YORUM | MAHMUT AKPINAR
Tarih boyunca insanlık otoriter ve yayılmacı liderlerden çok çekti. Onların yüzünden ademoğlu her dönem büyük acılar, yıkımlar, göçler yaşadı. “İlkel” dediğimiz toplumlarda dahi savaşın kuralları vardı. Savaşlar halklara bulaştırılmaz, şehirler yakılıp yıkılmazdı. Tarihte bildiğimiz savaşların büyük kısmı meydan savaşlarıydı. Ordular savaşırdı, askerler ölürdü. Siviller, şehirler, halklar da sonuçlara razı olurdu, topraklar el değiştirirdi. Ama savaşlar son yüzyıldaki kadar şehirleri yakıp yıkmamış, sivilleri hedef almamıştı.
Eski zalimlerin ve psikopatların katliamlarının bir sınırı vardı. Kılıçla milyonları kesmenin, balyozla binaları yıkmanın, her evi tek tek yakmanın imkanı yoktu. İsteseler de sınırlı tahribat yapabiliyorlardı. Ama şimdi silahların gücü çok fazla arttı. Bir bombayla yüzbinleri, milyonları öldürmek artık mümkün. Putin bir emirle farklı kıtalarda farklı şehirleri vurabilir. Birkaç dakikada dünyayı kana ve karanlığa boğabilir. Silahların yaygın ve ağır tahrip gücü nedeniyle işgalci, saldırgan yönetimler artık orduları yenip şehirleri teslim almayı düşünmüyor. Aksine orduları ve askeri gücü dize getirmek için şehirleri bombalıyor, sivil yerleşimleri vuruyor.
Savaşların yıkıcılığının böylesine arttığı dönemde insanlığın en büyük problemi nükleer güce hükmeden psikopat, yayılmacı liderler. Nükleer silahlar için uluslararası denetimler, düzenlemeler var. Ancak bunlar bir delinin bu silahları kullanıp milyonları katletmesine, insanlığı ateşe atmasına mani değil. Demokratik dünyada da nükleer silahlar var ancak kullanılabilmesi için prosedürler gerekiyor. Alınacak her karar üzerinde muhalefetin, medyanın, kamuoyunun, yargının denetimi var. Demokratik dünyada bu tür kararları liderler re’sen alamazlar. Bir şekilde meclisi, kabineyi, kamuoyunu ikna etmek durumundalar. Ayrıca her aldığı ve uyguladığı kararın liderlere siyasi, hukuki maliyeti var.
Putin’in, Rusya’nın dahi egemen bir devlet olarak tanıdığı Ukrayna’yı bir sabah işgal etmesi otoriter liderlerin insanlık için nasıl bir tehdit olduğunu tekrar ortaya koydu. Mesele Rusya’nın çıkarları değil, otoriter bir liderin yayılmacı heveslerinin depreşmesi. Rusya zaten açık ara dünyanın en geniş topraklarına hükmediyor. Ama soğuk savaş döneminin mantığına sahip Putin’e göre, “Rusya tehdit altında ve kendisini güvenceye almak zorunda”. Bu yaklaşımla her otoriter lider kendisine işgal gerekçesi üretebilir. Nitekim Hitler’in işgallerinin gerekçesi de “Ukrayna’da Neo-faşistlere karşı savaşıyoruz” diyen Putin’in gerekçeleri ile benzerdi.
Otoriter liderler Türkiye, Suudi Arabistan gibi orta boy ülkelerde daha ziyade kendi halkına zarar veriyor, kendi insanını eziyor. En fazla komşu ülkelerde vekalet savaşları yapıyor. Suriye’de, Yemen’de milyonlarca sivilin mağdur olmasına, bebeklerin açlıktan ölmesine neden oluyor. En kötüsü(!) otoriter yönetimler modern ve müreffeh dünyanın huzurunu bozacak, dengelerini sarsacak mülteciler, göçmenler üretiyor. Ama otoriter lider nükleer güce sahipse, tehdit kendi halkına, bölgesine mahsus kalmıyor, insanlık için tehdide dönüşüyor. Eline dolu silah almış yaramaz çocuklara yapıldığı gibi, elindeki yıkıcı gücün büyüklüğü nedeniyle herkes global otoriter liderlere dikkatli davranıyor, onları kızdırmak, tahrik etmek istemiyor.
