HABER İNCELEME | İLKER DOĞAN
Anayasa Mahkemesi’nin 13 Nisan 2022 tarihli ‘Harun Evren Başvurusu’ndaki ihlal kararı Bylock yargılamaları konusunda önemli bir eşik olarak görülüyor. Avukat Murat Akkoç, “AYM’nin ‘Harun Evren Başvurusu’ hak ihlali kararı Bylock hakkında simdiye kadar verdiği işe yarayacak en ileri karar diyebiliriz.” diyor.
İnsan Hakları Hukukçusu Dr. Gökhan Güneş de benzer ifadeler kullanıyor: “Bylock’la ilgili adil yargılanma hakkına aykırılıklar dikkate alındığında, Bylock dosyalarının tamamında ihlal kararı çıkacağını söylemek yanlış olmayacaktır.”
Peki AYM, 6 yıl sonra neden böyle bir karar aldı? Yüksek Mahkeme, 6 yıl sonra hukuka dönmeye mi karar verdi? Hukukçulara göre AYM, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden ‘Yüksel Yalçınkaya’ başvurusunda esasa dair çıkması muhtemel Bylock hak ihlali kararı öncesi pozisyonunu aldı. Ancak bu durum, AYM’nin 6 yıldır verdiği hukuksuz kararları düzeltmeye yetmeyecek!
AYM’nin ‘Harun Evren Başvurusu’nda verdiği ihlal kararı ByLock yargılamalarının hukuksuzluğunun artık kabul edildiği şeklinde yorumlandı. AYM, ByLock’un mahkûmiyet kararında belirleyici delil olması halinde hak ihlali yönünden incelemeye esas olacağını belirtiyor. CGNAT ve HTS kayıtlarının getirtilmemesini ve kayıtların birbiriyle uyumlu olup olmamasının araştılmamasını hak ihlali olarak kabul ediyor.
Ayrıca, AYM yargılanan kişinin talep etmesi halinde ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı’nda yer alan diğer kişilerin tespit edilmesi ve dinlenilmesi gerektiği, yerel mahkeme bu talebi ret etmişse ret kararını gerekçelendirmemesini de hak ihlali sayıyor.
Yüksek mahkeme, Bylock’tan yargılanan kişinin kendisinin elde edemeyeceği delilleri toplatma taleplerinin gerekçesiz reddedilmesinin sanığı savcılık makamına karşı dezavantajlı hale getirdiği bunun ‘silahların eşitliği’ ve ‘çelişmeli yargılama ilkelerini’ ihlal ettiği tespiti yapıyor.
GEREKÇESİZ RED, HAK İHLALİ SEBEBİ
Kararda, “Gerekçeli kararın incelenmesinden Mahkemece, ByLock sunucu IP’lerine bağlandığı tespit edilen IP adresine ait olup başvurucunun kullandığı belirlenen ADSL numarasına ilişkin CGNAT sorgu kayıtları ve varsa GSM numarasının HTS kayıtları ile ilgili herhangi bir araştırmanın yapıldığına ilişkin somut bir veriye ulaşılamamıştır. Başvurucu, duruşmanın 27/9/2017 tarihli sekizinci celsede ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı’nda yer alan kişilerin tespitini ve dinlenilmesini istemesine rağmen bu yöndeki talepler de herhangi bir gerekçeye yer verilmeden reddedilmiştir. Dahası başvurucuya ait olduğu iddia edilen 141200 ID’sini ekleyenlerin soruşturma beyanları ve dava açılmışsa ilgili kovuşturma evrakı da getirtilmemiştir (P.36).
SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ İLKESİ İHLAL EDİLMİŞTİR
Somut olayda ByLock kullanıcısı olmanın suçun sübutu açısından belirleyici nitelikte olması karşısında, başvurucunun bu delilin aksi yönde ileri sürdüğü hususlarla ilgili araştırma yapılmamış, delil toplatma talepleri reddedilmiştir. Halbuki başvurucunun toplatılmasını talep ettiği deliller ancak mahkeme yardımıyla elde edilebilecek niteliktedir. Dolayısıyla başvurucuya kendisinin elde etme olanağı bulunmayan delillerin aksini ortaya koyma hususunda makul imkânlar sunulmamıştır. Sonuç olarak başvurucu, usule ilişkin imkânlar noktasında iddia makamına nazaran dezavantajlı bir konuma düşürülmüş; yargılamada silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ihlal edilmiştir.”
