Ölüye Saygı Ve Adalet İnisiyatifi, geçen Çarşamba günü Almanya’da yaşamını yitiren Kürt siyasetçi Aysel Doğan’ın cenazesine yönelik saldırı ve 2015 yılından beri cenazelere yönelik dini vecibeleri engelleme, ibadethanelere almama, din görevlilerini engelleme, kamusal hizmetleri yasaklama ve gömdürtmeme gibi uygulamalara ilişkin sosyal medya üzerinden panel düzenledi.
Moderatörlüğünü gazeteci Abdurrahman Gök’ün yaptığı panele, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan, gazeteci Gökçer Tahincioğlu, Dini Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) kurucularından melle Yusuf İnal, Aysel Doğan’ın yeğeni Pınar Mansuroğlu ve yüzlerce dinleyici katıldı.
‘BÖYLE BİRŞEYİ DAHA ÖNCE YAŞAMADIM’
Panelde ilk sözü alan Aysel Doğan’ın yeğeni Pınar Mansuroğlu, “Bütün Kürdistan halkına, Dersim halkına ve teyzemi sahiplenenleri selamlayarak başlamak istiyorum. Aysel teyzemin cenazesi evin önüne götürülüp rızalık alınması engellendi. Gıyabında rızalık verildi. Böyle bir şeyi daha önce hiç yaşamadım Dersim’de. Rızalığını veren pirimiz ağladı. Bu benim içime çok dokundu. Bizim pirlerimiz onlara hakaret edildiğinde sakallarını keserlerdi, yolarlardı. Geldiğimiz ve yaşadığımız durumlar yaşını başını almış insanları bile ağlatacak bir düzeye getirdi” dedi.
Emine Şenyaşar şahsında bütün direnenleri selamladığını ifade eden Mansuroğlu, “Aysel teyzem de Emine Şenyaşar için ‘Kürt kadınının direngen hali’ demişti. Aynı şeyi teyzemin cenazesinde de gördük. İnsanların teyzemin cenazesi için ölüme direnmeleri ‘vermeyeceğiz’ demeleri bu insanda haklılık duygusunu direnmekten gelen bir kararlılık var. Bu kararlılık, elinde ki bir toma, bir füze ya da bir uçaktan gelmiyor. Çırıl çıplak bedenleriyle, ‘ben bu haksızlığı kabul etmiyorum’ diyerek onuruna sarılmaktan geliyor. Bu en büyük güçtür” diye konuştu.
‘İKTİDAR MUHALET AYNI ZİHNİYETLE DONATILMIŞ’
İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, daha önce Aysel Doğan’ı tanıdığını ve “barış savaşçısı” olduğunu dile getirdi. Bütün hayatını hiçe sayarak barış talebin için mücadele ettiğini hatırlatan Keskin, “Maalesef ki onun bu barış talebi bir zorbalıkla karşılaştı. Bu cüretti nereden buluyorlar? Filistinli bir gazetecinin İsrail devletinin şiddeti sonucu öldürülmesinden sonra, cenazesine yapılan saygısızlığa karşı yüksek sesle karşı çıkan büyük toplulukların, Aysel Doğan’ın cenazesine yapılan saygısızlık sonucunda ‘suskun’ kalmalarından buluyorlar. Maalesef ki bu coğrafyada iktidar ve muhalefet aynı zihniyetle donatılmış durumda. Ve aynı ittihatçı zihniyete sahipler. Biat etmeyen yüzde on beşlik bir kitleyiz biz” dedi.
