Sadece korkunç bir hukuksuzluk yaptırdığı için değil.
Bu korkunçluktan sadece saatler sonra yüksek yargı mensuplarına verdiği iftarda konuşan AKP Genel Başkanı ve CB Erdoğan, Rejim’in bu yolda devam etmeye kararlı olduğunu ilan eden şu sözleri söylediği için:
“Adaleti mülkün temeli gören bir geleneğe mensubuz. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın prensibi Şeyh Edebali’den beri yönetim anlayışımızın köşe taşlarından biridir.”
Devam ediyor: “İnsanın şahsi hayatında her şeyin başı nasıl sağlıksa devlet ve toplum hayatında her şeyin başı adalettir (…) Adaletin olmadığı yerde huzur, birlik, kalkınma, ilerleme, refah olmaz.”
Devam ediyor: “Hukukun işlemediği, adalet duygusunun zedelendiği yerde sosyal barış ve istikrardan söz edilemez.”
Şöyle bitiriyor: “Yüksek mahkemelerimizi modern, ferah ve her türlü teknolojik imkana sahip hizmet binalarına kavuşturduk. Adaletin en hızlı, tarafsız şekilde tecellisinin önünde engel teşkil eden pek çok şeyi ortadan kaldırdık.”
Ve neticeye varıyor: “(…) Yargıya güven giderek yükseliyor.”
***
Şeyh Edebali, Osmanlı’nın kuruluş yıllarında yaşamış bir İslam ilahiyatçısı. Osman Gazi’nin de kayınpederi.
Bir de, Edebali’den yaklaşık 1.650 yıl önce yaşamış Platon (veya Eflatun) var. Hocası Sokrates ve öğrencisi Aristoteles ile birlikte dünya felsefe tarihinin en etkili ismi. Görüşleri Orta Çağ’da İslam filozofları tarafından korunmuş ve İslam düşünce dünyasındaki Yeni Eflatunculuk akımına yol açmış. O da şöyle demiş:
“Adaletsizliğin en büyüğü, adil olmayıp adil gibi görünmektir.”
***
Halkımız arasında, “Evet ama birader, bu kadar da kör kör parmağım gözüne olmaz ki!” mealinde yerleşmiş bir deyim var. Sanki bu dava için söylenmiş.
91 cinayet ve 66 yaralamadan sanık olarak ağırlaştırılmış müebbede çarptırılan Hizbullah şura üyesi Mehmet Salih Kölge’nin, tıpkı diğer Hizbullahçı sanıklar gibi 31 Mart 2019 yerel seçimlerinden hemen önce tahliye edildiğinin yeni ortaya çıktığı Türkiye’de ağırlaştırılmış müebbede çarptırılan Osman Kavala’nın durumuna bakınız:
01.11.2017’den beri kesintisiz olarak Silivri’de yatırılıyor. Eğer vaktiniz varsa ve içiniz kaldırıyorsa, Osman Kavala’ya Özgürlük Koordinasyonu’nun yayınladığı “Yılları ve Sınırları Aşan Hukuksuzluk” başlıklı kronolojiyi veya en azından Vikipedi’deki Osman Kavala maddesini okuyun. Okuyamayacaklar için olayı çok çok kısa özetleyeyim:
Kavala, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde Gezi davasından beraat etti (18.02.2020). Tahliye edilirken, cezaevi aracı içinde, daha önce tahliye edildiği 15 Temmuz darbe girişiminden yeniden tutuklandı. Cezaevindeyken, bir de “casusluk”tan tutuklandı (09.03.2020). Şimdi 13. Ağır Ceza Mahkemesi, iki yıldır tutuklusu olduğu casusluktan beraat kararı vermiş ve yine iki yıl önce beraatla sonuçlanan Gezi davasından ağırlaştırılmış müebbede hükmetmiş bulunuyor.
Unutmadan: MASAK raporuna da dayanarak beraat veren 30. Ağır Ceza’nın üyeleri karardan sonra “farklı yerlerde görevlendirildiler”.
***
Kavala’nın yanı sıra Ayşe Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi’ye “Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs suçuna yardım”dan 18’er yıl hapis cezası verildi ve “kaçabilecekleri” gerekçesiyle tutuklanmalarına hükmedildi.
Oysa, işin nerelere vardırıldığını anlamaya yardımcı olacak bir bilgi: Mesela Çiğdem Mater bu duruşmada bulunmak üzere Almanya’dan kalkıp gelmişti.
***
AKP Genel Başkanı ve CB Erdoğan’ın bu gerginleştirme politikasını nereye kadar götürebileceği ve ülkeyi ne hale getirebileceği bir yana, Kavala’ya niye taktığı sorusu da akıllardan çıkmıyor. Selahattin Demirtaş’a niye taktıysa, aynı sebepten taktı. Ayrıntı istiyorsanız, Murat Yetkin’in “Erdoğan’ın Kavala ve Demirtaş’la olan sorununun kökeni” yazısına bakabilirsiniz.
***
Artık ayyuka çıktı ama tarihe bir not daha olsun: 2’ye 1 verilen kararda mahkumiyet isteyen iki hâkimden biri, ki son haberlere göre eşinin 15 Temmuz’dan sonra gözaltına alındığı ve itirafçı olduğu ortaya çıktı, AKP’de milletvekili aday adayı olduğu sırada şunu demiş bir şahıs:
“Güçlü bir Türkiye için güçlü bir lidere ihtiyacımız var. Bu güçlü lider de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır. Türkiye’nin 2023 ve 2071 hedeflerine ancak Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde ulaşabiliriz“.
***
Heyetteki kıdemli üye hâkim, beraat yönünde oy kullandı. Yazdığı muhalefet şerhini özetlemek uzun laf etmeyi önleyecek. Özetliyorum:
Dosya içeriğinde dinleme kayıtlarından başka delil yoktur ve bunlar dinleme kararı olmaksızın kaydedilmiştir. Dosyadaki tüm dinleme kayıtlarının 02.12.2014 tarihinden önceye ait olduğu ve bu haliyle bunların kanuna ve hukuka aykırı delil niteliğinde yani yasak delil mahiyetinde olduğu anlaşılmıştır.
Kaldı ki, bu dinleme kayıtlarını destekleyen somut kanıtlar yoktur ve bu durumda sanıkların atılı suçlardan mahkumiyetlerine yetecek, her türlü kuşkudan uzak, somut, kesin ve inandırıcı başkaca delil bulunmamaktadır. Bu nedenle sanıkların beraatı gerekir.
***
Bu muhalefet şerhini yazan hâkimin kıdemli olmasına sevindim. İnşallah biyerlere sürülmeden emekli olabilir. Çünkü 25.04.2022 tarihli medyadan son olay:
İstanbul Esenyurt Karakolu’nda 05.06.2021 gecesi ölen ve ölüm nedeni Valilik tarafından “kalp krizi” olarak açıklanan, güvenlik kamera kayıtlarında ise polisler tarafından dövüldüğü görülen Birol Yıldırım’ın faili olduğu iddiasıyla sekiz aydır tutuklu bulunan tek polis İsmail Alperen Salman 2’ye 1 oyla tahliye edildi.
28 Mart’ta görülen bir önceki duruşmada sanığın tahliyesi 2’ye 1 oyla reddedilmişti. O duruşmada sanık Salman’ın tutukluluğunun devamı yönünde oy kullanan üye hâkimin bu son duruşmada değiştirildiği görüldü.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***