ASSAM için “yerseniz bir sivil toplum örgütü” diyorum çünkü kanımca ASSAM sadece SADAT’ın pazarlama örgütüdür bence.
SADAT bildiğimiz bir silah komisyoncusu şirket, Sayın Melih Tanrıverdi bunu açık açık söyledi zaten, ASSAM da bu silah komisyoncusu şirketin İslami sosu, bu İslami sos içeride iktidar, dışarıda da Arap ülkeleri yönetimleri için kullanılıyor.
ASSAM, yerseniz bir sivil toplum örgütü, bir kongre düzenliyor, başkenti İstanbul, resmi dili Arapça ve anayasası da dini temellere dayalı bir konfederasyon kurma hayalini deklare ediyor.
Birileri bu taleplerin bir sivil toplum örgütü için şiddet çağrısı ve hakaret içermediği sürece ifade özgürlüğü olduğunu iddia edebilir, haklı da olabilirler.
Ancak, siz şayet Başkenti İstanbul, anayasası Arapça olan bir konfederal yapı istiyorsanız hiçbir düzeyde devlet ile ilişki içinde olmayacaksınız; kurucusunun Cumhurbaşkanlığı güvenlik danışmanı atanması bir devlet skandalıdır
O malum kongrede, ekranlarda gözlerimizle gördük, THY, kamu bankaları, başka kamu kuruluşları bu kongreye sponsor olduklarına şahit olduk.
Bu sponsorluk olayı da benim yaşamımda gördüğüm en büyük devlet skandalıdır.
Özel bir şirket bu tür bir sponsorluk faaliyeti içinde olabilir ama bir kamu şirketinin böyle bir faaliyet içinde olması büyük bir skandaldır.
THY ve o kamu bankalarının yönetim kurulları ve genel müdürlerinin o tarihten bugüne görevlerinden alınmamış olması da benzer çapta bir devlet skandalıdır.
Bu görüşüm eleştirilebilir ama konuya hakim olduğumu düşünüyorum, laiklik devlete ilişkin bir niteliktir, vatandaşların tek tek ya da toplumun laikliği tanımsızdır çünkü laiklik devlet için tanımlanmış bir özelliktir.
Vatandaşlar ancak laik bir devletten yana ya da karşı olabilirler.
Ancak, devletin mutlak bir biçimde laiklik ilkesi doğrultusunda hareket etme zorunluluğu vardır ve devlet kurumlarının bu tür bir tuhaf kongreye sponsorluk yapmalarına kesin olarak engeldir.
Yapılması gereken üç şey vardı (artık çok geç oldu galiba) ama yeni kongrelerde de bu devlet kurumları yeniden bu tuhaf pazarlamacı sivil toplum örgütüne sponsor olmaya kalkışabilirler, bu nedenden yine de, geç olmasına rağmen önerilerimizi sayalım.
Birincisi bu sponsorluk işlemlerini yapan kamu kuruluşlarının tüm yönetim kurulu üyelerinin (karar mekanizması) hemen görevden alınıp haklarında soruşturma açılması gerekiyordu; bugün bu iktidar döneminde bu olamadı maalesef.
İkincisi bu devlet kurumlarının (THY, kamu bankaları, vs.) Sayıştay denetimleri esnasında Sayıştay’ın yeri göğü inletmesi gerekiyordu, maalesef ve çok maalesef bu da olamadı. Sayıştay Savcılığı devlet kurumlarının kamu parası ile şeri hukuk isteyen bir sivil toplum kuruluşuna sponsor olmaları karşısında soruşturma açması gerekiyordu, bu da olmadı.
Üçüncüsü, belki de en önemlisi, biraz safça bulabilirsiniz, Devlet Denetleme Kurulu (DDK) anayasası Arapça, başkenti İstanbul olacak bir konfederasyon talebine kamu parası ile sponsor olan bu kamu şirketleri için Cumhurbaşkanının emri ile denetleme sürecini hemen başlatmalı idi.
DDK Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın emri ile faaliyete geçen bir kuruluş, bunu yapmayacağı çok aşikar ama yine de bu talebi bıkmadan, usanmadan yüksek sesle dile getirmek lazım, bu meselenin hukuki boyutu yakın gelecekte gündeme gelecektir.
SADAT kanımca son zamanların en uyanık silah komisyonculuğu şirketi.
Dinci bezirganlık yaparak Ankara ile çok iyi ilişkiler kuruyor, silah üreten yerli firmalara çok rahat ulaşıyor.
Yine aynı yöntemle Yemen, Somali, Irak, Libya ve başka Müslüman ülkeler yönetimlerine askeri danışmanlık yapacağım diyerek yanaşıyor, bu arada yönetimlerle iyi ilişkiler sağlıyor ve silah satışı köprülerini kuruyor.
Bu işler yapılırken bildiğim kadarıyla çok iyi paralar kazanılıyor çünkü silah alıcısı ülkelerde bizde olduğu kadar bile denetim mekanizmaları yok, silahlar (Aselsan, MKE, vs.) çok pahalıya satılıyor, bu büyük paraların bir bölümü içeride bir bölümü de alıcı ülkelerde rüşvet olarak dağıtılıyor muhtemelen.
Paranın izini sürün, bakın, SADAT konusunda çok ilginç şeyler öğrenebilirsiniz, bu da benim varsayımım.
İşin İslami yönünün de çok büyük ölçüde silah ticaretini ve komisyonunu içeride birileri ve dışarıda yine başka birileri için “güzelleştirici, tatlandırıcı” bir sos olduğunu düşünüyorum.
Bu silah komisyonculuğu ve komisyonları nedense Türkiye’de en az konuşulan konudur.
Mesela eninde sonunda toprağa gömeceğimiz S-400’lere üç milyar dolar kamu parası verdik.
Peki bu süreçte silah komisyoncularına ne kadar kamu parasını komisyon olarak aktardık, bu konuyu hiç konuşmadık.
Kimdir bu komisyoncular, mesela iktidarlar değiştiğinde bunlar da değişmekte midirler?
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***