Rusya’nın Ukrayna işgali otoriter liderlere ders vermek ve sınırlamalar getirmek için insanlığa önemli bir fırsat verdi. Uyutulan ve ağır propagandaya maruz kalan halklar hariç dünyanın çok büyük kısmı Putin’in işgalini sebepsiz ve haksız saldırı görüyor. Bir avuç ülke dışında otoriter liderler bile Putin’in arkasında değil. Putin aleyhine oluşan atmosfer nedeniyle otoriter ülkeler bloğunun öncüsü Çin dahi Putin’i açıktan desteklemek istemiyor. Ama öte yandan insanlar Batıya da güvenmiyor. Kendi içinde demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, belirli denge-denetim sistemlerine sahip olsa da Batı dış politikada güven vermiyor. Emperyal ve kanlı geçmişi bir yana, Batı daha yakın zamanda Irak’ta yalana ve propagandaya dayalı işgal gerçekleştirdi. Libya’da, Afganistan’da, Suriye’de ülkelerin yıkılmasına halkların perişan olmasına sebep oldu.
Dünya kamuoyu kendisine zarar verme ihtimali düşük olduğu için lokal diktatörleri yok saysa da, elinde nükleer silah bulunduran otoriter liderler hakkında kaygılı. Putin’in Ukrayna saldırısı dünyanın bu tehlikeye uyanmasına vesile oldu. Putin eğer Avrupa’nın ortasında bir ülkeyi değil, başka bir ülkeyi işgal etseydi bu kadar infial ve farkındalık olmazdı. Batı dünyası bu kadar sert tepki vermez, dünyayı harekete geçirmezdi. Ama Ukrayna işgali nedeniyle artık insanlık her an bir delinin dünyayı kana bulamasından, nükleer silah kullanıp dünya savaşı çıkarmasından korkuyor.
İnsanlığın geleceği için nükleer silahlardan öte, bunları kullanma potansiyelindeki sorumsuz ve sınırsız güce sahip liderler, yönetimler tehlike ve tehdit içeriyor. Yaşanabilir ve huzurlu bir dünya için otoriter liderlerin ve yönetimlerin denetlenmesi, engellenmesi gerekiyor. Bunu yapabilecek yegane güç yine demokratik dünya, yine batı bloğu. Ama kanlı ve kirli geçmişe sahip oldukları, yalanı ve manipülasyonu yıllarca “dış politika” olarak sundukları için karneleri zayıf. Dünya artık globalleşti ve bir köye dönüştü. Bir yerdeki olumsuzluk hepimizi etkiliyor. Batılı demokratik ülkeler “bana dokunmuyor” “benim çıkarlarıma ters değil!”, “o benim diktatörüm” diyerek otoriter yönetimlerin bazılarını meşrulaştırmaktan ve sadece kendi çıkarlarına odaklanan, ama insanlık için, yerküre için zararlı eylemleri yok saymaktan vazgeçmeli. İnsanlık suçu işleyen, kendi halkına zulmeden liderlere ve yönetimlere karşı daha ilkeli olmalılar. Demokrasiye, hukuka, insan haklarına inanan batı, kirli ve emperyal geçmişinden uzaklaşıp, insanlığın ve dünyanın huzuru için çalıştığına dünya kamuoyunu ikna etmek zorunda. Buna eski veballerinden özür dileyerek ve insanlık için daha ilkeli, dürüst, açık olacağına dair taahhütlerle başlayabilir.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***