Kandıra 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevinde tutulan ve demans teşhisi konulan siyasetçi Aysel Tuğluk, sağlık durumunun cezaevinde kalmasına uygun olmadığını belirten hastane raporlarına rağmen tahliye edilmiyor. Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) 4 Şubat’ta hazırladığı raporda ise, Tuğluk’un Kobanê Davası’nda yargılanmasında yer alan iddialara yer verildi. Raporda, hafif bilişsel bozukluk tespit edildiği belirtilerek, “Ceza sorumluluğunun tam olduğu kanaat ve mütalaa olunur” denildi. Tuğluk’u cezaevinde ziyaret eden ve aynı zamanda üniversite arkadaşı olan avukat Several Ballıkaya, Tuğluk’un durumun dair Mezopotamya Ajansı’na değerlendirmelerde bulundu. Tuğluk’un 30 yıldır İstanbul Barosu’na bağlı avukatlık yaptığını ve Türkiye Barolar Birliği’ne (TBB) bağlı olduğunu anımsatan Ballıkaya, Barolar Birliği’nin Tuğluk’a sahip çıkması ve bu duruma itiraz etmesi gerektiğini vurguladı.
‘AYSEL HER ZAMAN ÇOK GÜÇLÜ BİR KADINDI’
Tuğluk’la 1985 yılında İstanbul Üniversitesi’nde tanıştığını dile getiren Ballıkaya, hukuk mücadelesi yürüten herkesin Tuğluk’un özgürleşmesi içi sorumluluk üstlenmesi gerektiğini söyledi. Ballıkaya, Tuğluk ile cezaevinde yaptıkları görüşmeye ilişkin şunları anlattı: “Sağlık durumu hastane raporları ile uygundu. Beni hatırlayıp hatırlamayacağı korkusu içimi sararken, tanıması beni çok mutlu etti. Okul anılarından bahsetti. Herkesi çok özlediğini söyledi. Özellikle Dersim’deki köyünü çok özlediğini söyledi. Her seferinde gözleri doldu. Ama Aysel her zaman çok güçlü bir kadındı. Yine çok güçlü durmaya çalışıyordu, fakat cezaevinin hastalığı üzerindeki etkisini kendisini ne kadar etkilediğinin farkındaydı. Hayatın doğal akışında günlük ihtiyaçlarını giderme konusunda ciddi sıkıntılar yaşadığını da söyledi. Bazen dışarıdan bir şey istediğinde, istediği şeyi unutup tekrar talep ettiğini belirtti. Kendisi için sürdürülen mücadeleden minnetle bahsetti ve herkese çok teşekkür etti” diye belirtti.
‘ÖZGÜRLÜK VE KADIN MÜCADELESİNİ SÜRDÜRECEĞİZ’
Cezaevlerinde son iki yıldır salgından dolayı ziyaretlere izin verilmemesinin kendisini de etkilediğini dile getiren Ballıkaya, “Aysel, ‘Cezaevlerinde çok uzun kalınca, bu bir süre sonra en sevdiğiniz insanla bile rahat edemeyebilirsiniz. O zaman yer değiştirmeniz gerekiyor’ dedi. Burada aslında cezaevinde yaşanan statikliği aşmaya dönük bir gereklilikten bahsetti. Aysel öğrenciyken de avukatlık sürecinde de her zaman inançlı ve kararlı bir insandı. Görünen mütevazılığın arkasında güçlü bir kadın duruşu vardı. Bizler de onun mücadele arkadaşları olarak verdiği özgürlük ve kadın mücadelesini sürdüreceğiz” dedi.
‘KENDİ BAŞINA BİR ŞEKİLDE İZOLASYON YAŞIYOR’
Normal günlük hayatla ilgili hafızasında çok ciddi kayıplar olduğunu vurgulayan Ballıkaya, unutkanlığının farkında olması, onda büyük tahribatların yarattığına dikkat çekti. Ballıkaya, Tuğluk’un eskisine oranla hem fiziksel hem de ruhsal olarak durumunun daha kötüye gittiğini kaydetti. Cezaevlerinin kapalı sisteminden dolayı insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler bıraktığına işaret eden Ballıkaya, şunları aktardı: “Kendi başına bir şekilde izolasyon yaşıyor olması zaten başta hafıza olmak üzere fiziksel ve ruhsal açıdan etkileyen bir durum. Ama Aysel daha ağır bir şey yaşadı. Cezaevindeyken annesinin ölümü ve cenazesine yapılan işkence olayını yaşadı, cenaze linç edilmek istendi. Bu hastalığının ortaya çıkmasına neden olan iki faktördür.”
