YORUM | Dr. YÜKSEL NİZAMOĞLU
Osmanlı toplumunda yüzlerce yıl boyunca yazma eserler revaçta olmuş hem ders kitabı hem de okuma için yazma kitaplar tercih edilmiştir.
Avrupa’da 1447’de Johannes Gutenberg’in hareketli matbaayı geliştirmesiyle kitap basımı daha kolay hale gelmiş ve yazmalara göre çok daha ucuz olan bu kitaplara ulaşım kolaylaşmıştır.
Buna karşılık Osmanlı Devleti’nde Müslüman kitlenin matbu kitaplarla tanışması iki yüz seksen yıl sonra gerçekleşmiştir.
YAZMA ESERLER
Osmanlı ülkesinde 1727’de kurulan ilk matbaaya kadar Arap harfli yayınlar başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere yazma eserlerdi. Gerek aydın kitle ve devlet adamlarının okuduğu gerekse medrese öğrencilerinin derslerinde kaynak olarak kullandıkları kitaplar, büyük bir emek mahsulü olan yazma usulüyle çoğaltılmaktaydı.
Yazma eserlerin maliyetiyle ilgili çalışmalar çok yeni olsa da basma kitaplara göre daha masraflı oldukları, bunun da yazmaların fiyatının fazla olmasına yol açtığı görülmektedir. Yunus İnce’nin bir çalışmasında yaptığı hesaplara göre Osmanlı toplumunda matbaa öncesi dönemde dar gelirli halkın yazma bir kitaba sahip olma şansı yok gibidir.
Yazma eserlerin pahalı olması kitaba sahip olmayı zengin kişiler ve devletten maaş alanlar için bir ayrıcalığa dönüştürmüş, büyük kısmı asgari şartlarda yaşayan reayanın kitap edinmesini neredeyse imkânsız hale getirmiştir. Bu durumda çare, kütüphanelerden yararlanmak ya da ihtiyaç duyulan eseri istinsah etmektir.
Kütüphanelerden ödünç kitap almak ise güvenilir bir kişiyi kefil göstermek bazen de kitabın değeri veya iki katı kadar parayı rehin bırakmayı gerektirmekteydi. Bütün bunlar, halkın kitaba ulaşmasının zorluğunu göstermektedir.
Elbette burada en önemli soru, matbu kitapların fiyatları değiştirip değiştirmediğidir. Yine İnce’nin hesaplamalarına göre baskı kitaplar, kitap piyasasında %70-95 arasında ucuz satılmıştır. Buna rağmen halkın kitap satın alması yine de çok zor görünmektedir.
Ulema dışındaki Osmanlı toplumunun tercih ettiği kitaplara bakılınca daha çok “kitap okumak yerine okunan kitapları dinlemeyi sevdiğini” ve kıraat meclislerinde siyer ve Mevlid başta olmak üzere Muhammediye, Envarü’l âşikin, Ahmediye, Müzekki’nnüfûs gibi dini kitaplarla Hz. Ali cenknâmeleri, Battalgazi, Danişment Gazi, Ebu Müslim gibi destanların tercih edildiği görülmektedir. Ayrıca Hz. Yusuf Kısası, Halilnâme, İbrahim Ethem gibi menkıbelerle bazı halk hikayeleri dinlenmekteydi.
MÜTEFERRİKA’DAN MÜHENDİSHANE’YE
Hareketli harflerle Gutenberg’in geliştirdiği matbaa, Osmanlı ülkesine II. Bayezid devrinde İspanya’dan göç eden Musevi cemaati tarafından getirilmiş ve padişahın izniyle kurulan matbaada ilk kitaplar basılmıştı. Benzer matbaalar Museviler tarafından kısa sürede İzmir, Selanik ve Halep’te de kuruldu.
Diğer önemli gelişme ise Papa’nın isteğiyle 1584’te Roma’da İslam eserlerini basmak üzere Arap harfleriyle baskı yapacak bir matbaanın kurulması oldu. Burada basılan ilk kitap da İbn-i Sina’nın Avrupa üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulan “el Kanun fi’t Tıb” isimli eseriydi.
