Müslüman Kardeşler’e yakınlığıyla bilinen yayın organında çıkan makalede Kaşıkçı davasının Suudi Arabistan’a devredilmesinin, “yargının yürütmeden bağımsız olması gerektiği bir demokraside beklenecek bir şey olmadığı” tepkisinde bulunuldu.
Müslüman Kardeşler’e yakınlığıyla bilinen, Filistin asıllı İngiliz vatandaşı akademisyen ve siyasi aktivist Azzam Tamimi, Middle East Eye adlı gazetede yazdığı yazıda, Türkiye’nin Kaşıkçı davasını Suudi Arabistan’a devrederek demokrasiyi çöpe attığı eleştirisinde bulundu.
AKP lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a özellikle 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında yaptığı yayınlarla verdiği açık destekle bilinen Middle East Eye gazetesi, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Bahreyn tarafından Müslüman Kardeşler’in yayın organı olmakla itham ediliyor.
Tamimi yazısında özetle şunları ifade etti: “Böyle bir kararın alınacağı beklentisiyle, Middle East Eye bu yılın başlarında Suudi Arabistan’ın Türkiye’ye Kaşıkçı davasında mahkeme işlemlerini durdurması için baskı yaptığını bildirdi. Kaşıkçı Ekim 2018’de krallığın İstanbul’daki konsolosluğunda öldürülmüştü.
MEE haberine göre Suudiler, Kaşıkçı’nın eski nişanlısı Hatice Cengiz ve ABD merkezli Democracy for the Arab World Now (DAWN) tarafından ABD federal mahkemesinde açılan ikinci bir davayı kapatmak için Türkiye’nin baskı yapmasını da istedi.
Suudiler, Biden Yönetiminden davaya müdahale etmelerini isteyemeyeceklerini biliyorlar, çünkü demokratik olarak seçilmiş hiçbir yetkili bunu düşünmez bile. Suudiler, Türk hükümetinin davayı geri çekmeleri için Cengiz ve ortaklarına baskı yapabileceğini düşünmüş olabilir.
Arap diktatörler, Batı’daki demokratik olarak seçilmiş müttefiklerinden neler isteyebileceklerinin sınırlarını çok iyi biliyorlar, ancak şimdi Türkiye’nin zayıflığını da keşfettiler.
Gerçekten de, Türklerin Suudi taleplerine rıza göstermesi, Türk hükümet yetkililerinin zayıflığının altını çiziyor. Bu durum Türk demokrasisinin olgunlaşmamışlığının tehlikeli bir sonucudur.
Aynı zamanda bir yanlış hesaplamadır, çünkü bir tavizin ardından kesinlikle bir diğeri ve ardından bir diğeri gelir. Ve uzlaşmayı kabul eden obur Arap despotlar asla tatmin olamazlar; her zaman daha fazlasını isteyeceklerdir.
Türkler, en azından kendi ülkelerinin ekonomisi üzerindeki baskıları hafifletmek için bölgedeki diğer ülkelere açılmaya gerçekten ihtiyaç duyabilirler. Ancak Ankara’nın ne kadar uzlaşmaya ihtiyaç duyuyorsa, bölgedeki Arap hükümetleri de o kadar uzlaşma ihtiyacı içindedirler.
İnsan hakları savunucuları, Türkiye’nin kararının olası yansımaları hakkında derin endişelerini dile getirmekte haklılar. Bağımsız yargı, hak ve özgürlüklerin temel garantörüdür. Yürütme otoritesi yargının kontrolünü ele geçirdiğinde, hiçbir gazeteci, yazar, sanatçı, insan hakları aktivisti veya herhangi bir tür siyasi eleştirmen kendini güvende hissetmeyecektir.
Türkiye’nin kararı, başka bir bariz nedenden dolayı ciddi şekilde yanlış yönlendirilmiştir. Kaşıkçı’yı öldürenler ve parçalayanlar gibi katiller, hükümetler birbiriyle işbirliği yapması gerektiği için cezasız kalabiliyorsa, bu çok çirkin ve tehlikeli bir emsal teşkil ediyor.
Sadece Suudi Arabistan gibi bir rejim (aynı cinayetlerin) tekrarını düşünmekle kalmayabilir, diğer zalim hükümetler de Türk şehirlerinde sürgünde yaşayan kendi muhaliflerinin peşine düşmek için cesaretlenebilir. Bu nedenle, Suudilerin işbirliği yapma konusundaki isteksizliği nedeniyle Türkiye’deki yasal işlemlerin nihai olarak adaleti sağlama olasılığı düşük olsa bile, davayı sürdürmenin faydaları açıktı: böyle yapmak güçlü bir caydırıcılık olabilirdi.
Türk politika yapıcılarının, Arap Baharı devrimlerine sempati duyarak daha önce düşmanlaştırdıkları Arap rejimleriyle farklılıkları uzlaştırmak istemeleri tamamen anlaşılabilir bir durumdur. Ayaklanmalar şimdi bastırıldı, Arap Baharı kışa döndü ve bölünmenin her iki tarafı da yeni bir sayfa açmanın zamanının geldiğini düşünüyor. Türkiye, Arap Baharı yanlısı duruşu nedeniyle büyük bir yükü omuzladı ve bu yükün bir kısmını boşaltmanın yollarını bulmaya hakkı var. Ancak bu asla kendi demokrasisini baltalamak pahasına olmamalıydı.”
KAYNAK: KRONOS
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***