IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 10’uncu duruşması, 8’nci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki duruşma salonunda görülüyor.
‘6 YIL SONRA DOSYAYA DAHİL EDİLDİM’
Duruşma verilen aranın ardından siyasetçilerin tutukluluğa dair savunmalarıyla devam etti. HDP eski Parti Meclisi (PM) üyesi Ayşe Yağcı, Haziran ayında savunmasını verdiğini belirtti. Artık tutukluluk devamına dair verilen kararlara karşı savunma yapmanın anlamını yitirdiğini ifade eden Yağcı, hakkında sadece gizli ve açık tanık beyanları olduğunu, Kobanê eylemlerine nasıl iştirak ettiğine dair bir tespit olmadığını ifade etti. 6 yıl sonra dosyaya dahil edildiğine dikkati çeken Yağcı, “Daha önce ifadem dahi alınmadı. MYK üyelerinin tutuklandığından haberim vardı. Bir ay sonra gözaltına alındım. Kaçabilirdim, kaçmadım. Kaçma şüphesi somut olarak konulmuyor. Bu ibarenin tutukluluk devam içerisinde olmasını istemiyorum” dedi.
‘BİZİ YENİDEN SİYASETE ÇEKTİNİZ’
HDP eski MYK üyesi Pervin Oduncu da “Geçen celse duruşmanın sonunu dahi beklemeden gittik. Tahliye talepli konuşmalarımız ve HTS kayıtlarının sizin nezdinizde bir anlamı olmadığını düşünüyoruz. Trajik bir durumla karşı karşıyayız. Biz illegal değiliz. Yıllarca barış ve çözüm süreci için mücadele ettik. Ben uzun zamandır siyasetten uzaktım ama siz bizi yeniden siyasetin içine çektiniz. Siyasal kimliğimizi değerli ve anlamlı kıldığınız için teşekkür ederim” diye belirtti.
‘TARİHE GEÇTİNİZ’
Oduncu, yargılama şekline tepki göstererek, “Saatlerce burada oturuyor, sizi, tanıkları stres altında dinliyoruz. Siz bana 8 Mart’ta bağırdınız. 8 Mart’ta kadına bağıran başkan olarak tarihe geçtiniz. Derdimizi anlatmaya çalışıyoruz ama dinlemiyorsunuz. Devlet zor aygıtıyla üzerimize geliyor. Cezaları bitenler dahi tahliye edilmiyor. Sağa bakın, sola bakın disiplin cezası. Cezaevleri zulüm altında. Bizler de zor aygıtının içinde tutuluyoruz. Bir hafta duruşma 3 hafta ara verilerek, duruşma yapılmasını talep ediyorum. Fiziksel olarak da zorlanıyoruz. Duruşmalara katılmama ihtimalimiz güçleniyor” ifadelerini kullandı.
‘HDP İLLEGALİZE EDİLİYOR’
Oduncu, HDP’nin illegalize edildiğini söyleyerek, şunları dile getirdi: “HDP demokrasinin bir öğesi ancak siyasi partiden çıkarılarak, illegal gösterilmeye çalışılıyor şu anda yargı da buna hizmet ediyor. Biz illegal bir şey yapmadık. Bunu biliyoruz, tahliyemi talep ediyorum.”
ÖLBECİ: TAHLİYE TALEBİNDE BULUNMUYORUM
Söz alan aktivist Zeynep Ölbeci, tahliye talep etmek için kürsüye gelmediğini belirtti. Kadınları selamlamak ve 8 Mart’ı kutlamak için söz aldığını belirten Ölbeci, insanlar üzerindeki baskıyı iyi bildiklerini ifade etti.
3’ncü Dünya Savaşı’nın yaşandığını vurgulayan Ölbeci, “Ortadoğu’da bu savaş uzun zaman önce başladı ve tüm dünyaya yayılıyor. Soğuk savaş dönemini şu an yaşamıyoruz her zaman içindeydik. O nedenle savaşın ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz. Buradan Ukrayna’daki kadınları da selamlıyorum. Her şeyde olduğu gibi savaşı da erkekler çıkarıyor ama en çok etkilenen kadınlar oluyor. Biz her ne kadar bugün burada yargılanıyorsak da her zaman Ortadoğu’da savaş istemediğimizi söylediğimiz için yargılanıyoruz. Buradan bir kez daha söylüyorum. Biz savaş istemiyoruz” diye kaydetti. ULAŞ isimli gizli tanık dışında iddianamede hiçbir şeyin olmadığını kaydeden Ölbeci buna rağmen 14 aydır tutuklu olduğunu ifade etti. Ölbeci, yargılamanın bu şekilde devam etmesi durumunda herhangi bir talebinin olmadığını belirtti.
