Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülmesine ilişkin 26 sanığın yargılandığı davada mahkeme, durma kararı vererek yargılamanın Suudi Arabistan adli makamlarına devrine hükmetti.
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, haklarında yakalama kararı bulunan firari 26 sanık katılmadı.
İstanbul Barosu tarafından görevlendirilen bazı avukatların sanıkları temsil ettiği duruşmada, Kaşıkçı’nın nişanlısı müşteki Hatice Cengiz ile avukatı da hazır bulundu.
İstanbul’da işlenen Kaşıkçı cinayetinin ardından Türkiye sert tepki gösterirken, Suudi Arabistan’a uluslararası çapta tepki gösterildi. Riyad yönetimi, Ankara ile ilişkilerin gerginleşmesinin ardından Türk ürünlerine karşı boykot uyguladı.
Ancak son dönemde iki ülke arasında ilişkiler tekrar düzelirken, Türkiye’nin Suudi Arabistan’a yaptığı ihracat tekrar artmaya başladı.
Duruşmada kararını açıklayan mahkeme heyeti, dosya hakkında durma kararı verilerek, yargılamanın Suudi Arabistan adli makamlarına devrini kararlaştırdı.
Adalet Bakanlığı, davanın Suudi Arabistan adli makamlarına devrini uygun görmüştü
Adalet Bakanlığı pazartesi günü yaptığı açıklamada, 26 sanığın yargılandığı davanın Suudi Arabistan adli makamlarına devrini uygun görmüştü.
Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü, Kaşıkçı davasına bakan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin talebi üzerine kovuşturmanın Suudi Arabistan makamlarına devri konusundaki görüşünü, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi.
Ceza kovuşturmalarının devredilmesine ilişkin her iki ülkenin birlikte taraf olduğu herhangi bir sözleşme veya ikili anlaşma bulunmadığına işaret edilen görüş yazısında, bununla birlikte, 6706 sayılı Kanun’un “Soruşturmanın veya Kovuşturmanın Devri” başlıklı 23. maddesinin 2. fıkrasında “Milletlerarası anlaşma bulunmaması halinde, mütekabiliyet ilkesi esas alınarak bu kanun çerçevesinde soruşturma veya kovuşturmalar devredilebilir veya devralınabilir.” hükmünün yer aldığı belirtildi.
Ayrıca Kanun’un 24. maddesine göre, üst sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yürütülen soruşturma ve kovuşturmaların, sanığın yabancı bir devletin vatandaşı olması nedeniyle Türkiye’de hazır bulundurulamaması veya adli yardımlaşma yoluyla savunmasının alınamaması hallerinde devredilmesi imkanının bulunduğu aktarılan görüş yazısında, şunlar kaydedildi:
“Kovuşturma kapsamında yargılanan sanıklar hakkında iade talebinde bulunulmasına rağmen, mezkur talebe Suudi Arabistan makamlarınca olumsuz yanıt verilmiş olması nedeniyle 6706 sayılı Kanun’un 24. maddesinde yer alan şartların mevcut olduğu değerlendirilmekte olup, bu itibarla kovuşturmanın Suudi Arabistan adli makamlarına devri Bakanlığımızca da uygun görülmüştür.”
Kaşıkçı cinayeti nasıl işlendi?
Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ı Washington Post Gazetesi’ndeki köşe yazılarıyla eleştiren Kaşıkçı, en son 2 Ekim 2018’de Suudi Arabistan’ın İstanbul konsolosluğuna girerken görülmüştü. Daha sonrasında Kaşıkçı’nın izine rastlanılmazken yetkililer gazetecinin cesedinin parçalara ayrılarak konsolosluktan çıkarıldığına inanıyor.
Eylül 2020’de, bir Suudi mahkemesi, “şeffaflıktan yoksun olduğu” belirtilen bir davada öldürme nedeniyle sekiz kişiyi yedi ila 20 yıl hapis cezasına çarptırdı. Sanıkların hiçbirinin ismi açıklanmadı.
Bir yıl önce yayınlanan bir ABD istihbarat raporu, Veliaht Prens Muhammed’in Kaşıkçı’yı öldürme veya yakalama operasyonunu onayladığını bildirdi. Suudi hükümeti rapordaki bulguları reddederek Selman’ın olayla ilgisi olmadığını açıkladı.
Prens, The Atlantic’te bu ay yayınlanan bir makalesinde, suçu kanıtlanana kadar bir kişinin masum sayılması gerektiğini belirterek kendisine yöneltilen suçlamalarla haklarının ihlal edildiğini hissettiğini yazdı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***