MURAT AKKOÇ: 100 BİN KİŞİ BERAAT ETMELİ
Avukat Murat Akkoç, kararı eksik bulsa da önemli olarak değerlendiriyor. Akkoç, “AYM Bylock’tan yargılanan kişinin kendisinin elde edemeyeceği delilleri toplatma taleplerinin gerekçesiz reddedilmesinin sanığı savcılık makamına karşı dezavantajlı hale getirdiği bunun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerini ihlal ettiği tespiti yapmıştır. Bu ihlal kararı elbette hukuk devletine yakışır bir karar olmaktan uzaktır ancak bu haliyle dahi Bylock’tan yargılama yapan Ağır Ceza Mahkemeleri AYM’nin tespit ettiği ihlal nedenlerine uygun yargılama yapmaları halinde 100 bin kişinin BERAAT etmesi yasal zarurettir.” diyor.
BU KARAR NE ANLAMA GELİYOR?
İnsan Hakları Hukukçusu Gökhan Güneş, bu konuyla ilgili detaylı bir analız yayınladı. Yukarıdaki soruya şu cevabı veriyor: “Bylock, elde ediliş yöntemi itibariyle başta CMK olmak üzere bir çok yasa ve uluslararası sözleşmeye aykırı olsa da, yıllardır bu gerçek AYM ve Yargıtay tarafından görmezden gelinmiştir. Daha önceki içtihatlarında istihbari yöntemlerle elde edilen delilin ceza soruşturma ve kovuşturmasında kullanılamayacağını belirten bu yüksek mahkemeler, konu Bylock olunca bu içtihatlarını unutmuş ve sorgusuz-sualsiz Bylock’u delil kabul etmişlerdir. (…) Sonuç olarak başvurucu, usule ilişkin imkânlar noktasında iddia makamına nazaran dezavantajlı bir konuma düşürülmüş; yargılamada silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ihlal edilmiştir.
AYM, hakkında Bylock iddiası olan herkesin dile getirdiği hususları bugüne kadar görmezden gelip, bir kısmını bu dosyada ihlal gerekçesi yapmıştır. Bu dosyadaki kararın; Bylock tespitinin ADSL üzerinden yapılması, CGNAT kayıtlarının bulunmaması ve Bylock ID’si ile sanığını ilişkilendirilmemesi nedenleriyle verildiği şeklinde bir yorum doğru değildir. Zira yazının başında yer verilen Bylock’la ilgili adil yargılanma hakkına aykırılıklar dikkate alındığında, Bylock dosyalarının tamamında ihlal kararı çıkacağını söylemek yanlış olmayacaktır.
AYM, NEDEN ŞİMDİ BÖYLE BİR KARAR VERMİŞTİR?
Bu soruyla ilgili akla gelen ilk cevap; AİHM’in Yalçınkaya başvurusu kapsamında Hükümete yönelttiği sorular ve daha önemlisi bu başvurunun Büyük Daire tarafından incelenecek olmasıdır. AYM’de bilmektedir ki, bu başvurudan ihlal kararı çıkacaktır ve bu ihlaldeki en büyük pay sahibi kuşkusuz kendisidir.
Zira “kulağının üstüne yatmak” yerine bu dosyadaki hukuksuzları zamanında görseydi binlerce insanın hayatı kararmayacak ve insanlar hak ihlaline uğramayacaktı. Bu karar, AYM’nin hukuka dönüş sinyali gibi algılanabilir ama bu algı AYM’nin 6 yıldır yaşanan hukuksuzluğun ve işlenen insanlığa karşı suçların mimarı olduğu gerçeğini değiştirmez.
Yani, bu ve buna benzer kararların AYM’nin imajına bir faydası yoktur. Ancak, hakkında Bylock iddiası olanlar bu kararda ihlal gerekçesi yapılan hususları ve makalede belirttiğimiz hukuka aykırılıkları savunmalarında ve başvurularında mutlaka dile getirmelidirler.”
YÜKSEL YALÇINKAYA KARARI BÜYÜK DAİRE’YE GÖNDERİLMİŞTİ
AİHM, ‘Yalçınkaya v. Türkiye’ başvurusunda karar için yaklaşık 20 gün önce Büyük Daire lehine çekilmişti. Yançınkaya v. Türkiye başvurusunda kararı 17 üyeden oluşan Büyük Daire verecek. Konunun uzmanlarına göre başvurunun karar için Büyük Daire’ye havale edilmesi önemli bir gelişme. Zira Büyük Daire, AİHS’nin uygulanması ve yorumlanması açısından ciddi sorunlar içeren başvurulara bakmakla görevli. Daire’nin, başvuruyu Büyük Daire’ye göndermesi, ciddi suçlamaların olduğunu gösteriyor.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***