YORUM | MAHMUT AKPINAR
Düne kadar yere göğe sığdıramadığı, çevresine örnek gösterdiği, çocukluğunu bildiği, hayatı gözlerinin önünde geçmiş tanıdıklarını, yakınlarını “hain”, “ajan” ilan etti bu toplum. Polisi arayıp “Burada terörist var, gelin alın!” diyen babalar oldu. Oluşturulan propagandaya aldanıp, öz evladına iftira attı, torunlarına bile düşman oldular.
Neden? Çünkü inandıkları “tanrı” öyle diyordu. Tanrı yerine koydukları devlet veya devlete çökmüş kirli ve kibirli zevat öyle işaret etmişti.
Cadı avı başlayalı 10 yıl oluyor. Ekonomi çöktü, devlet bitti, adaletin kırıntısı kalmadı, toplum ayrıştı, milleti açlık korkusu sardı ama insanlar hala (yeterince) muhasebe yapmıyor, aklı selime dönmüyor. İktidar medyasının verdiği gazla sağa-sola saldırmaya, masum insanlara zarar vermeye devam ediyorlar. Daha yeni haber oldu, mahalleli kadınlar birleşip bir dönem çocuklarını teslim etmek için yarıştıkları KHK’lı öğretmene 20 kişi birden saldırıp “hain”, “terörist” diye linç etmeye kalkmışlar.
Bu zombileştirilmiş halkın demokratik dünyada olanları da farklı değil. Avrupa’da yaşayan ama hukuktan, demokrasiden, insan haklarından bihaber yığınlar var. Yakın olması hasebiyle bir süre Türk arkadaşların çalıştığı bir berbere gitmeye başladım. Gayet kibar, nezaketli genç arkadaşlar geçen, “Mahmut Abi artık bizim dükkana gelmese!” diye haber göndermişler. Meğer işletmenin sahibi kartaloz dayı, “Dükkanıma ‘FETÖ’cüler gelmesin, onları tıraş etmeyin!” demiş. Le havle çektim. Hiç görmediğim bu yobaz dayıya, “Bu bir ayrımcılık, burası Türkiye değil, cezası ağırdır, uğraşırsam öttürürler!” diye haber gönderdim.
Kendileri de topun ağzında olup her an “terörist” ilan edilip ağır bir tecride maruz kalabilecek koca koca cemaatler, tarikatlar bile aynı propagandanın etkisindeler. Bir arkadaşım anlattı. Şu sıralar AKP’ye tam biat etmediğinden dolayı hedef yapılan, yurtlarıyla bilinen bir cemaat Afrika’ya açılıyor. Yol, yöntem bilmiyorlar. Arkadaşlar, onlar da İslami hizmetlerin bir yerlerinden tutsunlar, Kur’an öğretsinler diye destek oluyorlar. Hava alanından alıyor, evlerini tutuyorlar. Yurt dışında Anadolu kökenli her kişiye-gruba yaptıkları gibi rehberlik ediyor, işlerine omuz veriyorlar. Bir rekabet, haset duygusuna kapılmıyorlar. Zira dünyada herkese yetecek kadar çok iş, herkesin ilgilenebileceği kadar çok insan var. İnsaflı olmasını beklediğimiz bu grubun gayet sıcak ilişkiler kurulan hocasının bir gün bilgisayarı çöküyor. Hizmet’in okuluna getirip bilgi işlem biriminden dataları kurtarmak için yardım istiyor. Arkadaşın dikkatini Cemaat’le ilgili bir dosya çekiyor, dosyada Cemaat’in “ABD ajanı” olduğunu vs. anlatan bir doküman görüyor. Sitemle, “Hocam bu nedir?” diye sorunca, hoca mahcubiyetle, “Ben öyle düşünmüyorum, ama bizim merkezden böyle dosyalar gönderiyorlar” cevabı veriyor. Şimdilerde Erdoğan bu grubu da “terörist”, “hain” ilan etmek için çalışmalara hız vermiş görünüyor.
