Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu sonunda amacına ulaştı ve 10 Mart günü, Antalya’da Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Kuleba ile masaya oturacak. Bu tümceyi okuyanlar Türkiye’nin Barış Masası kurduğuna inanabilseler de ben kendi kendime “Bu masa niye kuruldu ve hiç utanmamız yok mu acaba ve Rusya’yla Ukrayna neden kabul ettiler bu masayı” diye geçiriyorum içimden.
Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim, bana göre savaşan bir ülke, savaşan başka 2 ülke için barış masasına oturamaz, biraz siyaset bilse yada utanma olsa, teklif bile etmemeli. Rusya-Ukrayna savaşı çıktığından beri Türkiye açısından söylenen ve tartışılan bir durum var, o da Türkiye’nin Kürtler ve Kürdistan üzerinden her türlü savaşın içinde olduğudur. Bu savaştan dolayı şöyle de bir benzetme yapılıyor, iktidarın Suriye Kürdistanı’ndan dolayı açtığı savaşla, Rusya’nın NATO’dan dolayı Ukrayna’ya açtığı savaş, mantık açısından aynıdır.
Burada haklılık yada haksızlık ayrı bir tartışmadır, Türkiye “Tam da sınırımda Kürdistan kuramazsın” diyerek hem Irak’a, hem de Suriye’ye devamlı müdahale ediyor ve saldırıyor. O kadar ki, Iraklı Kürtlerin referandumuna bile karıştı ve gereken cevabı da aldı.
Gelelim ikinci soruna, Türkiye Ukrayna’dan silah motoru alıyor ve onu giydirip tekrar Ukrayna’ya satıyor. İHA’ların motoru Ukrayna’dan geliyor, Albayraklar onları giydirip, silahlandırıyorlar ve tekrar Ukrayna’ya satıyorlar. Ukrayna motoru satarken kâr ediyor, Türkiye aynı motorun üzerine kâr koyup Ukrayna’ya satıyor ve insanların öldürülmesi için kullanıyor, bunun adına da ticaret deniyor, Türkiye kalkınıyor. O silahlarla Türkiye sayesinde insan öldürülürken, Türkiye öldürülen Rusya’yla görüşüp, “Gelin, ben sizi barıştırayım” diyor.
Olay bu kadarla da kalmıyor, Türkiye aynı zamanda Rusya’dan da silah alıyor ve bu yüzden batıyla ve NATO’yla kavgaya tutuşuyor ama bu savaşta NATO üyesi olduğu için silah aldığı Rusya’ya tavır koymak zorunda.
Bir üçüncü konu, Türkiye’nin savaşan bu 2 ülkeyle çok önemli bağları ve bağlantıları var. Hangi tarafı tutsa, diğer taraf bizimle ticaretini askıya alabilir ve bu zaten zorda olan Türkiye’yi zorlar. O yüzden Türkiye bu masayı, gerçekten barış istediği için değil, sadece ve sadece kendi çıkarlarını korumak için kuruyor yada kurmaya çalışıyor.
Yani anlayacağınız gerçekçi bir masa değil, aynı Kürt Açılım Masası gibi, “Barış masasını kurarım, Kürtlerin AKP’ye verdiği oy artar ve anayasayı tek başıma değiştirecek vekil sayısına erişirim, sonra da peşini bırakırım. Zaten bırakmasam da derin devlet bırakmaya zorlar, ben oy alana kadar onları ikna ederim, sonra da onlarla beraber hareket ederek Kürtlere savaş açar ve katliamlara devam ederim” Bunun aksine bir durum yaşandıysa lütfen bana yazın.
Dünya ayın 10’unda olacağı söylenen bu görüşme için ne diyecek, bilmiyorum ama bence olmama olasılığı daha fazla. Olmaması durumundaki bahanelerini şimdiden uydurmuşlar mıdır, bilemiyorum ama etkili bir gerekçe bulmaları bence zor olacak.
Bu işin esas başka bir olmama nedeni var, o da Recep Tayyip Erdoğan’ın ta kendisi. Şimdi düşünsenize, 10 Mart akşamı Çavuşoğlu 2 bakanla masadan barış yaparak kalkıp dünyaya ilan etse, Erdoğan’ın suratını görmek isterdim, kendisinin olmadığı bir masada barış olacak, bunun kahramanı da ha değiştirdi, ha değiştirecek diye beklediğimiz Çavuşoğlu olacak. Erdoğan buna izin vermez ve bu yüzden eften-püften bir sebepten dolayı bu masa önceden dağılır. Erdoğan o masaya nasıl tekme atacağını planlıyordur şu an.
Zaten NATO’nun artık üstünü çizdiği Türkiye açısından da bir düş gibi gözüküyor.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***