Osmanlı topraklarında ise Musevi cemaatini önce Ermeni (1567) sonra da Rum cemaati (1627) izledi. Her iki topluluk da cemaatlerinin ihtiyaç duyduğu eserleri bu matbaalarda kendi dillerinde bastılar.
İlginç olan nokta ise Osmanlı topraklarında Arap harfli matbaa olmasa da daha III. Murat zamanında (1574-1595) Avrupa’dan getirilen Arap harfleriyle basılmış Türkçe kitabın satışına izin verilmesidir. Ancak Müslümanlar arasında, yazma eserlere göre bu tür baskı kitaplar henüz rağbet görmemekteydi.
Osmanlı ülkesinde Arap harfli matbaanın kuruluşu ancak Lale Devri’nde gerçekleşebildi. Erdel doğumlu ve teslise karşı olan “Unitarius” mezhebine bağlı İbrahim Müteferrika, Müslüman olarak Osmanlı hizmetine girmişti. İbrahim, kitap basımına dair şeyhülislamdan alınan fetva ile Said Efendi’ye birlikte 1727’de Üsküdar’da bir matbaa kurdu.
Matbaada basılan ilk kitap ise bir Türkçe-Arapça sözlük olan Vankulu Lügatı’dır. Daha çok “Müteferrika Matbaası” adıyla bilinen bu matbaada ilk kitaplar basılabilmiştir. Gutenberg’in matbaasında ilk olarak İncil’in ilk kırk iki satırı basılsa da tahmin edilebileceği gibi bu matbaada ilk basılan eserler arasında Kur’an-ı Kerim ve dini kitaplar yoktur.
İlk matbaada Vankulu Lügati dışında aralarında Kâtip Çelebi’nin eserleri, bazı tercüme tarih ve seyahat kitapları, Naima, Raşid ve Asım tarihleri basılmıştır. Ayrıca basılan eserler arasında Müteferrika’nın kaleme aldığı idare ile ilgili bir eser ve pusulanın yararlarının anlatıldığı bir kitap vardır. İlk basılan kitaplara bakıldığında ortalama halka hitap etmedikleri bir gerçektir.
Osmanlı Devleti’nde ilk dini kitap ancak 1803’te basılabilmiştir. Bu eser, Birgivi’nin “Risale-i Birgivi” adlı akaid kitabıdır. Kur’an-ı Kerim’in doğuda ilk basımı 1850’lerden itibaren Hindistan’da başlasa da Napolyon’un 1798’de Mısır’ı işgali esnasında Fransızlar matbaa götürüp burada bastıkları Kur’an’ları halka dağıtmışlardır.
Mısır’da M. Ali Paşa’nın kurduğu Bulak Matbaası’nda önce 1841’de “Tibyan Tefsiri” basılmış, Kur’an-ı Kerim ancak 1864’te basılabilmiştir. Kahire’yi İstanbul takip etmiş ve 1871’de Hafız Osman hattıyla ilk Kur’an baskısı yapılmıştır.
KİTAPLAR NE İÇİN?
Müteferrika Matbaası’nda her baskıda on yedi kitap basılmış ve toplam 12.500 adedi bulmuştur. Bu kitapların %70’inin satıldığı tespit edilmiştir.
Basılan kitap sayısının azlığı en başta talebin azlığıyla açıklanabilir. İlk basılan kitaplar, henüz okullaşmanın olmadığı ve dolayıyla basılı kitap pazarının yetersiz olduğu bir dönemde dar bir çevrede kalmıştır.
Bir diğer faktör de matbu kitapların yazmalara göre ucuz olsa da halkın alım gücünün üstünde olmasıdır. Buna rağmen ilk matbaa bir okur kitlesinin oluşturulması ve toplumun matbu eserlere alıştırılmasında önemli bir aşamadır.
Otuz yıl atıl kalan “yarı resmi” sayılabilecek Müteferrika Matbaası’ndan sonra dönemin diğer matbaası III. Selim döneminde Mühendishane’de faaliyete geçti. Müteferrika matbaasından kalan aletlerden de yararlanarak açılan bu matbaada temel amaç, eğitim için gerekli kitapları basmaktı.