TUNCEL: KADINLAR VARSA HAYAT VAR
Ardından söz alan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, tüm kadınları selamlayarak sözlerine başladı. Tuncel, “Biz kadınlar nerede olursak olalım erkek şiddetiyle karşılaşıyoruz. Onlar dışarıdan biz içerde direndik ve 8 Mart’ı kutladık. Bir kez daha vurgulamak istiyorum kadınlar varsa hayat vardır” dedi.
‘AYSEL TUĞLUK OLARAK KONUŞMAK İSTİYORUM’
Tutuklu siyasetçi Aysel Tuğluk adına konuşacağını ifade eden Tuncel, “Aysel arkadaş ile 2 yıl aynı hücreyi paylaştım. O yüzden bu sözü kendi adıma değil Aysel Tuğluk adına kullanmak istiyorum. Burada Sebahat Tuncel olarak değil Aysel Tuğluk olarak konuşmak istiyorum” şeklinde konuştu.
‘GURUR KAYNAĞIMIZ’
Dava dosyasının Cumhur İttifakı’nın muhalefete kumpası olduğunu ifade eden Tuncel, “CMK maddelerini bile aleyhimize nasıl kullanacağınızı düşünüyorsunuz. Öyle bir yargılama yapıyorsunuz. Adalet tek taraflı değildir, sayın savcı. Terazinin bir tarafına tek doldurursanız kopar. Savcı bey mütalaasına lehimize olan bir tane şey koymamış, aleyhe her şeyi koymuş. Buradan adalet çıkmayacağının farkındayız ama biz kadınlar, ekolojik bir yaşam, demokrasi, barış için mücadele ediyoruz. Aysel Tuğluk bizim gurur kaynağımız. İlk kez siyasette eşit temsilin sembolüdür” diye konuştu.
‘BİZ HAKİKAT YOLCUSUYUZ’
“Aysel Tuğluk buraya gelmiş ve savunma verebilmiş olsaydı, ‘DTK’den beni yargıladınız, 10 yıl ceza verdiniz. Yatıyorum’ diyecekti” diyen Tuncel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Siz tutukluluk gerekçesine de DTK’yi öne sürüyorsunuz. Sami Baran ne demiş? ‘Aysel Tuğluk kadın hareketinde çalışmış’ ona ne gerek var, biz söylüyoruz; kadın çalışmalarındayız. Aysel arkadaşımız Yurtsever Kadınlar Derneği’nde çalışmalara başladı. HADEP’de, DTK’da KJA’da çalıştı. Oraya üye oldu diye Aysel arkadaşımızı 38 kez müebbetle mi yargılıyorsunuz? Aysel arkadaşımızı bunları yaparken sağlıklıydı, sokakta, alanda mücadele etti. Bunu reddetmiyoruz. Biz yaptıklarımızı savunuyoruz. Biz hakikat yolcusuyuz. Aysel arkadaş bu kürsüyü kullanamıyor. Kullansaydı o da aynı şeyleri söylerdi. Bu devlet Aysel’in yaşamla bağını kopardı. Bu nasıl barış, nasıl kardeşlik, nasıl özgürlük? Biz bu ülkede kardeşçe yaşamak istiyoruz dedikçe, siz ‘bölücü’ diyorsunuz. Yüzyıldır Kürtlerin yaşamadığı şey kalmadı” diye belirtti.
‘İNTİKAM ALIYORSUNUZ’
Tuncel, şöyle devam etti: “Aysel arkadaşımız Dersimlidir. 37 Dersim Tertelesi hikayeleriyle büyüdü. Onun öfkesi bu ülkeden ayrılmak üzerine olmadı. 12 Eylül darbesini yaşadı. Ağabeyi cezaevinde katledildi. Buna rağmen öfkesini insan hakları mücadelesine yönlendirdi. İntikam alıyorsunuz. Yüzyıldır Kürt halkından intikam alıyorsunuz. Ben varım, varsam dilimde kültürüm de var. Ben bir halkım benim dilimi, kültürümü yaşama hakkım var. Beni ne hakla yurttaşlıktan çıkarıyorsunuz, hangi hakla beni bölücü olarak yargılıyorsunuz? Bu durum Aysel arkadaşımız için de geçerli. Aysel arkadaşımız bu kürsüyü kullanabilseydi bunu çok daha geniş anlatacaktı. Aysel Tuğluk açısından daha fazla bu işkenceyi uzatmadan tahliyesine karar verilmesini istiyoruz. Tutukluluk gerekçesi de mükerrer. Siz bu dosyadan tahliye etseniz bile tahliye olamayacak. Çünkü 10 yıl ceza almış. Devlet bir yurttaşın sağlık hakkını güvence altına almak zorunda. Bugün sağlık hakkı ortadan kaldırılıyor.”
