Gezi mahkeme (???) kararı daha çok yeni, acısı çok taze, bu nedenden oradan başlayalım.
Hukuk devletinden, hatta bırakın hukuk devletini, kanun devletinden zerre kadar nasibini almamış bu kararı bir yargı organının kendi iradesi ile aldığını söylemesinler, en azından zekamızla dalga geçmemiş olurlar.
Benzer yaşanmışları arka arkaya yazmaya kalksam sayfalar sayfalar sürer, bu nedenden bir örnek olay olarak Gezi davası kararını düşünelim.
Aklı başında, vicdan sahibi herkesi çok rahatsız eden, hatta çıldırtan Gezi davası kararının bu şekliyle çıkmasının nedeni acaba ne?
Tekraren ifade ediyorum, kimse lütfen bağımsız yargı falan demesin bana.
Bu kararın toplumun bir kesiminin, büyüklüğünü kimse kestiremez, sinir uçları ile oynanması anlamına geldiği açık.
Muhtemelen de zaten hedef bu.
Bu Gezi kararının artçı sallantıları da gelecek, işler çok yavaş, insanı sinirlendirecek ölçüde yavaş da işlese, Avrupa Konseyi ve AİHM, Kavala kararının Türkiye tarafından uygulanmamasının gereklerini bir biçimde yerine getirecekler.
Bu gereğinin yerine getirilmesi sürecinde de, mesela Avrupa Konseyi üyeliğimizin askıya alınması, karar mekanizmalarında oylamalara katılmamızın engellenmesi gibi artçılar göreceğiz, bunu bilmeyen yok.
Erdoğan ve ekibi de mutlaka biliyorlar bunu.
Ama yine de yapıyorlarsa mutlaka bir planları var.
Türkiye çok yüksek bir enflasyon, düşük büyüme yani artan işsizlik yani stagflasyon dönemine gidiyor adım adım; azalan satınalma gücü herkesi zorluyor.
Bu çok sorunlu ortama bir de büyük hukuk, siyaset skandalları eklenince durum daha da karışıyor.
Toplum bu duruma bir tepki verecek ama nasıl?
İki yol var sanki.
Birincisi, yaklaşık bir sene sonra olacak Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilleri seçimlerini düşünerek, her türlü provokasyonu önlemek için adeta tepkisizliği seçmek, bu rezaletlere yanıt için sandığı beklemek.
İlk bakışta doğru gibi geliyor ama muhalefetin bu muhtemel stratejik tepkisizlik tepkisini hesaplayan Erdoğan ve AKP yönetimi acaba böylece dikensiz bir gül bahçesi mi öngörüyor ve toplum sokağa dökülmeden seçime kadar önlerindeki engelleri, seçim kanunu mesela, rahatça temizlemeyi mi düşünüyor?
Oyun teorisi alanında çalışan iktisatçı meslektaşlar için bu durum iyi bir siyasi oyun modeli muhtemelen.
Erdoğan ve AKP yönetiminin her fırsatta gerginliği arttırmayı (bu bir sabite sanki) seçtiği ortamda muhalefet birinci örnektekinden farklı bir yanıt da üretmeyi seçebilir ve anayasal, yasal çerçeve dahilinde tırmanan, daha doğrusu tırmandırılan gerginliğin üzerine gidebilir.
Erdoğan ve AKP stratejisinin değişmeyeceği varsayımı ile, bu yeni durumda yani birbirini besleyen gerginlik ortamında seçimlerin akıbetinin ne olacağı da belirsiz.
Hoş, muhalefetin tepkisizlik stratejisini seçtiği durumda da şayet Erdoğan seçilemeyeceğini anlarsa, görür ise seçimin akıbetinin belirsizlik statüsüne kayacağı kesin.
Gerçekten ilginç bir “game theoretical” durum.
Erdoğan’ın gerginlik stratejisini değiştirmeyeceğini varsaydık ama yeni bir konjonktürde bu varsayım bile çöpe gidebilir.
Her durumda muhalefetin stratejisi ne olacak?
Erdoğan seçimlere iki ya da üç ay kala “bize TBMM’de yeterli çoğunluğu verirseniz Anayasada değişikliğe gider ve Devletin dini İslamdır ibaresini Anayasaya koyarız” derse muhalefetin tepkisi ne ve ne kadar olur, tahmin edebilen var mı?
Bu tepki bir strateji çerçevesinde ele alınabilir mi?
Kurumlar bu durumda nasıl tepki verirler?
Muhalefetin temel hedefi seçimlerde Erdoğan’ı yenmek ve Saray’a değil, Çankaya’ya Cumhuriyet değerlerine bağlı birini taşımak ise acaba nasıl bir strateji tercihi en optimali olacaktır.
Sandık gelene kadar her rezilliğe tepkisiz kalmak mı, tepkileri çoğaltmak mı, bir ara strateji mi geliştirmek?
Bu tercih doğal olarak Erdoğan’ın benimseyeceği stratejiye bağlı ama bu strateji sanki gerginlik tırmandırmak yönünde biraz belirlenmiş gibi.
Ama, muhalefetinki çok belli değil.
Seçim sonrası “Güçlendirilmiş parlamenter sistem” projeleri bence çok önemli ama siyaseten bir sene için acaba ne kadar anlamlı.
Kanımca en önemli soru ise muhalefetin seçeceği stratejiye bağlı olarak Erdoğan’ın siyasi maksimizasyon planı ne olacak ?
Merkeze mi kayar, ya da “Devletin dini İslamdır” hedefine (?) doğru mu hamle yapar, bu da çok net değil.
Seçimlere ulaşabilecek isek önümüzde çok enteresan bir sene var demektir.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***