Masrafları tamamen hazineye ait olan bu matbaada askeri eğitim için ihtiyaç duyulan Türkçe, Arapça ve Fransızca telif ve tercüme eserler basıldı. Bunların çoğu ders kitapları ve sözlüklerdi.
Dönemin en önemli matbaalarından birisi de M. Ali Paşa’nın Kahire yakınlarında kurduğu Bulak matbaasıdır. Bu matbaada Arap harfleriyle Türkçe, Arapça ve Farsça eserler basılmıştır. Ardından İskenderiye’de de bir matbaa kurulmuşsa da kitaplar sınırlı bir okuyucu kitlesine hitap ettiğinden yeterince satılamamış ve masraflar hazine tarafından karşılanmıştır.
İkinci Mahmut devrinde ise devlet matbaası vasıtasıyla kitap basımı devam etti. Bu kitapların çoğu medreseler için basılan ders kitaplarıydı ve Takvim-i Vekayi de burada basılmaktaydı.
Ayrıca isteyen kişi parasını ödeyerek kitabını bastırma imkanına sahipti. Bundan sonra matbaaların sayısı hızla artmış ve ilk matbaadan Birinci Meşrutiyetin ilanına kadar geçen sürede basımevi sayısı yüz elliyi bulmuştur. 1908’de ise sadece İstanbul’daki matbaa sayısı doksan dokuzdu.
Osmanlı ülkesinde matbaanın yaygınlaşmasında önemli bir aşama ise vilayet matbaalarının kurulmasıyla gerçekleşti. Bu matbaalarda sadece kitap değil vilayet gazeteleri de basılmış ve bu süreç yerel basının gelişmesinde önemli bir aşama olmuştur.
HALK KİTAP OKUR MUYDU?
1727’de ilk matbaanın kurulması ve kitap basımının başlamasına rağmen yapılan araştırmalara göre Osmanlı toplumunda yazma eserlere talep azalmadığı gibi önemli oranda artış da göstermiştir.
Osmanlı ülkesinde matbu eserlerin halka ulaşması, 19. yüzyılın ikinci yarısında gerçekleşmiştir. Bunun nedeni, Tanzimat devrinde eğitime önem verilmesi ve devletin 1869 Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile eğitimi bir görev olarak üstlenmesiyle okullaşmada önemli gelişmeler sağlanmasıdır.
Ülkenin her yerinde açılan iptidai mektepler, rüştiye ve idadilerle az sayıda da olsa kızlara yönelik olarak açılan okulların mezunları, kitaba ulaşmaya çalışmışlardır. Bu amaçla ders kitapları basılmış, okur yazarlığın artmasıyla kitaba olan talebin de fazlalaşması hem basımevi sayısının hem de çeşitliliğin artışıyla sonuçlanmıştır.
Bütün bu gelişmelere paralel olarak halk arasında çok fazla tercih edilen Mevlid, Muhammediye, Ahmediye, Mızraklı İlmihal, Hz. Ali Cenkleri, Battalgazi Hikayeleri gibi kitaplar da basılmış ve toplantılarda okunup dinleme geleneği devam etmiştir.
***
Kaynaklar: Y. İnce, “Matbaa Öncesi Osmanlı Toplumunda Kitaba Sahip Olmak ya da Olamamak”, History Studies, Ekim 2018, S. 10; M. Gündüz, “Matbaanın Tarihçesi ve İlk Kur’an-ı Kerim Basmaları”, Vakıflar Dergisi, 1978, S. XII; K. Beydilli, “Matbaa”, C. 28; “Mühendishane Matbaası”, C. Ek. 2, DİA; B. Küçükcan, “Matbaanın Serüveni”, Türk Kütüphaneler Derneği Dergisi, S. 2006; Z. Öztürk, “Osmanlı Döneminde Kıraat Meclislerinde Okunan Halk Kitapları”, TALİD, 2007, C. 5, S. 9.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***