuş ailecek akın akın bayram alanına doğru gidiyorlardı. Çocuklarda sevinç, ailelerin yüzünde tebessüm ve huzur vardı.
Daha önce gördüğüm kalabalığın en az iki-üç katı insan vardı namaz alanında. Havanın da güzelliğini fırsat bilen müminler bayramı tam bir festivale çevirmişlerdi. Çadırlar, çocukların eğleneceği döner dolaplar, oyuncaklar vardı. Bu defa ortam beni daha çok etkiledi. Türkiye’de güya dindar iktidar döneminde inançlarını yaşadığı için KHK ile işinden atılan, 8-9 aylık bebeği olan anne baskılardan bunalıp bayram arefesi intihar ediyordu. Türkiye kamuoyunda din kardeşlerimiz, yüzyıl öncesine aynı ülkenin vatandaşları olduğumuz savaş mağduru Suriyelileri nasıl linç ederiz kampanyası başlamışken, buradaki Müslümanlar ibadetlerini şölen şeklinde yapıyorlardı. Pek çoğu kendi ülkesinde bulamayacağı bu huzur anlarını fotoğrafla bakileştiriyordu. Muhtemelen terk etmek zorunda kaldıkları, hukuksuzluğun, baskının, diktatörlüğün yaygın olduğu ülkelerdeki akrabalarıyla paylaşacaklardı. Parkta namaz kılanların sayısının geçen yıllara göre iki-üç kat artmış olması beni sevindirdi, heyecanlandırdı, ama öte yandan endişelendirdi. Zira bu insanların çoğu ülkesinde güvende olmadığı veya karnını doyuramadığı için buralardaydı. Bu selam ve barış diyarı olması gereken Müslüman coğrafyaların Müslümanlar için dahi güvenli olmadığını gösteriyordu. İngilizler’den bu tablodan rahatsızlık duyan, protesto eden ”Bu yabancılar nereden geldi?” diyen görmedik. Aksine bayram namazına müteakip bir beyaz İngiliz genç herkesin önünde Kelime-i Şahadet getirdi ve bu hepimizde coşkuya neden oldu. Lakin demokratik tahammülün olduğu batı toplumlarında yabancılara, münhasıran Müslümanlara karşı tepkinin büyüdüğü de bir gerçek. Müslümanlar olarak buna çözümler üretmeliyiz.
SARMALAR, BAKLAVALAR YETMEDİ!
Bana tehlike 15 Temmuz’dan önce geldiği için ülkeden erken çıkmak zorunda kaldık. Dolayısıyla pek çok muhacire göre eskiyiz. Biraz da saçımız-sakalımız ağardığı, yaşımız olduğu için sağ olsunlar buradaki muhacir arkadaşlar bizi sayıp bayram ziyaretine geliyorlar. Ama maşallah bu bayram çok bereketliydi. Bulunduğum ülkeye, şehre sürekli yeni arkadaşlar geliyor ve sayımız habire artıyor. Bu bayram neşeli ve kalabalıktı. Bayramı tekmil yaşadık ve hissettik. Elbette Türkiye’de baskı ve zulüm altında inleyen insanlarımızın acısı yüreğimizin bir köşesinde durdu ama artık yurtdışına çıkmış insanların hayata tutunduklarını, iş güç sahibi olduklarını, gelir sahibi olduklarını gördük. İlk gelenlerin hepsi bir şekilde hayata tutundular, yerleştiler.
Bayramın ilk günü mübalağa olmasın 100 kişi ziyaretimize gelmiştir. Bayram öncesinden ziyaretlerin yoğun olacağı belliydi ama doğrusu biz bu kadarını tahmin etmemiştik. Beklediğimizin çok ötesinde misafirimiz geldi, bizi memnun ve mesrur ettiler. Eşim derin ve büyük bir tencereye sarma yapmıştı, bitti. Baklava yetmedi, tatlılar, tuzlular, evde ne varsa ikram ettik ve misafirlere zor yetiştirdik. Öyle ki hanım arada bana haber gönderiyor ve, “Sen yeme!” diyordu. İngiltere’de evler yüzde 90 itibari ile bahçelidir. Havalar da güzel olunca evin içine, bahçesine her yere misafir kabul ettik. Kalabalık, neşe dolu bir bayram geçirmiş olduk. Birinci gün sarmalar ve baklavalar bitince gece eşim gece tekrar sarma ve ev baklavası yaptı, onları da bitirdik.
İlk zamanlar buruk, sessiz ve hicranlı geçen bayramlar giderek neşeleniyor, normalleşiyor. İnsanlar hayatın içine giriyor, travmalarını atlatıyor, hayata tutunuyorlar. Çok acılar, travmalar yaşadık, zulümlere maruz kaldık ama hayat devam ediyor, doğanlar büyüyorlar. Çocuklar genç oluyor, gençler boy atıyor, bizler ise yaşlanıyoruz. Bulunduğumuz yer her neresi olursa olsun, bayramları bayram gibi yaşamak, birbirimizle dayanışmak, hayatı, üzüntüleri, güzellikleri paylaşmak durumundayız. Yaşanan travmaları atlatmakta bayramların, birlikte geçirilen zamanların, ortak programların çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yaşadıklarımıza rağmen hayata küsmemek, kenara çekilmemek, yılgınlık göstermemek lazım. İmkanlar ne kadar müsaade ediyorsa topluma, yaşadığımız ülkeye katkı vermeye devam etmeliyiz. Nitekim bir şekilde değer üretenlerin, hayatla barışık olanların daha canlı, neşeli, coşku içinde olduğunu görüyoruz. Bu bayram yurtdışındaki insanlarımızın pandemiden doğan travmayı atlattıkları, hayatın içine katıldıkları, yeniden kucaklaştıkları, paylaştıkları güzel bir bayram oldu. Umarım Kurban bayramı daha canlı ve dolu dolu geçer.
Türkiye’deki insanlarımız için bayramlar hala zor geçiyor, zira baskı devam ediyor. Ayrıca ekonomik sıkıntılar var, insanların asgari geçim kaynakları bile yok. Pek çok arkadaş insan içine çıkmak istemiyor ama dar dairede de olsa, güvendiğiniz insanlarla bayramlaşmak, sevinci, hüznü paylaşmak önemli. Bayramları travmayı, atlatmaya, hayata yeniden tutunmaya merdiven yapmalıyız. Bize pozitif enerji veren faaliyetlere, etkinliklere, çabalara daha çok ihtiyacımız var.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***