‘HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN YANINDA BİR SİYASETÇİ OLDU’
Ballıkaya, haksız tutukluluk ve adaletsizliğin giderilmesi gerektiğini belirterek, “Her zaman barışçıl bir mücadele içerisinde oldu. Her zaman hak ve özgürlüklerin yanında bir siyasetçi oldu. Her zaman demokrasiyi savunan bir siyasetçi oldu. Bu yüzden Aysel’e bunlar yapılıyor” diye konuştu.
‘TUĞLUK’UN HASTALIĞI İLERLEYECEK VE GERİ DÖNÜLEMEZ BİR NOKTAYA GELECEKTİR’
Tuğluk’un gördüğü muamelenin siyaset ve hak savunuculuğunun kadınlara yasaklanması anlamına geldiğini vurgulayan Ballıkaya, “Hastalığının ilerlemiş olduğu ve cezaevinde kalamayacak olması hastane ve tıbbi raporla sabit. Ne yazık ki ATK verdiği raporla bütün tıbbi ve bilimsel raporları hiçe sayarak siyasi bir karar verdi. ATK’in verdiği raporların içeriğine baktığımızda aslında mevcut durumuna ilişkin bir değerlendirmeden ziyade mahkemenin yürümesini sağlayacak bir sistem üzerine raporu yazdığını görüyoruz. Bu siyasi kararla tutuklu ve hüküm infazının devam etmesi halinde ne yazık ki üzülerek söylemek gerekiyor ki, Tuğluk’un hastalığı ilerleyecek ve geri dönülemez bir noktaya gelecektir” şeklinde konuştu.
‘CEZAEVİNDE TUTULMAK İSTENMESİ HUKUKA AYKIRIDIR’
Adalet Bakanlığı, ATK ve mahkemeye çağrıda bulunan Ballıkaya, “Buradan seslenmek gerekiyor. Ceza infaz sistemi öç alan bir sistem olmamalı. İnsanı tamamen hayattan koparan bir sisteme dönüşmemeli. İnsanın cezası bittiğinde, sağlıklı bir şekilde topluma katılmasını sağlayacak, bir sistem içerisinde cezanın infaz edilmesi gerekir. Bu yüzden de bütün bunların dikkate alınması lazım. Sağlık durumuna rağmen bir kişinin cezaevinde tutulmak istenmesi hukuka aykırıdır” dedi.
TBB VE İSTANBUL BAROSU
Tuğluk’un 30 yıldır İstanbul Barosu’na bağlı avukatlık yaptığını ve Türkiye Barolar Birliği’ne (TBB) bağlı olduğunu anımsatan Ballıkaya, Barolar Birliği’nin Tuğluk’a sahip çıkması ve bu duruma itiraz etmesi gerektiğini vurguladı. Ballıkaya, şunları dile getirdi: “Ne yazık ki İstanbul Barosu ve Barolar Birliği, bu konuda tamamen sessiz. ATK ve Adalet Bakanlığı’nın yapmış olduğu engelleyici tutuma Barolar Birliği de tutum almayarak katılmış oldu. Bu kurumlar görevi gereği meslektaşlarını ve hukuku savunmakla yükümlü olan kurumlarıdır. Bu kurumların öncelikle meslektaşlarını Adalet Bakanlığı’ndan önce gözetmesi gerekiyor. Bu çifte standardın bir an önce sona erdirilmesi gerekiyor. Başta İstanbul Barosu olmak üzere Barolar Birliği, üyeleri olan Tuğluk’un sağlığına ve özgürlüğüne kavuşmasını sağlayacak yollara başvurması gerekiyor.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***