Bir 24 Nisan yazısıyla daha karşınızdayım sevgili okurlar.
Siz okumaktan ben yazmaktan sıkılmadık.
Zira inkar devam ettikçe memlekette uyandırılacak, cahiliyetinden silkelenmesi gerekecek kesimin varlığı ve oranı yükselmeye devam ediyor.
O yüzden biz anlatmaya siz de okumaya devam.
Biliyorum okuyucularım arasında olsa olsa gizli inkarcılar vardır.
Okudukça paylaşınız.
Belki birkaç zihin açarız.
Bu yıl aslında 24 Nisan yazmayacaktım ama baktım yine işler çığrından çıktı.
Bu yazı kaleme alındığı 23 Nisan gecesi Uruguay’a bir ziyarette bulunan Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Ermeni soykırımında öldürülenleri 107. yılında anmak için toplananlara cipinden pişkin bir gülüşle bozkurt işareti yapıyordu.
Bir eylemcinin cep telefonundan yaptığı canlı yayına takılan görüntü aslında 107 yıldır neden bu mücadeleyi verdiğimizi bir kez daha anlatıyor ve hatırlatıyor.
Bugün Ermenistan ile normalleşme sürecinde olan Türkiye’nin devlet ilişkisinin Ermenistanla normalleşebileceği ancak devlet aklının normalleşmeden çok daha uzak olduğunun göstergesidir Çavuşoğlunun pişkin gülüşü ve bozkurt işareti.
Belki devletler normalleşebilir ama milletler arası ilişkinin normalden çok daha uzak olduğunu biliyoruz.
Bu pişkinlik ondan…
Çavuşoğlu, MHP’li değil oysa ama “AKP Ocakları”nın kurulduğu günlerde artık ülkü ocaklarına gerek kalmayacağı belli. MHP’den çalınacak bir bozkut kaldı zaten.
Onu da dışişleri bakanı çaldı gitti. Hoş Cumhurbaşkanı da sık sık kullanıyor.
Soykırımların da siyasi alet olarak kullanıldığını çok iyi bilen bizler artık Uluslar arası insan hakları mahkemelerinden veya Adalet divanlarından pek de bir şey beklemiyoruz.
O divanların ve mahkemelerin Ukrayna savaşında olduğu gibi, Karabağ’daki son savaşta da ne kadar ekonomik güçlülere bağlı olduğunu gördük.
UNESCO’nun , AİHM’in ve daha nice Uluslar arası kurumların çürümüşlüğü artık Uluslar arası adalete olan inancı giderek azalttı.
Ama kendimize olan inancımızı yükseltti.
Soğomon Teyleryan’ı daha iyi anlamamızı sağladı. Bilmeyenler için Soğomon Teyleryan Talat Paşa’nın katilidir…
“Ermeni soykırımı hiçbir uluslar arası mahkemede suç sayılmadı”, veya “1915 soykırım değildir” diye yırtık dondan çıkan ve daha iki kitap okumamış tiktok nesilleri yetiştiren Türkiye’nin geleceğini bu alanda karanlık bekliyor.
Ekonomik krizle boğuşan ve google’ı ansiklopedi sanan, Wikipedya’da yazmayanı doğru kabul etmeyenler tabii ki soykırımın ne ve nasıl olduğunu ancak sıra kendilerine gelince anlayacaktır.
Geç olmaz ise…
Ermeni soykırımı konusunda Türkiye’de 1996’dan itibaren bir aydınlanma ve bilinçlenme mücadelesi veriliyor.
Bugün eğer bu ülkenin sokaklarında anma yapılabiliyorsa bu o mücadelenin ürünüdür. Ama asıl mücadele zihinlerde veriliyor.
Her define kazısında bir Ermeni hayaleti canlanıyor, her geçmişini araştıran aklıselim kişi Türklüğü sorguladıkça milli bir kimliğe dayalı kurulan cumhuriyetlerden hayır gelmeyeceğini daha da iyi anlıyor.
Ya da anlamıyor…
Ya hep beraber aydınlacağız ya da gelecek nesilleri de kaybedeceğiz. Çünkü bu iktidar sadece kendisine inanan ve kendisinden beslenen bir nesil de yetiştirdi.
Bir ayrışma dönemindeyiz.
Tiktok’ta yüzleşmekle olmaz bu işler?
İnsta’dan helalleşebiliyor muyuz sayın başkan?
Face’te bir post yazarak kurtulabiliyor musunuz Ermenilerin malına konan ailenizin hikayesinden?
Bir twitle özeleştiri verdiğimizde kalıyor mu öz eleştiri ertesi güne?
Sevag geri geliyor mu?
Ya Baron Hrant?
Yok öyle kaçamak teknolojik helalleşmeler.
Daha yeni başlıyoruz…
Kurtuluş Mahallesi;
Ergenekon caddesi;
Enver Paşa liseleri;
Talat Paşa ilkokulları kalkmadan, bu ülkenin utanç hafızası hep taze kalacak.
Ha bu arada:
Garo her sene olduğu gibi bu kez de 24 Nisan’la ilgili meclise soykırımı tanıma çağrısı yaptı. Garo’ya bugün yapılan saldırılar aslında tüm dünya Ermenilerine verilen gözdağı ve onlara yapılan bir tehdittir. Onlar Garo gibi olamayacakları için korkuyorlar. Peki ya Ermenilerden kaç Garo daha çıkar? Biz Ermenilerin düşünmesi gereken asıl soru bu.
11 milyon canlı tanığı olan soykırımı tanıyıp tanımayacağını bırakın Türk devleti düşünsün.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***