Sözcü yazarı Ege Cansen, bugünkü yazısında Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik duruma ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
“Önce pandemi şimdi de Ukrayna savaşı yüzünden tedarik ve üretim süreçleri yavaşladı. Ortaya bir ‘arz açığı’ çıktı. Bu da paranın miktarı artmasa da ‘fiyatlar genel düzeyi’ni yükseltti. Bu fiyat artışları, enflasyondan doğmadığı halde, bu hali anlatan başka bir kelime olmadığı için buna da ‘enflasyon’ dendi. Aslında bu fiyat artışları, mevcut “arz ile talebi” denkleştirmek ve üretim kaynaklarını ‘arz açığı’ olan sektörlere yönlendirmek için yararlı bir düzeltmedir. Ne var ki; bu faydalı düzeltme halka ‘pahalılık’ olarak yansımak zorundadır” diyen Canden, bu durumun hem Türkiye hem de diğer ülke ekonomileri için geçerli olduğunu söyledi.
“Ancak bizim, arz açığı sorununu gidermenin üstüne binen bir de ‘devalüasyon-enflasyon’ sarmalı meselemiz vardır. Bu sarmal da ‘pahalılıkla mücadele’ ederken ‘enflasyonu yükseltme’ riskini ortaya çıkarmaktadır” diyen Cansen, şunları kaydetti:
“Kaynak tahsisini düzelten faydalı ‘fiyat artışları’nın yapışkan enflasyona dönüşmesi iki şarta bağlı olarak gerçekleşebilir: 1. Kendisini enflasyona ezdirmemek isteyen bireyler, sendikalar ve firmalar, ellerine fırsat geçer geçmez piyasaya sundukları mal veya hizmetlerin fiyatını mümkün olan en yüksek oranda artırırsa. 2. Hükümet, halkı enflasyona ezdirmeyeceğim diye, maaş ve ücretleri geçmiş ‘gerçek’ enflasyona endeksleyerek yükseltir ve üstelik iç piyasayı kredi hacmini genişleterek büyütme tutkusundan vazgeçmezse. Bu şartlar altında enflasyon, devalüasyon; devalüasyon enflasyon doğurur. Son söz: Kötü ekonomi politikası, iyi niyet taşlarıyla döşenir.”
Yazının tamamını okumak için tıklayın.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***