İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, Furkan Vakfı’nın tutuklu üyeleri için düzenlediği eyleme yönelik sert polis müdahalesine ilişkin basın toplantısı düzenledi. Şube binasında düzenlenen toplantıda konuşan İHD Şube Başkanı Avukat Zafer İncin, eyleme katılan ve yerde yatan bir vatandaşın öldüresiye dövüldüğü, ayrıca polisin kameralar önünde vakıf üyelerine işkence ettiği görüntülere dikkat çekti.
“KOLLUK GÜÇLERİNİN KEYFİ TUTUM VE DAVRANIŞLARI GİDEREK ARTIYOR”
2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu hatırlatan İncin, kanunun 3’üncü Maddesi’nde yer alan “Herkes, önceden izin almaksızın, bu Kanun hükümlerine göre silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” ibaresine dikkat çekti. Herhangi bir yasal düzenleme olmadan kolluk güçlerinin keyfi tutum ve davranışlarının giderek artarak devam ettiğini belirten İncin, şunları söyledi:
“İfade ve düşünce özgürlüğü kapsamındaki tüm eylem ve etkinliklerde kolluk güçleri tarafından sınırın aşılarak, giderek artan keyfi tutum ve davranışlarıyla ulusal mevzuat ve uluslararası sözleşmelerle güvence alınan hak ve hürriyetlere müdahale artmıştır. Kolluk güçleri, kamu gücünü kitleler üzerinde bir baskı ve tehdit aracı olarak kullanmaktadır. AİHS ve anayasada düzenlenmiş meşru bir hak olan ifade ve düşünce özgürlüğü içerisinde kalacak her eylem ve etkinlikte, Adana’daki kolluk güçleri tarafından sınırın aşılması gibi, engellemelerin arttığı ve bu engellemelerin işkence ve diğer zalimane davranışlar boyutuna dönüştüğü ve sistematik bir hal aldığı görülmektedir.”
“TEMEL NEDENİ CEZASIZLIK”
İşkencenin Türkiye’de bu boyutta olmasının en temel nedeninin işkence yasağının mutlak niteliği ile bağdaşmayan cezasızlık kültürünün varlığı olduğunu dile getiren İncin, yetkililerin işkenceyi ve işkenceciyi öven, teşvik eden, koruyan söylem ve eylemlerden vazgeçmesi gerektiğini vurguladı. Uluslararası mekanizmaların tavsiyeleri doğrultusunda işkence uygulamalarının kamuya açık bir şekilde kesin olarak kınanması gerektiğini de belirten İncin, son olarak şu ifadeleri kullandı:
“Mevcut Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) kaldırılmalı, OPCAT ve Paris İlkelerine uygun tümüyle bağımsız bir ulusal önleme mekanizması oluşturulmalıdır. İşkencenin belgelenmesi ve raporlandırılması bir BM belgesi olan ‘İstanbul Protokolü’ ilkelerine göre yapılmalıdır. Adana ‘da gerçekleşen ve kamuoyuna yansıyan görüntüler, işkenceye ilişkin iddialar hızlı, etkin, tarafsız bir şekilde soruşturulmalı, bağımsız heyetlerce araştırılmalı, adli yargılama süreçlerinin her aşamasında uluslararası etik ve hukuk kurallarına uygun davranılmalıdır. Bizler, insan hakları savunucuları olarak her seferinde şunu vurgulamaktan asla vazgeçmeyeceğiz: İşkenceyi önleme ve durdurma yükümlülüğü öncelikle devletlere aittir. İşkence insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve mutlak olarak yasaktır.” (Duvar)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***