Avrupa Birliği (AB) mali yardımların kesilmesine neden olabilecek cezai işlemlerin başlatıldığını Çarşamba günü Budapeşte’ye resmen bildirdi.
Bu girişim AB tarihinde bir milat, çünkü daha önce hiçbir üye ülkeye karşı AB resmi kurumları tarafından böylesi bir cezai işlem başlatılmadı.
AB mevzuatına göre bu tür cezai işlemler, “hukuk devleti kuralları gerektiği gibi işletilmeyen” üye ülkelere karşı gündeme getirilebiliyor.
Macaristan’a karşı yöneltilen suçlamalar öncelikle AB tarafından verilen mali yardımların suiistimal edildiği iddialarını kapsıyor: Bunlar arasında ülkede uygulanan ihale sisteminin yolsuzluklara açık olması, AB fonlarının dağıtımının takip edilememesi, mali denetimlerin yetersiz kalması, yolsuzluk iddialarının kovuşturulmaması ve yardımların dağıtılmasında devlet denetiminin göstermelik olması gibi gerekçeler sıralanıyor.
Prosedür nasıl işleyecek?
Çarşamba günü cezai takvim işlemeye başladı. Resmi tebligatın Budapeşte’ye iletilmesinin ardından Macar hükümeti iki ay içinde iddialara yanıt hazırlamakla yükümlü.
Bu yanıt eğer Komisyon tarafından tatmin edici bulunursa suçlamalar geri çekilecek ve yardımlar Macaristan’a ödenmeye devam edilecek.
Ancak komisyon yanıt mektubunu ikna edici bulmaz ise Macaristan’a verilen yardımların tümden durdurulmasını önerecek. Bu durumda karar taslağının başkanlar zirvesine götürülmesi gerekiyor.
Mevzuata göre zirvede kararın oylanıp, “iki koşullu onay” alması gerekiyor: Yardımın iptal edilebilmesi için birinci koşul, 27 üye ülkenin % 55’inin, yani 15 ülkenin “Evet” oyu kullanması. Ancak ikinci koşula göre de “Evet” oyu kullanan 17 ülkenin AB toplam nüfusunun % 65’ini kapsamanı gerekiyor.
Gözlemciler Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından Macaristan ve Polonya’nın başını çektiği ve V4 ülkeleri olarak anılan dört Doğu Avrupa ülkesi arasında güç dengelerinin değişmesinin; geçen hafta gerçekleşen ve sol-liberal partilerin zafer kazandığı Fransa ve Slovenya seçimlerinin ardından söz konusu bu koşulların gerçekleşeceğini düşünüyor.
Bu noktaya nasıl gelindi?
Macaristan ve Polonya AB tarafından yıllardır hukuk devletini ihlal eden uygulamaları nedeniyle eleştiriliyor.
Macaristan’a yönelik iddialar, öncelikle ekonomik yolsuzlukları, özgür basını kısıtlayan uygulamaları, sivil ve muhalif kurum ve partiler üzerindeki yaptırımları içeriyor. Polonya ise bağımsız yargıyı tasfiye etmeye ve yargı sistemini hükümete bağlamaya yönelik yargı reformu nedeniyle AB’nin tepkisini çekiyor.
Ancak AB mevzuatı, yeni üye kabulünde çok net olmakla birlikte, hukuk dışı uygulamalarda ısrar eden üye ülkelere karşı nasıl bir tepki gösterilebileceği konusunda açık değildi.
Üyelikten çıkarmaya kadar varabilecek son tedbir olan 7. madde ise tüm üyelerin mutabakatını gerektirdiğinden pratikte uygulanamayacak bir maddeydi.
Sonunda AB’nin çaresizliğini 2018 yılında Almanya, Danimarka, Hollanda ve İsveç tarafından geliştirilen “cezai işlem” maddesi çözdü.
Macaristan’ın eleştirilere karşı takındığı vurdumduymazlığa karşı formüle edilen bu yeni madde üye ülkelere verilen mali yardımların kesilmesine imkân sağlayacaktı.
Yeni geliştirilen cezai işlem maddesine karşı Viktor Orban’ın veto tehdidinde bulunmasına rağmen, araya giren Covid salgını ve acil mali yardımların dağıtılması zorunluluğu gündemi değiştirdi.
Söz konusu maddenin bir idari tedbir olarak değil, önceden alınacak bir mahkeme kararıyla uygulanabilmesi üzerine bir mutabakat doğdu.
Söz konusu ön koşul olan mahkeme kararı Şubat 2022’de alındı, böylece cezai işlemlerin gündeme gelmesi de Macaristan’daki seçimler sonrasına kaldı.
Cezai işlemlerde Polonya neden gündemde değil?
Farklı gerekçelerden yola çıkarak da olsa, şimdiye kadar benzer prosedür uygulanan Polonya, cezai işlemler konusunda öyle anlaşılıyor ki, şu an itibarıyla AB’nin hedefinde değil.
Uzmanlar Polonya’nın Ukrayna konusunda AB politikasına sadık kalmasının bunun nedeni olabileceğini düşünüyorlar.
Macaristan, Rusya ve Ukrayna arasında bir denge politikası izlemeye çalışırken, Polonya Ukrayna’ya tam destek veriyor ve bu da AB dış politikasına denk düşüyor.
Ancak AB ve Polonya arasında farklı görüşmelerin gündeme gelmiş olabileceğini, Polonya’nın savaş koşulları nedeniyle AB’nin itirazlarını dikkate alabileceğini, yani uysallaştığını düşünen gözlemciler de var.
Üçüncü bir alternatif de Brüksel’in bu uygulamayla Budapeşte ve Varşova arasındaki sıkı işbirliğini zayıflatmak istemiş olabileceği ihtimali.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***