‘HAYAT BURADAN İBARET DEĞİL’
Tuncel, savcının mütalaasına dair de bir kaç noktaya değindi. AİHM kararının Türkçesi’nin avukatları tarafından sunulmasına karşı, savcının Adalet Bakanlığı’nın kendilerine sunmadığına dair mütalaasında yer vermesini eleştiren Tuncel, “En azından bireysel dahi değerlendirse Selahattin Bey’in tahliyesi gerekir. Adalet Bakanlığı size gönderecek siz de gereğini yapacaksınız, biz de Adalet Bakanlığı’na seslenelim; bu dava kuralsızlıklarla, usuli eksikliklerle dolu bir davadır. Bize dakikayla söz veriyorsunuz. Biz kendi sözümüzden kısmak zorunda kalıyoruz. Cezaevinde de bir yaşam var. Orada da bulaşık, çamaşır yıkıyoruz. Hayat buradan ibaret değil. Tutukluyuz ama yaşam devam ediyor. Ben 6 yıldır yargılanıyorum. Ben kaç defa mahkemeye çıktım. Hakkımda yüz tane fezleke hazırlanmış. İlk kez buradaki uygulamalarla karşı karşıyayım. Savunma hakkı sadece kürsüde iddialara cevap vermem mi? Koşulları siz hazırlamak zorundasınız. Sizin savunmamı hazırlamam için uygun koşulları hazırlamanız gerekir” diye belirtti.
‘BAŞIM DİK ALNIM AK’
“Benim başım dik, alnım ak” diyen Tuncel, şöyle devam etti: “Halkıma, kadınlara veremeyecek hesabım yok. Tarihe not düşeceğiz. Tabi ki çamur atmaya çalıştığınız iddialara cevap vereceğiz. 38 insanın da hesabını buradan soracağız. Yaşam hakkını ihlal eden bu devlettir. Paramiliter güçleri sokağa salan, paramiliter güçlerle hesaplaşmayan, Kürt siyasetçilerle hesaplaşmaya çalışan bu iktidardır. Bunlarla da hesaplaşacağız. Şu anda Anayasa yok diyebilirsiniz. Burada İçişleri Bakanı’nın sözü daha çok geçerli. Bu ortamda adil bir yargılama yapılabilir mi? Bizim yüzümüzden avukatlarımızı da mağdur ediyorsunuz. Başka dosyalara bakamıyorlar. Bir yandan HDP Kapatma Davası için hazırlık yaparken bir yandan buraya koşturuyorlar. Hani savunma hakkı? Savunma yapabilmek için uygun koşullar yaratılmasını istiyoruz. Biz bunları konuşuyoruz ama çözemiyoruz” şeklinde konuştu.
‘HALKLARA KARŞI SORUMLULUĞUM VAR’
Yargıya, “Sorumluluğunuzu yerine getirin” diyen Tuncel, bu davada halka karşı sorumluluğu olduğunu söyledi. Tuncel, “Türkiye halklarına karşı da bir sorumluluğum var. Ben o yüzden buraya geliyorum. Siz de bana bu koşulları sunmak zorundasınız. HSK sizi atadı ve sizin tek işiniz bu dosya. O zaman siz de sorumluluğunuzu yerine getirin. En azından şekli olarak hukuku uygulayın. Bizi bir tiyatronun bir parçası haline getiremezsiniz” dedi.
‘AYSEL’iN DURUMU İNSANİ BİR MESELE’
Konuşmasının sonunda yeniden Aysel Tuğluk’un durumuna dikkat çeken Tuncel, “Bunun siyasetle alakası yok. Bu çok insani bir mesele. Bütün partilerimiz 4-5 yılda bir kapanıyor. Ama biz ısrarla halkların kardeşliği, eşitliği ve birlikte savunmak için mücadele ediyoruz. Hala Kürtlerin yüzü Ankara’da bir arada yaşamaktadır. Ya biz yüzümüzü çevirirsek, asıl bundan korkun. HDP de bunun çimentosudur. Bunu ortadan kaldırmayın. Bu işkenceye son verin. Kadınlar ilk günden beri Aysel Tuğluk’un durumuna dikkat çekiyor. Dışarıda binlerce kadın imza kampanyası düzenledi. Kadın dayanışması var Aysel arkadaşımız için. Aysel arkadaş başta olmak üzere tüm arkadaşlarım için tahliye istiyorum” ifadelerini kullandı.
Duruşma siyasetçilerin tutukluluk devam yönünde savcı mütalaasına karşı beyanlarıyla devam ediyor. (MA)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***