YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN
Aslında en doğru tanımı İngiliz The Economist dergisi yaptı.
Derginin son sayısında yer alan “Türkiye Rus oligarklara nasıl kur yapıyor?” başlıklı yazıda ifade edildiği gibi ‘Erdoğan’ın fırsatçılığının Batı başkentlerinde yarattığı bıkkınlık büyüyor”
Diplomatik kelime oyunlarının sonuna kadar kullanıldığı bu cümle aslında Erdoğan rejiminin son yıllarda uyguladığı politikalara esaslı bir itiraz da içeriyor. ‘Bıkkınlık’ sıradan bir kelime-tanım değil.
Mesela Suriyeli mülteciler meselesinde.
Her ne kadar iç kamuoyunda ‘ensar muhacir’ söylemi kullansa da Erdoğan milyonlarca Suriyeliyi AB’ye karşı koz -şantaj olarak kullanıyor ve bu durum AB başkentlerinde kızgınlık nedeni.
Aynı şekilde Türkiye’nin coğrafi konumunu ABD’ye karşı kullanması da Washington’da bıkkınlık sebebi.
Örnekleri uzatmak mümkün.
Nitekim şu anda yaşanmakta olan Ukrayna krizi Batı başkentlerini bir kez daha Erdoğan gerçeği ile başbaşa bıraktı.
ERDOĞAN-PUTİN MUTABAKATI MI?
Başta Washington olmak üzere Batılı politika yapım merkezlerinde giderek büyüyen ancak henüz mikrofonlara söylenmeyen şüpheyi-soruyu şöyle formülize etmek mümkün: “Erdoğan’ın Rus oligarklara kapıyı açması Putin ile Erdoğan arasında varılan bir mutabakatın sonucu mu?”
Sonuçta Rus oligarklardan bahsediyoruz ve bu kişiler servetlerini Putin’e borçlular. Erdoğan’ın “ne olursanız olun, bize gelin” demesiyle servetlerini alıp Türkiye’ye koşmazlar.
Dediğim gibi kimse mikrofonlara bunu söylemiyor ama Batı başkentlerinde oligarkların Türkiye’ye koşmasının Putin ile Erdoğan arasında yaşanan bir mutabakat olduğu yönünde şüpheler var.
Dolayısıyla bu durum Erdoğan ile ilgili soru işaretlerini daha da büyütüyor.
Bilindiği gibi Erdoğan, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sürecinde başta çok mesafeli durdu. Hatta Ukrayna’ya sattıkları Bayraktar insansız hava araçlarını bile gündeme getirmedi.
Üstelik, başta CNN İnternational olmak üzere dünya medyasının önde gelen kurumları döne döne Bayraktar’ dan bahsederken Erdoğan medyası üç maymunu oynadı.
ABD önderliğindeki Batı bloğu ambargoları arttırınca hem ambargolara katılmadı hem de tarafsız olacağını söyledi.
Bu arada şunu da hatırlatmakta fayda var; Ukrayna’nın işgali ve sivil kayıpların çok büyük olduğu bu gibi durumlarda ‘tarafsızım’ demek aslında işgalci güçlerle iş tutmaktır.
Erdoğan takip ettiği politikalarıyla bir yandan Ukrayna’ya damadının Bayraktarlarını satarken öbür yandan Putin’e hayat öpücüğü vermis oldu.
Türkiye yaptırımlara katılmazken bir yandan da Putin’in oligarklarının önüne kırmızı halı serdi.
Erdoğan’ın bu hamlesi Putin için gerçekten hayati öneme sahip. Sonuçta oligarklar Putin sisteminin temelini oluşturuyorlar.
Aslına bakılırsa Putin ile oligarklar arasındaki ilişki tam da Erdoğan’ın hayalini kurduğu model. Erdoğan’ın Putin modelini Türkiye’de uygulamak için özellikle 2010 sonrası ciddi adımlar attığı Ankara kulislerinde yaygın olarak konuşulmuştu.
Erdoğan’ın yakın halkasına girip kayıtsız şartsız biat edenlerin nasıl ihya edildiğini ve ‘Bizim oligarkımız ol’ talimatı-teklifi karşısında ‘isteksiz ya da karşı duran’ların başına neler geldiği herkesin malumu.
ERDOĞAN PUTİN’İN TRUVA ATI MI?
Bu noktada şunun altını tekrar çizmemiz lazım.
Putin’in kurduğu çarkın en kritik adamları oligarklar. Devlet imkanları ile zengin ettiği bu işadamları Putin’in Batı başkentlerindeki truva atları sayılabilir.
Zaten ABD önderliğinde başlatılan yaptırımların doğrudan oligarkları hedef alması da bu realiteden kaynaklanıyor. Oligarkların sıkıştırılması ile Putin’in sonunun getirilebileceğini düşünen ABD ve AB nokta atışı ambargolar koydu.
Ancak Erdoğan’ın hamlesi bu yaptırımları boşa çıkartıyor, en azından istenen etkiyi sağlamasını engelliyor. Erdoğan benzeri bir taktiği İran ambargosu sırasında Reza Zarrab ile uygulamıştı.
Zarrab aracılığıyla ambargoyu delen Erdoğan kendisiyle birlikte yakın halkasını paraya boğarken Türkiye’nin çıkarlarını heba etmişti. Dahası Zarrab skandalının neden olduğu yıkım ve bıraktığı fatura ölçülemiyor bile.
Benzeri bir durum şimdi de Rus oligarklar üzerinden yaşanacak.
Rus oligarkların Türkiye’ye akın etmesinden kazanacak olan Erdoğan ve yakın halkası olacak.
Erdoğan, S-400 ile başlayan ‘derin ilişki’nin bir devamı olan oligarkları Türkiye’ye taşıyarak aslında Putini kurtaran adam oluyor.
Putin’de ise Erdoğan’ı bir nevi ‘Truva atı’ olarak görmeye devam ediyor. Ayrıca Batıyı Erdoğan’a muhtaç bırakıyor.
Putin ayakta kaldıkça Erdoğan da pozisyonunu güçlendirmiş olacak. Putin’in Erdoğan’ın elini güçlendirmek için ‘müzakereler için İstanbul’a gitmesi’ kimseyi şaşırtmamalı.
Erdoğan’ın Putin politikasının geleceği ise Rusların Ukrayna’da başlatacakları ikinci dalga saldırılara göre şekillenecektir.
Putin Ukrayna’da başarılı olursa Erdoğan’da başarılı olmuş olacak.
Ancak Putin’in Ukrayna planları başarısız olursa bu kez ABD ve AB, Erdoğan üzerindeki baskıyı arttıracaktır.
Erdoğan Putin’in geri dönülemez şekilde gittiğini gördüğü anda rahatlıkla Putin’i satacaktır. Siyasi kariyeri bunun örnekleriyle dolu.
Bakalım Putin’in hazırlıklarını yaptığı ikinci dalga saldırı Erdoğan ve Batı başkentleri ile olan ilişkisini nasıl etkileyecek.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***