‘BİRÇOK DEFA TANIKLIK ETTİM’
Gazeteci Gökçer Tahincioğlu da Aysel Doğan’ın sevenlerine baş sağlığı dileyerek, şunları ifade etti: “Antik Yunandan bu yana baktığımızda ölü bedenler üzerinde insanların cezalandırılması bütün devletlerin kullandığı bir yöntem. Ve cezasızlık politikasının en önemli araçlarından birisidir. Türkiye’de de bu çok sık görülüyor. Meslek hayatımda birçok defa buna tanıklık ettim. Kıyafetleriyle gömülen, yıkanmadan defnedilen, mezara yatay biçimde yatırılmaya çalışılan ve mezardan çıkarılmaya çalışanları biliyoruz. 12 Eylül pratiklerini de biliyoruz. Devletin infaz cezası vererek öldürdüğü insanların ailesi hakkında defnedilmesi izin verilmeyip kıyafetleriyle ya da kefenlenmeden çoraplarıyla defnedildiği örnekler biliyoruz.”
‘BU HİÇBİR DİNDE YOKTUR’
DİAYDER kurucu Yusuf İnal, Aysel Doğan’ın ailesine başsağlığı dileyerek sözlerine başladı. İnal, “Hukuk evrenseldir. İslami hukuk da, beşeri hukuk da evrenseldir. Bir hadisi şerifte ‘İnsan ol ki Müslüman ol’ deniliyor. Allah mazlumlara yardım edin diyor. Bunların tek anlamı insanlara yardımcı olun demektir. Ölüye saygı gösterdiğimiz zaman, bunun manası sağ olan insanlara saygı göstermektir. Ölüye saygısızlık yapan kendisine yapmıştır. Ölü bir beden vardır ortada. Allaha havale edilmiş bir beden. Kürtlere zulüm edenler hangi Allaha inanıyorlar. İslami açıdan hayvanı, ekolojiyi, öldüremezsin. Bu hiçbir dinde yoktur. Bu demokrasi değil, akıl değil. Çünkü yüce Allah ‘adalet’ istiyorum diyor. Hz. Muhammed bir Yahudi’nin cenazesi için ayağa kalkıyor. Orda ki insanlardan biri diyor ki, ‘o ehli kitap değildir’. Peygamberimiz, ‘o insan değil midir’ diyor” diye konuştu.
‘İNSANLIĞIN EN DİBE VURDUĞU NOKTADIR’
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu da şunları söyledi: “Müslüman inancında cenaze omuzlara konulur. Dualar eşliğinde mezara konulur. Burada en önemlisi bütün dinlerde öyledir. Bir saygı esastır. Son görevini yaparak toprağa verilir. Hayattan çıkmış bir et yığınına tahammülsüzlük şekli insanlığın en dibe vurduğu noktadır. Ben hakimim ben muktedirim demektir. Bu Emeviler döneminde vardı. Öldürdükleri insanları uçurumlardan atıp aşağılıyorlardı. Bu da o dönemde de ben muktedirim demektir. Bu aynı zamanda Garzan mezarlığında yapıldı. İnsanlar kemiklerini bulmak için çalıştı. Bunları asitli kuyulardan da biliyoruz.” Cezaevlerinde ölen tutuklulara da değinen Gergerlioğlu, “Yakın tarihte cezaevlerinde ölen insanların cenazelerini imamlar yıkamadı. Bunlar insanlık suçudur. Bu emanete ihanettir. Tamamen bu şekilde bakmak lazım. Bu tamamen insanlığa emanet bir bedendir. Ölü bir bedendir” diye belirtti.
‘BIRAKTIĞI MİRAS BİZE YETECEKTİR’
DAD Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan ise, Aysel Doğan Dersim’in Munzur gibi coşkun akan bir kadını olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:
“Aysel Doğan saçının her telinden tırnağına kadar özgürlük barış demokrasi savaşçısıydı. Özgürlük arayışçısıydı. Kendini halkına, Kürdistan’da yaşamış bütün acıları yüreğine nakış nakış işlemiş ve acılar içerisinde ömrünü mücadeleye adamış bir değerli kadındı. Hakka yürüdü hak ile hak oldu. Bizim onurlu mücadelemizde ve yüreğimizde hep yaşayacak devri daim olsun. Onun bize bıraktığı miras bize yetecektir.” (MA)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***