15 Temmuz’da yaşları küçük olduğu için herhangi bir işlem yapılmayan eski askeri öğrencilerin 18 yaşına geldiğinde tutuklanarak cezaevine göndermesine tepki gösteren Korkusuz yazarı Memduh Bayraktaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleştirilen ilk askerî darbe olan 27 Mayıs 1960 darbesinde bile devletin günümüz devletinden daha adil olduğunu söyledi.
Gezi Davası’nda Osman Kavala’ya müebbet hapis ceza verilmesinden sonra herkesin sadece kendi mahallesindeki mağduriyetleri dile getirmesini eleştiren Korkusuz yazarı Memduh Bayraktaroğlu, ‘‘Kimseye akıl verecek değilim ama sadece kendi ölüsüne ağlayıp, sadece kendi komedyenine gülen insanlardan oluşan bir toplum: Demokrasiyi hazmedemez. Artık kabul edelim ki Müslümanlar demokrat olabilir ama her demokrat Müslüman olmak zorunda değildir. Demokratik hukuk devletinden nefret edenler Müslümanlar değil, siyasal İslamcılardır. Müslüman demokratlar muhafazakâr olabilir ama tutucu olamaz. Tutucu Müslüman demokrat olamaz.’’ İfadelerini kullandı.
KHK’LILAR HAYATA DÖNSÜN DİYEMEYENLERİN 80 YAŞINDAKİ HAPSE ATILAN PAŞALAR İÇİN ADALET İSTEME HAKKI YOKTUR’
Gazeteci Memduh Bayraktaroğlu Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarda ‘‘80 yaşından sonra ve haksız, hukuksuz yere hapiste yatan paşalar için “oh oldu” diyenler; kendi mağduriyetlerini hiç kimseye anlatamazlar. KHK’larla işinden olmuş, hapse atılmış; ellerine hayatlarında bir kere bile silah almamış masum insanlar için “bu zulüm bitsin, KHK’lılar hayata dönsün” diyemeyenlerin: 80 yaşından sonra hapse atılan paşalar için adalet istemeye hakları yoktur.’’ ifadelerini kullandı.
DARBECİLERİN DEVLETİ BİLE GÜNÜMÜZ DEVLETİN DAHA ADİLDİ
Adaletin sadece egemenlerin değil masum olan herkesin hakkı olduğunu kaydeden Bayraktaroğlu, 27 Mayıs 1960 darbe sürecinde devletin günümüz devletinden çok daha adil odluğunu belirterek başından geçen bir olayı şöyle anlattı:
‘‘Yargılamalarda adil karar kişi/ler için değil; eylem ve söylemin suç tanımına girip girmediğine bakılarak alınır. Gezi davasında eylem ve söylem yargılansaydı; adalet yani beraat çıkardı. Muktedirin nefret ettiği kişiler yargılandığı için adaletsizlik çıktı.
27 Mayıs 1960 ihtilâlinden sekiz gün sonra, sabahın en erken saatlerinde 1 polis ve 2 inzibat evimize gelip babamı aldılar merkez karakolundaki nezarethaneye götürdüler. Aynı gün okuldan döndükten sonra anneciğim bir kaba yemek koydu.
Merkez Karakolu’ndaki nezarethanede gözaltına alınan babacığıma götürecektim. Kapların birinde yemek, diğerindeyse yoğurt vardı. Karakolun kapısındaki polis, yemeği kime getirdiğimi sorunca: “Necdet Bayraktaroğlu” dedim başımı dikerek.
Polis önce yemek kabını açtı baktı. Sonra da yoğurt kabını. Aynı anda elini yoğurt kabının içine soktu. Ben de o küçücük boyumla bastım tekmeyi polisin bacağına ve dönüp arkamı başladım koşmaya.
Polis, elindeki kapları oracığa bırakıp beni takip etti. Şevket Dingiloğlu Parkı’nın içine yeni girmiştim ki arkama dönüp baktığımda polisin geldiğini gördüm. Hemen yerden iki tane irice taş kapıp birini karakolun üst kat penceresine fırlattım. Cam kırıldı.
İkinci taşı arkamdan gelen polise attım isabet ettiremedim. Tekrar dönüp kaçmaya başladım ama aynı anda polis beni ensemden yakaladı. Sonra da yüzümü kendisine çevirdi. Tokat atacak diye çok korktuğum o sırada karakolun üst kat penceresine baktım.
Kırık camdan başını uzatmış babacığım çaresizlik içinde bizi izliyor, beni tutan polise: “Sakın vurma ha! Ona ben bile şimdiye kadar fiske vurmadım!” diye bağırıyordu.
Polis beni yavaşça yere koydu: “Hadi bakayım evine git” dedi. Sonra, yemek kaplarını dedeciğimin kunduracı dükkânına göndermişlerdi. Hayatımdaki ilk ve son anarşist eylemim o oldu ve bir daha ömrüm boyunca devlete karşı hiçbir eyleme katılmadım.
Aynı karakolun Baş Komiseri eniştemdi (Büyük halamın eşi). Akşam bize geldi. Önce kızgın bir ses tonuyla bana devlete karşı geldiğimi suç işlediğimi beni de hapse atabileceklerini söyledi. İtiraf ederim ki korktum.
Sonra gülümsedi, sağ eliyle başımı okşadı. “Şaka yaptım ama yine de devletin polisine tekme atmak, yüzüne tükürmek suçtur yaşın küçük diye affedildin” dedi.
Yaşım 18 olduğunda enişteme devletin benim o günkü suçumu unutmuş olup olamayacağını sordum. “Devlet kendisine karşı işlenen suçu unutmaz ama o zaman senin yaşın küçük olduğu için devlet seni hapse atmadı” dedi.
“Şimdi artık büyüdüm, şimdi atar mı?” diye sordum: “Başka bir suç işlersen atar ama o günkü suçun için atmaz” cevabını verdi gülümseyerek.
Yani canlarım; ihtilalcilerin devleti, 15 temmuzda 14 yaşında olan askerî mektep çocuklarını yaşları 18’i geçtikten sonra tutuklayan günümüz devletinden çok daha adildi…’’
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***