Hizmet’in medyası, gazeteleri, TV’leri laikçi baskının ve karalamanın olduğu, “İmam keçi çaldı!” haberlerinin yapıldığı dönemde ayrım yapmaksızın bütün dindarları savundu, gitti röportajlar yaptı, işin aslını öğrenip yayınladı. Hatta bunlardan “Yalan haber dosyası” adıyla kitaplar çıkmıştı. Şimdilerde bu gruplar da hedefe konuyor. Doğu Perinçek, “Tarikatların cemaatlerin kökünü kazıyacağız!” demişti. AKP ile veya AKP’siz o hedefe doğru yürüyorlar. Ama korkarım ki bu defa onları savunacak bir Zaman, bir STV olmayacak. Seçimlerde halkın tercihi ve oyları için bekçilik yapan, haberlerin doğrusunu servis eden bir Cihan Haber Ajansı da yok.
Son olay yakın zamanda bir arkadaşımın başına geldi. Hepi topu iki elin parmakları kadar Türk vatandaşının yaşadığı ülkede mülayim, evliya gibi arkadaşımı “terörist” diye ihbar etmişler. Oradaki büyükelçilik arkadaşı deport ettirmeye çalışıyor. Dünyanın bir ucunda Latin Amerika’da dahi nefret dili ve AKP zehri buluyor insanları. Kimsenin tavuğuna kış demeyen arkadaşıma, “Neden seni ihbar ediyorlar ki bunlar?” diye sordum. “Abi bunlar dini bir cemaat mensubu kişiler ve ihbar edenlerin umre sevabı kazanacağına inandırılmışlar” dedi. Kini, nefreti, husumeti din olarak satıyorlar insanlara. Onlar da kendileri gibi namaz kılan, dindar bir kişiye zarar vermeyi “cihad” gibi algılıyor, sevap kazanırız sanıyor. Aslında iftira attıkları insanların terörist olmadığını çok iyi biliyor, o nedenle böyle davranıyorlar. Bir PKK’lı, DHKP-C’li ya da TİKKO’luyu şikayet etmeyi akıllarından bile geçiremezler. Gerçek teröristi gördüklerinde altına edecek tıynetteki kişiler emin insanlar üzerinden sahte kahramanlık yapıyorlar.
Cehalet, taassup, şiddet hangi kesimden gelirse gelsin tehlikelidir, tedbir alınmalıdır. Ama taassup din kaynaklı olur ve şiddet içerirse vahşetin, zulmün, adaletsizliğin boyutları derinleşebiliyor. Zira adam yaptığını dini motivasyonla ve “sevap kazanıyorum” diye yapıyor. AKP tarihte kalmış dindar ve vahşi Harici ekolü yeniden diriltti. Af, merhamet, kardeşlik yolu olan tasavvuf ekollerini, gönül ehli olması gereken tarikatları ve cemaatleri bile eli kanlı, merhametsiz Haricilere dönüştürdü.
Dindarlar böyle de, sekülerler farklı mı?
Topluma bakıyorsunuz solcu, liberal, Kemalist geçinenler ellerinde belge, delil olmadan, tanımadıkları kişileri linç yarışına girişiyorlar. İdeolojik saplantılarıyla milyonlarca insanı karalamaktan çekinmiyorlar. Çünkü bu ülkede emin insanlara nefretin, iftiranın, ayrımcılığın bedeli yok! Gezi Davasında bile “aydın” denilenler faturayı Erdoğan’a çıkartmamak için akla ziyan senaryolar üretiyorlar. İdeolojik saplantılı bazı gazeteciler Erdoğan üretimi nefret söylemiyle savunma yapmaya kalkıyorlar.
Adalet inanca, ideolojiye, kimliğe, ırka göre işlemez. Nefretle, duygusal tepkilerle karar vermez, delillerle, objektif verilerle hükmeder. Ama yargı dine, ideolojiye, siyasete alet edilirse kimi sevap kazanmak için, kimi vatanseverlik diyerek, kimi Atatürk’ün ruhunu memnun etmek için, kimi devrimci düşüncelerle masum insanları suçlamaktan, iftiralar atmaktan kaçınmaz.
Bizzat yaşamayınca insanlar bu kadar adaletsizlik olabileceğine ve yargının absürt kararlar verebileceğini düşünmüyor, ancak cezalar başına yağınca idrak ediyor. Önceden farklı ideolojilerin etkisinde işleyen ama şimdilerde hukuksuzlukta dip yapan yozlaşmış adalet mekanizmasıyla mücadele için öncelikle siyasi görüş farklılığının kenara bırakılması, duygusallığın, tepkiselliğin terk edilmesi lazım. Sonra da el birliğiyle bu bozuk kantarın düzeltilmesi.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***